Doğan Cüceloğlu’nun aramızdan ayrılışının üzerinden ancak saatler geçmişken BirGün’e ona ilişkin bir yazı yazmam istendiğinde acının tazeliği nedeniyle bunu yapabileceğimden kuşkuya düştüm. Bu kişisel yazı onun hayatını, kim olduğunu layıkıyla yansıtmayacak, zira yasın henüz çökmeye başladığı şu anlarda geçmiş zaman eki kullanarak yazıyor olmak üzüntümü daha da arttırıyor. Sonra ‘Doğada ölümün olduğunu ve ölümün kendi yaşamıyla sıkı ilişki içinde olduğunu keşfetmesi çocuk için müthiş bir olgunlaşma fırsatıdır’ diye başlayan cümlesini çizgi notlarımın arasında buluyorum. Ölümü tanımanın, ölümle iç içeliğimizi unutmaksızın yaşamanın ve tam da bu nedenle yaşamın hakkını vermenin önemini öğrendiğim bir insandı, “Madem insanım, o zaman en iyisi olacağım” diyenlerden.

Ölümünün duyulmasının hemen sonrasında az tanıyan çok tanıyan her çevreden insanın üzüntüsünü bildirmesi, adeta birbirine ortak bir yakını kaybetmişçesine baş sağlığı dilemesi ortak bir kaybı yansıtıyordu. Varlığı ile aydınlatan ve ısıtan nadir insanlardan birisiydi, bunun ötesinde ışığı ve sıcaklığı yakınlarıyla sınırlı kalmamış, kitaplarını okuyanlara, seminerlerine katılanlara ve yayınlarını izleyenlere yayılmıştı.

Doğan Cüceloğlu’nu ilk tanıyışım 1990’ların başında Acar Baltaş’ın beni dinleyici olarak davet ettiği bir dizi seminerdeydi. ‘İnsan İnsana’ kitabı öğrenciler ve meraklılar arasında çokça okunan bir temel psikoloji kitabı olmuştu. Psikolojinin bilimsel zeminini oluşturan algı ve bilişsel psikoloji bulgularıyla tanışmamı, psikiyatri ile psikolojinin bilimsel ortak zeminini görmemi sağlayan bir toplantıydı. “Cüceloğlu’nun yaklaşık iki saatlik konuşması bittiğinde salonda uyuyan olup olmadığına şöyle bir bakıldığında, herkes gözünü dikmiş ve dört açmış anlatılanları izliyordu. Anlatılan konunun kognitif psikoloji olması ve Cüceloğlu’nun kognitif psikolojinin ilkelerini kullanırmışçasına anlatımı, kalıp ezberlemeye yatkın eğitilmiş kafalarımızı epey rahatlattı herhalde.” Konuşmasında çapraşık konuları gündelik konulardan söz edermişçesine bir rahatlıkla anlatırken, şakacılığı elden bırakmaması bildiğimiz konuşmacılardan farklı birisiyle karşı karşıya olduğumu düşündürdü. Son yıllarda bolca kullanılan ‘ilham verici’ sıfatını hak eden az sayıda kişiden birisiydi.

madem-insanim-o-zaman-en-iyisi-olacagim-842904-1.
Doğan Cüceloğlu ile birlikte 17 Kasım 2013’te İstanbul Maratonundaydık.

Kendisini yıllar sonra çok daha iyi tanıyıp, yakınında olma fırsatını elde ettim. Bu fırsatlardan birisi, 2008’de kaleme aldığı ve ülkemizin duygusal iklimine ilişkin çok sayıda doğru saptama ve önerme içeren ‘Korku Kültürü’ kitabının çizeri olmaktı. ‘Korku Kültürü’ ülkemizde yaşadığımız her gün aklımıza gelen, ama akıl erdiremediğimiz akla aykırı durumların ‘niçin’i hakkındaki fikirlerini bir Türkiye yolculuğunun parçası olarak anlatıyordu:

“Bir toplumda ‘korku kültürü’ egemense, orada ne gerçeğe koşulsuz saygı’ vardır, ne de ‘can’ önemsenir (...) Bilimsel düşünce de gelişemez. Ve hayatlar ancak ‘mış’ gibi yaşanır.” Kitaba çizgilerimle katkı verebilmek için kitabı satır satır okuyup resimleyecek cümleler seçtiğim 2008 yaz tatili Doğan Bey’in entelektüel derinliğini içeriden görme fırsatı verdi. Psikoloji, daha genel deyişle ruh sağlığı alanında çalışanlar ile mühendisleri karşılaştırarak yaptığı şu tanım bu derinliği özetler: ‘Psikolog’ basitteki karmaşığı bulur, mühendis ise karmaşığı basitleştirir.

İnsani derinliğini ise bizzat yaşadım. Kliniğimize yaptığı bir ziyarette babamın özgeçmiş kitabı Kör Uçuş’u kendisine hediye ettim: “….Kitabı okumaya başladım; okudukça kör yazar benim gözümde devleşti. Türkiye’nin gizli kahramanlarından birini keşfetmiştim. Gültekin Yazgan bir cumhuriyet aydını, olgun bir insan ve gerçek bir ‘savaşçı’ydı. Bir insanın kör olması benim gözümde onu özel kılmaz. Gültekin Bey’i özel kılan olaylara yaklaşımı, düşünüşü, kişiliği, değerleri, inançları; yani varoluşu.”

Onlar Benim Kahramanım’ı (2008, Remzi) kaleme almaya böylece karar verdi. Bana söyledi, annem ve babamla İzmir’de haftalarca süren bir söyleşi ile sağlam bir dostluk kurdu. Onların kurduğu Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı’nın en içten gönüllüsü oldu. Kitaplık için maraton yürüdü, gelir sağlayıcı konuşmalar yaptı, kitabının gelirini bağışladı.

Gönül verdiğinde sonuna kadar giden, adeta tutkulu bağlar kuran bu bağlarla yaşayan birisi olduğunu düşündüğümü kendisine söylediğimde, “Biliyor musun, beni güdüleyen nedir? Karşımdakinin niyetinin saflığı. Babanın savaşçılığı mücadeleciliğinin ötesinde niyetinin saflığında kendini gösteriyor”, diye yanıtladı. Doğan Cüceloğlu’nu neyin özel kıldığını yazmak değil bu yazıdaki amacım. Ama onu özel kılanın, başkalarını onun için özel kılandan farklı olmadığını düşünüyorum: “Olaylara yaklaşımı, düşünüşü, kişiliği, değerleri, inançları; yani varoluşu.”

madem-insanim-o-zaman-en-iyisi-olacagim-842905-1.

madem-insanim-o-zaman-en-iyisi-olacagim-842906-1.