Okullarda Beatles modası yasaklanmış. Türkçe karşılık olarak‘Hamam Böcekleri’, ‘Pireler’ gibi isimler önerilmiş; halk arasında ‘Bitliler’, ‘Bitlis’ gibi isimlerle anılmış. “Karı dırdırı yüzünden Beatles dağılıyor” gibi pek çok cinsiyetçi habere konu olmuş. Ayakkabıları, pantolonları, mendilleri üretilmiş. Fikret Kızılok’tan Mavi Işıklar’a pek çok müzisyen ve grup şarkılarını coverlamış.Yellow Submarine filmi nedeniyle Türkleri küstürmüş. İşte The Beatles’ın dünden bugüne Türkiye’deki macerası...

“Liseli gençler”in memlekette yaşadıkları: Beatles olayı…

MURAT MERİÇ @PopDedik

Geçtiğimiz haftanın eğlenceli olayı, Vahdet adlı “gazete”nin, Birleşik Haziran Hareketi’nin 1 Mayıs afişinde gördüğü The Beatles’ı liseli gençler sanmasıydı. Ayrıntıya gerek yok, üzerinde çok konuşuldu. İyisi mi oradan ilerleyeyim ve memleketteki The Beatles algısı üzerine birkaç satır yazayım. Başlamadan, kullanacağım bilgilerin çoğunu, Derya Bengi’nin küratörlüğünü yaptığı “Uzayda Bir Elektrik Hasıl Oldu: 1960’larda Müzikli Türkiye” başlıklı serginin (15 Eylül - 24 Ekim 2012, Depo) kataloğundan aldığımı söyleyeyim.

The Beatles, gençlerimizi elli küsur yıldır baştan çıkartıyor. Adını koyalım: Bu “sakıncalı” topluluk, 1963’ten beri hayatımızda. Dünyada Beatlemania denen çılgınlık, kısa sürede Türkiye’yi etkisi altına aldı. Memleketi bir anda saran humma, tartışmaları da beraberinde getirdi. Uzun yıllar süren, zaman zaman nükseden tartışmalardan söz ediyorum. Küçük bir örnek için gazete arşivlerine girmemiz yeterli. 19 Şubat 1968 tarihli Milliyet’in sayfalarını çevirirken şu küçük habere rastlıyoruz örneğin: “Adana okullarında mini etek ve uzun saç yasak.” Dönemin Milli Eğitim Müdürü Hilmi Metin, okullara bir genelge göndererek “mini etek ve Beatles modası”nın önlenmesini istemiş. Gerekçe, “gelenek ve göreneklerimize aykırı” olması. “Beatles modası”ndan kasıt, “uzun saç, top ense, uzun favori.” Genelgede, bunun, “en az mini etek kadar ahlak kurallarımıza aykırı olduğu” ifade edilmiş. Bu, şüphesiz tek örnek değil. The Beatles, “temiz ve efendi” görünüşlerine rağmen, her zaman eleştirilen bir topluluk oldu. O dönem, bu dörtlüyü “orta cins”in temsilcisi sayanlar azımsanamayacak çokluktaydı. Dillerdeki terane aynıydı: “Beatles modası yüzünden sokakta kızla erkek ayırt edilemez oldu.” 12 Nisan 1964 tarihli “Yerli Beatles” başlıklı habere göz atalım: “İngiltere’yi birbirine katıp, Amerika’da hadiseler yaratan uzun saçlı dört İngiliz gencinden sonra Adana’da Ayas Koleji öğrencilerinden dört kız ‘Beatles’ oldular. (…) Tıpkı onlar gibi çalıyor, tıpkı onlar gibi şarkı söylüyorlardı. Tek farkları kız olmalarıydı… Bu da pek fark sayılmazdı ya…” Aynı yıl, 20 Temmuz’da yayınlanan bir başka haber, şöyle: “Beatles grubunun ortaya çıkmasıyla birdenbire yayılan uzun saç, dar pantolon, yüksek topuk modası önce İngiliz erkeklerine, arkasından da bütün Avrupa, Amerika gençliğine sirayet etti. Zamanla öylesine rağbet buldu ki, sokaklardaki kızlarla erkekleri birbirinden ayıramaz hale gelindi. (…) Günün birinde entari giyen erkek şarkıcılar çıkar da ortalığı kasıp kavurursa hiç şaşmamak gerekir.” Biraz geriye gittiğimizde, 14 Mart 1964 tarihli bir başka haberde, Beatlemania’nın sebeplerinin araştırıldığını görüyoruz: “İngiliz psikologlarına göre, gençleri çıldırtan bu dört kişinin seslerinden ziyade kıyafetleri ve saçları tesirli oluyormuş. Bunlarsız beş para etmezlermiş. Yine bu psikologlara göre Beatles grubunun şarkılarını tesirsiz bırakmak için bunları sadece traş etmek kâfi gelebilirmiş.”

