“Justitia Regnorum Fundamentum.”

Avrupa başta olmak üzere yurtdışında zaman zaman gözümüze çarpan bu motto aslında bize hiç de yabancı değil.

Türkçe meali; “Adalet mülkün temelidir.”

Şimdi, “ mal/mülk üzerine bina edilmiş bir adalet” diye söze başlayacak olsam bazı aklı evveller hemen karşı çıkıp, “Oradaki ‘mülk’ sözcüğü devlet anlamındadır da öyledir de böyledir de deyip lafı geveleyip duracaklardır. Mülk sözcüğünün Arapça kökenli olduğu, devlet, düzen, iktidar, saltanat anlamlarına geldiği konusunda ısrar edip bir de “Adalet mülkün temelidir” deyişinin Hz.Ömer’e aitliği üzerine nutuk atacaklardır. Bir yandan böyle söylerken, yeri geldiğinde ise Allah’ın 99 isminden biri olarak da “Malik-ül mülk”ü saymaktan da imtina etmeyeceklerdir. Malik-ül mülk, yani mülkün ebedi ve ezeli sahibi. İsmin anlamını açıklarken de “ Ey mülkün sâhibi Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verir, dilediğinden de onu çeker, dilediğini aziz, dilediğini zelîl edersin” cümlesi ile bağlayıp bağdaştıracaklardır.

Çok açık bir biçimde görülmektedir ki özellikle taşınmaz mal ile devlet aynı sözcükte cisimleşmektedir. Zaten günümüz gerçek hayatında da bu böyledir. Devletin sahipleri malın/mülkün de sahipleridirler. Düzenlerini böyle tesis etmişler ve adaleti bu mülke temel eylemişlerdir. Sözün özü malın/mülkün sahibi adaletin de sahibidir.

Hal böyle olunca devletin sahipleri devlete ait tüm kurumları da kendi çıkarları doğrultusunda inşa etmişlerdir. Parlamento, Danıştay, Sayıştay, Anayasa. Mahkemesi vs vs…

İşte böyle bir devlette mülkün sahibi malik ve örgütleri mülkün ve malikin bekası için üretenlerin ensesinde en hafifinden boza pişirmeyi kendilerine iş edinmektedirler.

Sözün özü malikin malikliğinin devamı için çalışanlar canı çıkana kadar çalıştırılır, canı çıktığında ise bu mülk düzeninin fıtratı denip ses çıkarılmaması, durumu kabullenilmesi istenir. Ayağa kalkan durumu kabullenmeyen derhal derdest edilir. Mahkemeler hep çalışanın aleyhine işler. Anayasa Mahkemesi malikler arası kavgada taraf olabilir ancak malik ile işçi arasında asla malikin karşısında olmaz. Sendikal tazminat, grev yasakları ve lokavta ilişkin vermiş olduğu kararlar sendikal hakları yok sayıcıdır.

Böyle bir ülkede zenginler daha da zenginleşirken yoksullar gün geçtikçe çoğalır. En son veri bizatihi malikleri öz örgütlerinden birinden, TOBB’den geldi. TOBB’ye göre Türkiye’de yoksul sayısı 29 milyonu buldu. Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi, ulaşım, yakacak, yiyecek, elektrik, gaz, su vb içinde barındıran temel ihtiyaçlara insanların ulaşamamasından kaynaklanan enerji yoksullarını da işin içine katarsanız bu rakam 40 milyona dayanır. Türkiye’nin yarısından fazlası şu ya da bu biçimde yoksuldur.

Bir yandan yoksulluk bir yandan yaşam hakkının elinden alınması insanlar için çok bariz bir isyan nedenidir. İsyan ihtimali güçlendikçe maliklerin faşizmi de yükselir daha acımasız ve zalim bir hal alır.

Buraya kadar sık sık malik malik deyip durdurduk. Bakın, Malik aynı zamanda İslam inancında cehennemin yöneticisi olan meleğin adıdır.

Özetleyelim; mülkün sahibi maliktir. Üretenlerin ister isyan etmiş olsun ister kuzu kuzu madene inmiş, inşaata çıkmış olsun yeri ise bu düzende cehennemdir.

Zira, Malik bu cehennemin yöneticisidir.

•  •  •

Sevgili okur geçen haftaki yazımda iki tablo yer alıyordu. Ancak gazetede bu tablolar çıkmadı. Daha sonra tabloları da içeren yazı Birgün Web sayfasında yer aldı. Yazıyı bütünlüklü bir şekilde okumak isteyenler için web sayfasını öneririm. Ayrıca bu hatadan dolayı da gazetem adına sizlerden özür dilerim.

•  •  •

Ömrünü, Malikleri cehennemini cennet kılmaya adamış, “İnsanlığın en yüce değerleri için, bütün dünya işçilerinin ve ezilen halkların kurtuluşu için mücadele eden bütün devrimcilere buradan selam ediyorum” diyen Nasuh Mitap’ı “Selam olsun “diyerek yıldızlara uğurluyoruz, sevgi ve saygıyla...