Mahallemizin içinden bir dedektif: Berna

ZEYNEP BİLGİN

Bundan üç yıl kadar önce Kapalıçarşı Cinayeti ile hayatımıza giren Berna Tekdemir, Cadıbostanı Cinayeti ile tekrar bizlerle. Bizlerle diyorum, çünkü Esra Türkekul Berna’da öyle bir karakter yaratmış ki sanki gerçekten de aramızda, yanımızda gibi… Verdiği kimi tepkiler çok tanıdık; çektiği hemen hemen tüm sıkıntıları, hatta onu (ilk kitapta) depresyona sürükleyen sebepleri pek çok kadın kendi yaşantısında deneyimlemiştir. Hal böyle olunca Berna’yı sevmek kaçınılmaz oluyor. Ve her birini sevdiğinizde olduğu gibi peşinden sürükleniyorsunuz…

Esra Türkekul’un Cadıbostanı Cinayeti, Mylos Kitap etiketiyle yayımlandı. Giderek ilginin arttığı polisiye dünyasına hızlı bir giriş yapan Berna, bu macerasında sakin sakin evinde oturmasına rağmen cinayetten uzak duramıyor. Berna, boşandıktan sonra annesinin evine yerleşmiş, evden yaptığı çevirilerle geçimini sağlayan bir kadın. Zaman zaman turist rehberliği de yapıyor. Fakat Berna hakkında asıl bilmemiz gereken şey, kendisinin biraz depresif ve çekingen, gerek çevresinden gerekse ülkesinden dolayı, hatta doğrudan hayattan muzdarip olduğu. Bazen öyle sözler ediyor ki, gülmemizi tutamadan ona hak veriyoruz. Bir yerde “Ben de abazayım ama onun gibi ağlak değilim. Kardeşim sen de kendini alkole vursana, her düşünceli insan gibi. Neden milletin beynini yiyorsun?” diyerek düşünceli insan kavramımızı sorgulatıyor örneğin. Ya da teyzesine sevgisini “Estağfurullah, anne yarısı ne demek, sen anne iki katısın teyzeciğim” sözleriyle ifade ediyor.

Caddebostan sahilinde, evinin hemen ilerisinde bir ceset bulunmasına kayıtsız kalamıyor ve kendi başına katili bulmayı kafasına koyuyor. Boşanma sonrasında yaşadığı depresyondan sıyrılmaya başlayan Berna, neredeyse kapısının önüne kadar gelmiş bu cinayeti çözerek şu sıkıcı hayata bir anlam kazandırmak istiyor belki de… Polis ya da dedektif olmamasına rağmen, yalnızca meraklı kişiliğiyle maktul ve yakınları hakkında kendine özgü yollar geliştirerek bilgi topluyor. Bu da biz polisiye severlerin ilgisini daha da arttırıyor tabii, çünkü Berna bizden biri. Ortalama bir hayat yaşayan, orta sınıf diyebileceğimiz bir aileden gelen, hemen herkesin başına gelebilecek şeyler yaşayan biri. Böylece hikâye de daha inanılır kılınıyor gözümüzde…
Kitapta baştan sona neşeli bir anlatım var diyebiliriz. Berna’da son derece samimi bir karakter ortaya koyan Türkekul, dili ustalıkla kullanmasının yanı sıra polisiye olarak da başarılı bir kurgu ortaya koymuş. Kitap gün gün ilerliyor ve çözüme adım adım gidiliyor. İpuçları okura yeri geldikçe ve tek tek veriliyor. Son bölümde ise konu tamamen toparlanmış oluyor.

İlkokuldan beri, ruhuna büyülü bir dünya ve aklına çözülecek bir bilmece sunan polisiye kitaplara hayranlık duyduğunu söyleyen yazar, Berna’nın gelişimini bize göstererek bundan sonraki maceralarını da merakla beklememize neden oluyor ve bizi de büyülü dünyaya çağırıyor adeta. Cadıbostanı Cinayeti’nde sizleri okuması keyifli, hoşça vakit geçirebileceğiniz ve merakınızı da diri tutmayı beceren bir hikâye bekliyor.