Lübnan, göçmen karşıtlığı nedeniyle yeni bir krizin eşiğinde. Ekonomist Moursel’e göre ülkenin sürüklendiği durumun sorumlusu göçmenler değil. Siyasi Analist Nader ise istikrarın pamuk ipliğine bağlı olduğunu söyledi.

Lübnan'da istikrar pamuk ipliğine bağlı
6 milyon nüfuslu Lübnan’da 1,5 milyonu Suriyeli olmak üzere 2 milyon sığınmacı yaşıyor / Fotoğraf: AA

Yaren ÇOLAK

Suriye'deki çatışmalardan en fazla etkilenen ülkelerin başında gelen 6 milyonluk Lübnan'da 1,5 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı nedeniyle yaşanan restleşmeler yeni bir krize yol açtı. Krizlerin eksik olmadığı ülkede göçmen karşıtı söylemlerde artış yaşanırken hükümetin sığınmacıları geri göndermek için harekete geçmesi çok parçalı ülkede tehlike çanlarının çalmasına neden oldu.

Göçmen karşıtlığıyla tanınan Yönetim ve Adalet Komisyonu Başkanı Milletvekili George Advan, “Arap ülkeleri Suriye Arap Birliği’ne dönmeden önce yerinden edilmiş kişilerin ülkelerine dönmesini şart koşmalı” dedi. Hristiyan Ketaib Partisi ve Lübnan Kuvvetleri Partisi gibi Özgür Yurtsever Hareket de sığınmacıları geri gönderilmesi için çağrıda bulunanların ön saflarında yer alıyor. Maruni Patrikhanesi de, yerinden edilmiş kişilerin varlığının, halihazırda geçim sıkıntısı ve ekonomik krizden mustarip olan Lübnan toplumuna daha fazla yük olduğunu söyledi.

Hükümetin valilik ve belediyelere gönderdiği yazıya göre Suriyeliler, yasal oturma iznine sahip olduğu doğrulanmadan gayrimenkul kiralanmasından tutun da herhangi bir sözleşmeye kadar hiç bir şeye imza atamayacak.

Siyasetin ve hükümetin söylemleri nedeniyle 3 Mayıs’ta sığınmacıların düzenlediği protestolar ülkeyi karıştırdı. Lübnan’da yeni çatışma sinyalleri yükselirken ekonomist Mahassen Moursel yaşananları değerlendirdi.

Sığınmacıların yaşadığı koşullardan söz edebilir misiniz?

Suriye krizinin başlangıcından bu yana sığınmacıların zor koşullarda yaşadıkları şüphesiz. Topluma entegre edilmelerine dair bir çalışma yapılmamasının yanı sıra barına bilecekleri imkanlar sağlayan kamplar dahi yok. İnsan hakları örgütleri üzerinden sığınmacıların sağlık hizmetleri ve eğitime ulaşması için çalışmalar, kampanyalar düzenleniyor. Bu yardımlar sayesinde bu haklarına ulaşsalar da işsizlik konusu başlıca problem.

PARA KASAYA YARADI

Ülkede artan ekonomik krizin faturası sığınmacılara kesilmek isteniyor denebilir mi?

Lübnan hükümetleri başından beri Suriyeli sığınmacılara ilişkin “problemi” yanlış şekilde ele aldı. 12 yıllık süreçte iktidara gelen tüm hükümetlerin politikası hep paradan yararlanmak oldu. Sığınmacıların varlığı ve onların yaşam kalitesine topluma entegre edilmesine dair bir şey yapmadıkları gibi ucuz iş gücü olarak değerlendirdiler. 2011’den beri değişmeyen ve çözülmeyen bir “sorun” olarak bıraktılar. Tüm bu süre boyunca, mültecilere ev sahipliği yapan bir ülke olarak doğrudan kendilerine gelen paradan ya da bankalara ulaşan finansal transferler şeklinde gelen paradan yararlandılar ve bu bankalarda dolarları tutup mültecilere Lübnan lirası olarak verdiler. Kuşkusuz, Suriyeli mültecilerin varlığının düzenlenmesi gerekli bir ihtiyaç olduğu gibi, bazılarının hayatları şu anda risk altında olduğu için güvenli bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanması da gerekli. Ancak bunun için gerekli koşulların oluşturulması ve güvenlikleri sağlanmalı.