BİTLİLER, BİTLİSLİLER...
The Beatles, her şeyi Türkçeleştirdiğimiz yıllarda, iki türlü anılmış. Sözcüğün çağrıştırdıklarıyla bir kısım kelimeler üretilmiş ya da ses benzeşmesinden dolayı halkın değişik katmanlarında ekibe kimi isimler yakıştırılmış. Üretilen kelimeler, daha ziyade ilk çağrışım olan böcekler üzerinden: “Pireler” ve “Hamam Böcekleri”, bunlardan sadece ikisi. Üstelik “Pireler”i öneren, Milliyet’in kanı kaynayan genç muhabirlerinden Mehmet Ali Birand! Bu önermeler tutmamış ve Beatles, halk arasında “Bitliler”, “Bitlis” ve “Bitlisliler” gibi isimlerle anılmış. İlki, İlham Gencer’in, 1965 tarihli Zamane Kızları plağında kendine yer bile bulmuş: “Bitliler’den sıra gelmez / Başka müzik dinlemezler…” Gencer’in, “zıvanadan çıkan” genç kızları eleştirdiği, onlara bir sürü laf söyledikten sonra [“Beyoğlu’nda kızlar gezer / Gezişi bağrımı ezer / Şu zamanenin kızları / Çıta maymununa benzer”] “şaka yaptım” dediği şarkı bu. Kızların gezdiği Beyoğlu’nda, tam da o yıllarda, The Beatles çılgınlığının izlerini sadece onlara uyduran saç kesimlerinde değil, ürünlerde de görmek mümkün. Vakko’nun Beatles mendili yapığı, Yekta’nın Beatles çantası ürettiği, Erol’un Beatles kunduraları sattığı yıllar bunlar. Hava Sokak’ta (bugünkü Fuat Uzkınay Sokağı) kurulan ve yıllarca hizmet veren Beatles pantoloncusunu ve memleketin değişik yerlerinde açılan Beatles büfelerini, birahanelerini ve berberlerini de unutmayalım! Dönemin İstanbul koşularına Beatles adlı bir atın katıldığını da… 16 Ocak 1965 tarihinde rastladığımız şu haberi ıskalarsak hele, çok şey kaçırırız: “Şişli çevresinde 40 otomobilden paspas, tekerlek kapağı çalan üç kişilik ‘Twist’ şebekesi önceki gece Beyoğlu’nda dans salonunda yakalanmıştır. Ayaklarında ‘Beatles’ ayakkabıları bulunan Muzaffer Güvenoğlu, Melih Bölükbaşı ve Vili Kamburoğlu soydukları otomobillerden temin ettikleri paraları dans salonlarında kadınlarla yediklerini itiraf etmişlerdir.”

Şüphesiz müzik de önemliydi. Bir yandan The Beatles şarkılarına Türkçe sözler yazılırken diğer yandan “en iyi Beatles” yarışmaları düzenleniyordu. Yorumdan kaçılan, şarkıların papağan gibi ve orijinaline yakın bir şekilde seslendirildiği, çabanın bu yönde sarf edildiği yıllardı bunlar. En büyük yarışmalardan birinde “en iyi yerli Beatles” seçilen Faruk Akel Orkestrası, afişlerine gururla bunu yazıyordu ve Mehmet Ali Birand, onları şöyle anlatıyordu: “Orkestra, Çınar Oteli’inde yaptığı show’larda bezde en iyi Beatles sesi ve müziğini taklit eden grup olduğunu ispat ediyor, hele peruk taktıkları zaman sahnede hakikilerini bile pek aratmıyorlar doğrusu.” Fikret Kızılok’lu Cahit Oben 4, 1965’te bir plak kapağının arkasında kendini şöyle tanıtıyordu: “Beatles tarzı müzik yapıyoruz.” Celal Şahin’in sahnede The Beatles parodisiyle milleti güldürdüğü, Topless adlı topluluğun “İtalyan Beatles” namıyla ün kazandığı- Young Beatles adlı topluluğun İstanbul gecelerinde fırtına gibi estiği dönemden söz ediyorum. Bir tık sonrasında, Ankara merkezli ilk “fan club” da kuruldu. Sıhhiye’de, Aksu Sokak 11/10 adresinde ikamet eden kulübün gazeteye verdiği ilan şöyleydi: “17 Mayıs 1966’da bir kulüp kurduk. Türkiye’de Beatles’la temasa geçen tek ve ilk kulüp biziz. İngiltere’de 50 bin üyeli Official Beatles Fan Club Türkiye koluyuz. Elimizde Beatles’ın imzalı son fotoğraflarından var. İsteyenlere 2,5 liralık pul karşılığında yollayacağız.”

