Çin ile Hindistan arasında süregelen gerilimin BRICS’in çalışmalarına ket vurduğu şüphesiz. BRICS bünyesinde ağırlık, merkezin soluna kayarken Hindistan’ın huzursuz olmasına şaşırmamak gerek. İşte Brezilya’nın yeni başkanı bu noktada resme dâhil oluyor.

Lula döneminde BRICS
Çin Devlet Başkanı Şi, Pekin'de video bağlantısı aracılığıyla düzenlenen 14. BRICS Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. (Foto: Depo)

M.K. BHADRAKUMAR

Brezilya basını, Lula da Silva’nın 1 Ocak günü düzenlenen ve karnaval havasında geçen göreve başlama merasimine 60’tan fazla yabancı temsilcinin katıldığını duyurdu. Temsilciler arasında devlet başkanları, başkan yardımcıları, dışişleri bakanları, özel temsilciler ve bazı uluslararası kuruluşların temsilcileri vardı. Merasim, 2016 Rio Olimpiyatları’ndan bu yana ülkede düzenlenen en büyük uluslararası tören oldu.

BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ülkelerinin liderleri de katılımcılar da başkent Brazilya’da düzenlenen törenin katılımcıları arasındaydı. Çin ve Rusya’dan başkan yardımcıları, Güney Afrika'dan ise Dışişleri Bakanı gelmişti. Tek istisna Hindistan’dı. Hindistan Dışişleri Bakanı S. Jaishankar o esnada Kıbrıs ve Avusturya’yı ziyaret ediyordu.

Bu “istisnayı” Narendra Modi’nin iktidarı esnasında Jair Bolsonaro ile kurduğu yakınlıkla açıklamak yanlış olmaz. Anlaşılması güç bazı sebeplerden ötürü, Modi hükümeti Bolsonaro ile son derece yakın ilişkiler kurmuş, hatta Bolsonaro’yu Ocak 2020’deki Cumhuriyet Günü kutlamalarında onur konuğu olarak ağırlamıştı. Hindistan’ın kurduğu yakınlık, Bolsonaro’nun kadın düşmanlığı ve homofobi ile özdeşleşen, yerlileri düşmanlaştıran şahsiyeti dolayısıyla o günlerde de tartışma konusu olmuştu. Hatta Bolsonaro bir toplantı esnasında muhalif siyasetçi Mario de Rosario’ya, “Sana tecavüz etmezdim, çünkü buna değmezsin” demişti.

Bolsonaro sonrasında yaptığı açıklamada, Rosairo’nun “çirkinliğinden” söz ettiğini ifade etti. Kadın düşmanlığının zirve yaptığı anlardan birinde ise “Beş çocuğum var, dördü erkek. Zayıf bir anıma denk geldi ve beşincisi kız oldu” dedi. Homofobik fikirlerini ifade ederken ise, “Sokakta öpüşen iki erkek görürsem, onları döveceğim” ifadelerini kullanmıştı.

Hintli siyasetçileri Bolsonaro’ya çeken neydi? “Güçlü adam” imajı ve faşist ideolojisi mi? Her ne olursa olursa, Lula’nın Brezilya siyasetine dönüşünü görmezden gelmek akıl dışı olacaktır. Lula’nın gelişmekte olan ülkeler arasında en güçlü siyasi karizmaya sahip olan liderlerden biri olduğunu bir kenara koysak bile, önümüzdeki dört yıl boyunca BRICS liderleri ile sık sık görüşeceğine kesin gözüyle bakabiliriz.

Lula’nın iktidara dönüşü, BRICS için “içe kapanıklıktan” kurtulduğu bir döneme denk geliyor ve birliğin küresel amaçları, Küresel Güney ülkelerinin birçoğunun ümitlenmesine, küresel ekonomik düzende değişim taleplerinin daha yüksek sesle duyurulmasına sebep oluyor. Batı ile diğer ülkeler arasında Ukrayna krizi üzerinden şekillenen gerilim de bu eğilimin güçlenmesine sebep oluyor.

YENİDEN İNŞA

BRICS’e 2022 yılında liderlik eden Çin’in başlıca hamlesi, dışişleri bakanları düzeyinde yapılan BRICS+ zirvesi oldu. Ayrıca, Çin’in birliği diğer gelişmekte olan ülkelere açma planları var. Cezayir, Arjantin ve İran, BRICS üyeliği için resmi başvuruda bulundu. Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır ise üye olmakla ilgilendiklerini açıkladılar. BRICS’in gidişatının selameti BRICS+ programının olası başarılarıyla doğrudan bağlantılı. İçe kapanık ve durağan bir BRICS yapısı, küresel kapasiteden yoksun ve küresel misyonlardan uzak kalacaktır. Daha güçlü ve kapsayıcı bir BRICS yapısı ise küresel düzeyde yeni bir yönetişim sistemi inşa edilmesini sağlayabilir. Meselenin özü tam olarak bu.

