Brezilya’da Lula’nın zaferi hiç kolay olmadı. Solcu lider Lula, sadece aşırı sağ ve muhafazakârların sevgilisi Bolsonaro’yu yenmekle kalmadı aynı zamanda devasa bir devlet aygıtını da mağlup etti.

Mağlubiyet yalnızca Bolsonaro’nun değil
Bolsonaro destekçilerinin düzenlediği protesto eylemlerinin sonlandırılması için Anayasa Mahkemesi devreye girdi. (Foto: AA)

Maurizio Coppola/São Paulo

Birçok Brezilyalı Lula da Silva’nın seçim zaferini kutlamaya devam ederken Jair Bolsonaro sessizlik içinde. Brezilya'nın 39’uncu başkanı olarak taçlanan Lula, sadece dünyanın dört bir yanındaki aşırı sağ ve muhafazakârların sevgilisi Jair Bolsonaro'yu yenmekle kalmadı, aynı zamanda siyasi bir göstermelik yargılamayı ve yatmak zorunda kaldığı 581 günlük hapis cezasını da yendi. Lula'nın seçim zaferi Brezilya halkının çoğunluğu tarafından umutla karşılansa da, bu zafere giden yol hiç de kolay olmadı. Birçok sol görüşlü yorumcunun 2 Ekim’deki ilk tur oylamada Lula'nın zafer kazanacağını öngörmesine rağmen Jair Bolsonaro kimsenin tahmin edemeyeceği bir sonuç elde etti. Peki bu nasıl olmuş olabilir?

DEVLETİ SEFERBER ETTİ

Bolsonaro son aylarda seçim kampanyasına büyük miktarda kamu parası aktardı, kişisel kampanyasını finanse etmek için devlet kaynaklarını kullandı. Sağlık ve eğitim fonlarından yaklaşık 20 milyar dolar çekti. Bu şekilde elde ettiği medya gücünü kullanarak sosyal medyayı Lula ve İşçi Partisi'ni kriminalize etmek ve yalan haberler yaymak için kullandı. Özellikle solun ve Lula'nın geleneksel olarak seçildiği kuzeydoğu bölgelerinde Bolsonaro agresif bir görüntü çizdi. Sokaklardaki şiddet potansiyeli büyük ölçüde arttı. Pazar günkü seçimlere kadar her gün Lula'nın destekçilerine yönelik şiddet içeren ve hatta silahlı saldırı haberlerini okumak mümkündü.

Özellikle Lula'nın eski kuşak destekçileri, 1964-1985 yılları arasındaki yirmi yıllık askeri diktatörlüğü hatırlatan bir siyasi durumdan söz ediyorlardı. Aslında Bolsonaro hükümeti dört yıllık nefret dönemi ve dayanışmanın yok edilmesi olarak tanımlanabilir. Özellikle pandemi bunu bir kez daha teyit etti. Özellikle yoksul siyah ve yerli nüfus için virüse karşı koruyucu önlemlerin alınmaması nedeniyle yaklaşık 700 bin kişi ölürken, yoksul bölgelerdeki açlık büyük ölçüde arttı. Bugün ailelerin yüzde 30'undan fazlası, yani 33,1 milyon kişi günde üç öğün yemek için yeterli olanağa sahip değil. Bolsonaro Brezilya sokaklarını militarize etti ve toplumsal hareketlere karşı baskıcı bir yaklaşım benimsedi.

Lula'nın tüm kampanyası da esas olarak demokratik kurumları savunmak ve 2002-2010 yılları arasındaki 8 yıllık hükümetinin sosyal kazanımlarına geri dönüş sözü vermek üzerine kuruluydu. Birlikte yaşam, daha iyi bir gelecek için umut, halkın birliği Lula'nın odaklandığı kavramlardı. Dolayısıyla Bolsonaro ile Lula arasındaki fark sadece programatik ve siyasi değil, aynı zamanda dünya görüşü ve ülke için genel proje açısından da ortaya çıktı. Birincisi otoriter ve faşizan bir devlet yönetimi anlayışı içinde beyaz üst sınıfın ve çokuluslu şirketlerin çıkarlarını temsil ediyorsa, ikincisi işçi sınıfını, sosyal hareketleri ve ülkenin yoksullarını ve onların çıkarlarının devlet aygıtına demokratik bir şekilde dahil edilmesini temsil ediyordu.