TÜRKÇE THE BEATLES ŞARKILARI: LA DEMEYİ UNUTMA! 
Tam bu noktada, Türkçe söz yazılmış dört The Beatles şarkısını anayım. İlk ikisi, “Beatles’ın izinden yürüyen” Mavi Işıklar tarafından plak yapılmış: “Ob-la-di, Ob-la-da” ve “Yesterday”. İlkinin adı aynı kalmış, sözleri tuhaflaşmış: “Dünün çocukları şimdi büyüdü / Güzel tavşan tilki göründü / Aradılar hep biriikte o devri / Ve geçmiş mavi pembe hayallerini // Ob-la-di ob-la-da bazan da la / La demeyi unutma…” “Yesterday” ise, Mavi Işıklar’ın elinde “Yalnızım” olmuş: “Yalnızım / Bu gece ben yine çok yalnız / Artık hayal oldu aşkımız / Çok düşündüm ben yine // Olamaz / Dönmek zor şimdi o günlere / Kaç yıl geçti yazık boş yere / Yalnız senin sevginle…” Fikret Kızılok’un ilk plaklarından birinde karşımıza çıkan “Sevgilim”, The Beatles’ın “All My Loving”inin Türkçesi. Ali Atasagun ise, “A Hard Day’s Night”ı Ne Zormuş Unutmak adıyla plak yapmış. Şarkıyı anmışken, A Hard Day’s Night adını taşıyan filmin 1965 sonlarında, bir buçuk yıllık bir gecikmeyle ve Gençlerin Sevgilisi adıyla Şan ve Yeni Ar sinemalarında gösterime girdiğini sözlerime ekleyeyim.

Tuhaftır, The Beatles, o yıllarda Anadolu-pop akımına da dahil edildi. 1968 tarihli bir gazete haberinin başlığı şuydu: “Beatles, iki türküyü İngilizce söyleyecek.” Ayrıntıları da şöyle: “Hint folklorundan sonra sıra Türk folklorunda. Seçtikleri parçalar, ‘Balıkesir Bengisi’ ve ‘Adanalı’.” Yalan haberler bu kadar değil. O yılların gazetelerini karıştırdığımızda bir kısım konser haberlerine de rastlıyoruz. Üç ayrı girişimin yapıldığını, bunların başarısızlıkla sonuçlandığını biliyoruz. 1964’te içinde Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa turnesinin son dakikada iptal edildiğini de… Ertesi yıl, güzellik yarışmaları düzenleyen bir organizatörün yaptığı girişim, grubun İstanbul’da üç konser için 300 bin lira istemesi üzerine gerçekleşemedi. Aynı yılın sonlarına doğru, “büyük bir reklam kampanyasına girişmeyi düşünen, tamamen yerli sermaye ile kurulmuş bir şirket”, As Kulüp yöneticisi Erdem Buri’ye “hangi yabancı sanatçıyı getirtelim?” diye sordu. Buri, Yves Montand, Georges Brassens ve The Beatles dedi. Şirket, şüphesiz The Beatles’ı tercih etti, ama olay nihayetlenemedi. Hedef şuydu: Büyük bir konser ve As Kulüp’te “özel bir davetli kitlesine” verecekleri bir dinleti.

KARA KEDİ: SARI DENİZALTI  
O yıllarda yaşanan büyük bir hayal kırıklığı ile yazıyı sonlandırayım, sözü (başta söz ettiğim sergi için hazırlanan katalogdaki yazısından alıntılarla) Derya Bengi’ye bırakayım: 

“1969’da Beatles ile Türkiyeli hayranları arasına kara kedi girdi: ‘Sarı Denizaltı’. Bu çizgi filmde Beatle’ların savaştığı ordunun en acımasız askerleri olan vahşi kaplumbağalar, fesleriyle ve koca göbekleriyle tasvir edilen Türklerdi. Talat Halman (4 Şubat 1969’da) Milliyet’teki köşesinde şöyle yazıyordu: ‘Biz Batının ruhuna sinmiş olan Türk ve Müslüman düşmanlığına boyun eğdikçe, kendimizi bütün değerlerimizle tanıtmakta aciz kaldıkça, işte Beatles gibi sevgi işportacıları bile Türklüğe hiç çekinmeden, hiç utanmadan dil uzatır. Ben artık hoşlanmıyorum Beatles topluluğundan’. Türkiye Müzisyenler Sendikası ‘Radyo Beatles çalmasın’ diye öneriyor, Şerif Yüzbaşıoğlu’nun kınama mesajı ‘Şanlı tarihimizi hiçe sayarak onurumuzu kıran bu affedilmez davranışlarından dolayı pişman olacaklardır’ cümlesiyle bitiyordu. Batman Petrolleri Orkestrası, bütün Türk müzikseverlerini Beatles’ı lanetleme kampanyasına davet ediyordu. Cem Karaca da köpürmüştü: ‘Beatles o uzun saçlarını önüne dökerek eski günleri şöyle bir gözünün önünden geçirsin. İsa’ya dil uzatmaya benzemez, Türklere kötü söz etmek’. ‘Yellow Submarine’ Türkiye sinemalarında gösterilmedi, kırgınlık zamanla unutuldu. Beatles’ın son günlerinde Tercüman’ın başlığı şöyleydi: ‘Yazık oldu bu güzel topluluğa: Karı dırdırı yüzünden Beatles dağılıyor’.”