Tabii BRICS’in bazı iç çelişkilerin üstesinden gelmesi gerek. Küresel düzenin kökten değiştiğine hâlihazırda tanıklık ediyoruz ve değişim rüzgârları her geçen gün daha sert esiyor. Fakat “reform” amacıyla bir araya gelecek BRICS ülkelerine yön verecek bazı temel prensip ve mekanizmalar geliştirilmesi gerektiğine dair fikirler de sık işitiliyor. Diğer yandan, dünyada “çok kutupluluk” oyunun yeni kuralı haline gelirken ve devletlerarası kuruluşlar “kurallara dayalı uluslararası sistemin evrensel platformları” statüsünü yitirirken, bu anlamda da bir yol ayrımında olduğumuz da söylenebilir.

KİMLİK BUNALIMI

Hindistan bu anlamda bir tür kimlik bunalımı içinde çünkü hem gelişmiş ülkeler tarafından dayatılan uluslararası düzenin dönüştürülmesi yönünde çağrılar yapıyor, hem de “kurallara dayalı uluslararası düzeni” savunuyor. Bu kavram, ABD’nin tek süper güç olduğu 1990’lı yıllarda dünyaya dayattığı siyasi ideoloji ile hemen hemen eş anlamlı.

BRICS’in karşılaştığı güçlükleri, yapının içsel bazı dinamikleriyle bağdaştırmak da mümkün. BRICS fazlasıyla çeşitli bir örgüt haline geldi ve bunun başlıca sebebi, Hindistan’ın Çin ile birlikte çalışmayı reddetmesi. Hâlbuki her iki ülke de küresel büyümenin liderleri arasında yer alıyor. Çin ile Hindistan arasında süregelen gerilimin BRICS’in çalışmalarına ket vurduğu şüphesiz.

BREZİLYA’NIN ETKİSİ

İşte Brezilya, bu noktada resme dahil oluyor. Bolsonaro’nun 2018 yılındaki zaferi BRICS açısından büyük bir riskti. Başkent Brezilya’da iktidara gelen yeni elitler, ABD ile yakınlaşma arzularını gizlemiyorlardı. Hindistan ise Bolsonaro’ya BRICS yapısı içinde “doğal müttefik” gözüyle bakıyordu. Modi’nin 2020 Cumhuriyet Günü kutlamalarında sergilediği yaklaşım da bunun bir ürünüydü.

Modi gibi Bolsonaro da Küresel Güney’i “global düzeni değiştirme” amacıyla birleştirme amaçlarına şüpheyle bakıyordu. Her iki lider de daha pragmatik ve teknokratik fikirleri savunuyor, doğrudan kendi ülkelerinin çıkarlarına hizmet eden bir BRICS ajandası öngörüyorlardı (teknoloji işbirliği, organize suç ile mücadele, dijitalleşme, kalkınma bankacılığı, vb.). Bu yaklaşım, BRICS’in varoluş amacına bi anlamda hasar verdi.

Kaderin bir cilvesi olacak ki, 2020 ABD seçimlerinde Joe Biden’ın zafer kazanması Bolsonaro’nun ve diğer Brezilyalı elitlerin “yakınlaşma” heveslerini kırdı. Amazon Nehri’ne dair politikalar, ayrışmanın en görünür olduğu konulardan biriydi.

Bolsonaro, çevre konularının NATO ajandasına dahil edilmesinden hoşlanmıyordu ve BRICS’e yönelik mesafeli duruşunu bu dönemde tekrar gözden geçirdi. ABD ve AB ilişkileri bozulurken, BRICS’in “yalnızlaşmanın önüne geçebilecek” önemli bir araç olduğunu kavradı.

KRİTİK DÖNEMEÇ

Lula’nın geri dönüşünün kritik bir dönemeçte geldiğinin altını çizmeliyiz. Pazar günü göreve geldikten sonra yaptığı ilk açıklamalardan birinde ülkesini açlık, yoksulluk ve ırkçılıktan kurtarmaya yemin ettiğini söyledi.

Önceliklerinden birinin açlığı yok etmek ve ülkedeki gelir adaletsizliğini onarmak olduğunu söyledi. Kadın hakları, ırkçılıkla mücadele ve Brezilya’nın kölecilik geçmişiyle mücadele alanlarında da çalışacağını da ekledi. Hükümetinin belirleyici unsurunun “toplumsal vicdan” olacağının altını çizdi.

SOLA KAYDI

BRICS bünyesinde ağırlık, merkezin soluna kayarken Hindistan’ın huzursuz olmasına şaşırmamak gerek. Tabii Mısır, Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Endonezya da BRICS yapısına dahil olurken, Hindistan’ın BRICS’teki “bölgesel lider” olma statüsü de tehlikeye giriyor. ABD önderliğindeki küresel düzenin savunucu pozisyonunu sürdürdüğü için, daha da yalnızlaşma tehlikesiyle karşılaşıyor.

Diplomasi ve uluslararası siyaset alanında uzun vadeli, stratejik hamleler yapmasıyla bilinen Pekin yönetimi, planlarını ağırdan alıyor. Lula, Şi Cinping’in özel temsilcisi olarak Brezilya’daki törene katılan Çin Başkan Yardımcısı Wang Qishan’a “farklı alanlarda ikili işbirliğini güçlendirmek, ülke halkları arasındaki dostluğu pekiştirmek ve Brezilya-Çin ilişkilerini yeni bir düzeye çıkarmak” için Çin’i ziyaret etmeyi sabırsızlıkla beklediğini söyledi.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: People’s Dispatch