Ancak Lula, otoriterlik ve Bolsonarizm ile mücadele edebilmek için siyasi merkezin bazı kesimleri ve finans dünyası ile anlaşmalar yapmak zorunda kaldı. Sağ partilerin 2 Ekim’deki parlamento seçimlerinde yeniden çoğunluğu elde edebilmesi Lula’yı böylesine bir hamle yapmaya itti. Seçimde Bolsonaro'yu destekleyen partiler 513 sandalyenin 247'sini kazanırken, sol partiler 168'ini kazanabildi. Dolayısıyla, salt sayısal açıdan bakıldığında, Lula için iktidar olmak hiç de kolay olmayacak. Arada kalan 98 merkezci vekil kırılma noktası olacak. Lula pazar günkü seçimden önce şunları söyledi: "Bazen düşmanlarımızla mücadele etmek için rakiplerimizle birlikte durmak zorunda kalıyoruz. Bugün Brezilya'da öncelik faşizm ve aşırı sağ karşıtlığının üstesinden gelmektir."

GENİŞ İTTİFAK KURMAK

Ancak merkezle anlaşma yapmak yeterli olmaktan uzak. Lula seçimi kazanmak için her şeyden önce halk güçlerinin geniş bir seferberliğine dayanmış ve ülkedeki birçok sosyal hareketin de desteğini aldı. Örneğin, dünyanın en büyük ve en önemli toplumsal hareketlerinden biri olan topraksız işçi hareketi MST (Movimento das Trabalhadores Sem Terra) tüm tabanını Lula için seferber etti. Aslında Bolsonaro'nun toplumsal hareketlere yönelik baskıcı politikaları MST'nin manevra alanını büyük ölçüde kısıtladı. Pek çok toplumsal hareket için demokrasiye dönüş, toprak işgalleri veya grevler gibi radikal eylemlerde kriminalize edilmemek, şiddetle bastırılmamak ve hatta öldürülmemek anlamına geliyor. Dolayısıyla ülkenin tepesindeki değişim onlar için bir ölüm kalım meselesi.

SEÇİM ZAFERİ YETMEZ

Ancak toplumsal hareketler, en az iki nedenden ötürü, seçim zaferinin işçiler ve yoksullar için maddi iyileştirmeler sağlamaya yetmeyeceğinin fazlasıyla farkında. İlk olarak, Lula'nın seçilmesiyle Bolsonarizm basitçe ortadan kalkmadı. Kültürel hegemonya hala muhafazakâr ve sağcı fikirlere eğilimli ve bu durum ikinci turda bir kez daha ortaya çıktı. Bolsonaro oy oranını ilk tura kıyasla 7 milyondan fazla artırarak 58.206.354'e (%49,10) çıkarırken, Lula ilk tura kıyasla neredeyse 3 milyon oy daha fazla aldı. Esas olarak Simone Tebet'in Merkez Partisi'nin oylarına ihtiyacı vardı. İkinci olarak, radikal bir yeniden dağıtım politikası için ekonomik koşullar, ortalamanın üzerindeki ekonomik büyüme sayesinde kazanılan servetin hala farklı sosyal gruplar arasında dağıtılabildiği 2000'li yılların başındakilerle karşılaştırılabilir değil. Brezilya ekonomisi kıtadaki diğer ülkelere kıyasla daha az derin bir kriz içinde olsa da işsizlik, yoksulluk ve ekolojik yıkım gibi sorunlar büyük ve kolay çözülebilir değil.

KALICI SEFERBERLİK

Lula’nın seçimin belli olması sonrası ilk ifadelerinde çok net konuştu: "Brezilya'yı çok zor bir durumda yönetmek için buradayım, ancak halkın yardımıyla zorluklardan bir çıkış yolu bulacağımızdan eminim [...] Bu, demokrasiyi savunmak için siyasi partiler, kişisel çıkarlar ve ideolojiler arasında oluşan büyük bir halk hareketinin zaferidir."

Ve siyasi önceliklerini tanımlamaya devam etti: Tüm insanlar için eşitlik, barışçıl ve demokratik bir şekilde bir arada yaşama, halk sınıflarının siyasi kurumlara yeniden yakınlaşması ve hepsinden önemlisi mutlak yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması. Lula bunun kolay bir iş olmayacağının da farkında. Ve konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Mücadelemiz seçimlerle başlamadı ve orada da bitmeyecek. Tüm Brezilyalıların çalışabildiği, okuyabildiği ve karnını doyurabildiği adil bir ülke için verdiğimiz mücadele hayatımızın sonuna kadar sürecek."

Brezilya'daki toplumsal hareketler de bunun farkında ve "Bugün Lula'nın seçim zaferini kutluyoruz ama yarın siyasi mücadeleye devam edeceğiz" diyorlar.