İktidar, Suriyelileri ülkelerine gönderince sorun çözülecekmiş gibi davranıyor...

Bugün varılacak herhangi bir çözüm, her şeyden önce Suriyeli sığınmacıların her bakımdan güvenli bir şekilde geri dönüşlerini güvence altına almaya dayanmalı. Lübnan'a gelince, gerçek mülteci ile Suriyeli işçi arasında bir ayrım yapılmalı ve Suriye ile Lübnan arasında serbestçe hareket edenlerin statüleri resmi olarak düzenlenmeli.

SORUMLULUK HÜKÜMETTE

Suriyeliler üzerinden artan gerilimi nasıl yorumluyorsunuz?

Belirtilmesi gereken önemli bir nokta, bugün tanık olduğumuz gelişigüzel söylem ve kampanyaların çok olumsuz bir şekilde yansıyacağı ve Lübnanlılar ile Suriyeliler arasında bir tür çatlak veya gerilim yaratacağı. Mevcut gerilim yersiz çünkü ülkenin içine sürüklendiği durumun sorumluluğu mültecide değil, daha ziyade durumu ilk etapta düzenlemeyen hükümette.

KORKUTAN İÇ SAVAŞ TEHLİKESİ 

Levant Stratejik İşler Enstitüsü (LISA) Direktörü, siyasi analist Sami Nader de “Lübnan’da yeni bir iç savaş yaşanabilir mi?” sorusuna yanıt verdi. Nader’ın üç ana başlıkta ele aldığı cevabı şöyle: “Evet böyle bir tehlike var. Bunun ise üç sebebi var. Birincisi, Suriye halkı, birbiriyle çatışan özgürlükçü gruplar ve Esad’a destek veren Hizbullah sebebiyle kendi topraklarından sürüldü. Sonuçta nefret benzeri bir hissiyat mevcut. İkinci sebep ise Lübnan’daki ekonomik anlaşmazlıklar. Bugün bazı Suriyeli mülteciler uluslararası toplumdan insani yardım alıyorlar. Neden aynı kategorideki Lübnanlılar aynı desteği almıyorlar? Ayrıca hükümetin sağladığı sağlık, emeklilik sigortası ve sosyal yardımlardan faydalanıyorlardı. Şimdi ise hükümet bu sosyal hizmetleri ve güvenliği sağlayamıyor. Lübnanlılar uluslararası toplum tarafından Suriyelilerle kendilerinden daha fazla ilgilenildiğini düşünüyor. Bu durum öfkeyi körüklüyor. Suriyelilerin işlerine, altyapılarına el koyduklarını, kaynaklarını tükettiklerini düşünüyorlar. Suriyeli mültecilerin gelişini samimiyetle karşılayanların bile düşünceleri değişiyor. AB ülkelerinin yardım politikasını yeniden gözden geçirmeye ihtiyaçları var. Üçüncüsü ise, Lübnan’ın toplumsal dokusu parçalı durumda, 18 topluluktan oluşan mozaik bir yapısı var. Çok parçalı bir dengede. Bu çeşitlilik ve topluluklar arasındaki denge, bu parçalı toplumsal yapı, siyasi istikrarın anahtarı. Bu toplumsal dokudaki herhangi bir karışıklık, ülkeyi istikrarsızlığa ve kaosa sürükler. Suriyeli mültecilerin büyük çoğunluğunu Sünniler oluşturuyor. Burada 1,5 milyonu Suriyeli olan 2 milyon mülteciden bahsediyoruz. Bu Lübnan’ın nüfusunun yüzde 40’ına tekabül ediyor. Sünni olmayanlar, Şiiler, Hristiyanlar gibi farklı topluluklar bu dengesizlikten tedirgin durumda.”