Libya’dan bahsederken geçmişini ‘unuttu’

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen 3. Afrika Ülkeleri Dini Liderler Zirvesi'ne katıldı. Burada yaptığı konuşmasında Afrika ülkeleriyle Türkiye ilişkilerine dair açıklamalarda bulunan Erdoğan, Libya hakkında kullandığı ifadelerle ise ülkeye müdahale sürecini akıllara getirdi.

28 Şubat 2011’de Libya’ya NATO müdahalesi gündeme geldiğinde, “NATO Libya'ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO'nun ne işi var Libya'da? NATO mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Bunun dışında Libya'ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey konuşulamaz, böyle bir şey düşünülemez” diyen Erdoğan, 19 Mart 2011’de gerçekleşen Libya müdahalesine kadar NATO tavrını kademeli olarak yumuşatmış ve son olarak, “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescil için oraya girmelidir” demişti.

Erdoğan’ın Afrika Ülkeleri Dini Liderler Zirvesi'ndeki konuşmalarından satır başları şöyle:

Önümüzdeki 3 gün boyunca dış politikadan, dine birçok hassas konuyu tartışacak, alacağınız kararlarla Afrika'dan Türkiye'ye çözüm yolları üreteceksiniz. Bizim için bu tarz toplantılar ufuk açıcıdır. Tenkit ve görüşlerinizi bizimle paylaşmanızı istirham ediyor, şimdiden yapacağınız katkılar için teşekkür ediyorum.

Afrika dostu, sevdalısıyım. Göreve geldiğimde çok büyük gayret sarf ettim. Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığım dönemimde 27 Afrika ülkesini ziyaret ettim. Bu ziyaretlerimiz sırasında bugün bu salonda bulunan kardeşlerimizle de bir araya gelme fırsatı buldum. En büyük diplomatik temsilciliğimizi Somali'de açtık. Kamuoyunun gözlerini kapattığı insanlık dramı Somali'yi eşimle ziyaret eden ilk lider oldum.

KITADAKİ TÜRK GİRİŞİMCİLER

Bugün yüzbinlerce Afrikalı dostumuz gerek kutsal topraklara gerek başka ülkelere ulaşımını İstanbul üzerinden sağlıyor. Binlerce öğrenciye burs sağlıyoruz. Son 25 senede mezun ettiğimiz öğrenci 10 bin 480 öğrenci ise Türkiye'nin gönül elçileri olarak Afrikalı kardeşlerimize hizmet ediyor. Sivil toplum kuruluşlarımız çoğu zaman riskleri de göze alarak yardımda bulunuyor. Afrika'nın köklü değerlerine saygı gösteren tavrıyla Türk girişimciler kıtada oldukça saygı görüyor.

Bizi zaman zaman Afrika ile ne işiniz var diyerek suçluyorlar, Batılı devletler sizinle kucaklaşmamızdan rahatsız oluyorlar. İstiyorlar ki, Afrika halkları kendilerine bağımlı olmaya devam etsin, doğal kaynakları Batılı şirketleri zengin etsin, çocuklar yoksulluğun kurbanı olsun. Kıta'nın tamamında barışın hakim olmasını istemiyorlar. Özgürlüğü, demokrasiyi, refah, huzur, ekonomik kalkınmayı size ve bize çok görüyorlar. Darbelere, yaptırımlara kadar ellerindeki her imkanı kullanıyorlar.

LİBYA’NIN DURUMU

1994 yılındaki, Ruanda soykırımında hangi devletin parmağı olduğunu herhalde siz benden daha iyi biliyorsunuz. Tam 3 ayda 800 bin insanın öldürülmesini BM sadece seyretmiştir. Barış Pınarı Harekatı'ndan dolayı bize silah ambargosu uygulayanlar bu vahşette silah sağlamaya devam etmişlerdir. Libya'nın istikrara kavuşmaması için savaş baronlarını destekleyenleri çok iyi biliyoruz. Bugün bize hukuk dersi verenlerin geçmişinde ya katliam ya işgal ya sömürgecilik vardır. Yaklaşık bir asır önce Churcill'in "Bir damla petrol bir damla kandan daha önemlidir" sözünü çok iyi biliyorsunuz.

Aynı çevreler bugün de menfaatleri söz konusu olduğunda yine bu nazarla bakıyorlar. 'Beyaz adam'ın bu bakış açısı değişmiyor. Batılıların beyaz ırkın üstünlüğü kibrinde hiçbir azalma olmuyor. Bitti denilen sömürgecilik yeniden şekil alarak devam ediyor.

‘BİZ BİR PEYGAMBERİN ÜMMETİYİZ’

Bugün Kıta'nın neresine gitsek camilerle, ata yadigarlarıyla karşılaşıyoruz. İnancımızdan, değerlerimizden ve bu eşsiz değerlerden aldığımız ilhamla yarası sarılmadık gönül, işbirliği yapılmadık devlet bırakmıyoruz. Uluslararası platformlarda kendimizinkini ne kadar önemsiyorsak, Afrikalı kardeşlerimizin haklarını da o kadar savunuyoruz. Gönülden yaparsan, gönülden kazanırsın diyoruz. Batılı ülkelerin o nobran tavrını kabul etmiyoruz. Biz El Emin sıfatıyla tanınan bir peygamberin ümmetiyiz. Afrika'nın İslamlaşmasına bunlar öncülük etmişler. Ancak son asırda giderek bu özelliğini kaybettiğini görüyoruz. Bir dönem nüfusunun yüzde 80'e yakını Müslüman olan ülkede Müslüman sayısı azalmaktadır. Uzun yıllardır büyük ülkeler tarafından yürütülen misyonerlik görevinin payı vardır. DEAŞ, FETÖ gibi terör örgütlerinin de bunda payı vardır. Hemen 'İslami terör' ifadesinin piyasaya sürülmesinin sebebi budur. Avrupa'da Müslümanları hedef alan saldırılara da 'Neonazi terörü' denildiğini göremezsiniz.