76. Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan “Indiana Jones and the Dial of Destiny” filminin öncesinde ünlü oyuncu Harrison Ford’a Onur Altın Palmiye’si takdim edildi.

Masa başı Cannes izlenimleri: Harrison Ford’a sürpriz Altın Palmiye
Fotoğraf: DepoPhotos

Emrah Kolukısa

Cannes Film Festivali’ni evden, masa başında bilgisayar ekranında takip etmenin kimi avantajları da yok değil doğrusu. Elbette orada olmayı tercih ederdim ama madem ki uzaktan izliyorum en azından başka bir açıdan bakmaya çalışayım, sizlere farklı bir perspektif sunmaya gayret edeyim.

Örneğin dünya prömiyerini Cannes’da yapan ve yönetmenliğini James Mangold’un üstlendiği “Indiana Jones and the Dial of Destiny” filminin galasından bilgisayar ekranıma yansıyanlarla başlayabilirim.

Harrison Ford kırmızı halıda 

Hollywood her zaman Cannes’ın hayranlıkla karışık bir saygı duyduğu ve fırsat buldukça taltif etmeyi sevdiği bir sinema. Tabii bu duygu kesinlikle karşılıklı; Hollywood da her yıl en iddialı projelerinden bazılarını Cannes’da ilk kez dünyaya duyurmayı tercih ediyor, bunu çok önemsiyor. Geçen Yıl “Top Gun: Maverick” ve “Elvis” ilk kez Cannes’da izleyici karşısına çıkmış, Tom Cruise, Tom Hanks, Austin Butler gibi yıldızlar kırmızı halıyı adımlamıştı hatırlarsanız. Hatta Top Gun şerefine Fransız Hava Kuvvetleri pilotlarının görkemli bir gösterisi bile olmuştu Cannes semalarında. Bu yıl da benzer bir durum söz konusu elbette ve Martin Scorsese’nin heyecanla beklenen son filmi “Killers of the Flower Moon” başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio ile birlikte izleyiciyi selamlayacak bugün yarın. Onun öncesinde bir başka Hollywood projesi “Indiana Jones and the Dial of Destiny”bin galası vardı Cannes’da. Yönetmen James Mangold, oyuncular Harrison Ford, Mads Mikkelsen, Phoebe Waller-Bridge, Boyd Holbrook, Ethann Isidore, yapımcılar Kathleen Kennedy, Frank Marshall, Simon Emanuel ve Disney CEO’su Bob Iger’ın hazır bulunduğu gala elbette bir hayli patırtı kopardı. Bilindiği üzre herkes salona girip oturduktan sonra film ekibi içeri giriyor ve tüm salon onları alkışlayıp, onlar da salonu selamladıktan sonra film başlıyor. Bilgisayar başında galanın canlı yayınını izlerken aslında bizzat orada bulunan binlerce kişinin bile tanık olmadığı anları yakalama şansını buluyorsunuz, ben de bu anların peşindeyim genellikle açıkçası.

Fremuax'nun Springsteen hayranlığı

Öyle ahım şahım mühim şeyler olduğundan değil ama mesela salona girmeden önce Cannes Genel Delegesi (ve her şeyin başındaki isim) Thierry Fremaux ile film ekibinin ayaküstü sohbetinde Fremaux’nun iflah olmaz bir Bruce Springsteen hayranı olduğunu anlıyoruz. Fremaux filmin yönetmeni Mangold’a dönüp “Filmde iki Springsteen şarkısı kullanmışsınız” diyor. “Evet” diyor Mangold, “Ben de demin dışarıda ‘Born To Run’ çaldığını duydum” diyerek Springsteen tutkularının ortaklığını tasdik ediyor. Fremaux boş durur mu, “Geçen hafta Paris’te konserine gittim” diye hava atmayı ihmal emiyor. “Sahi mi?” Diyor Mangold, “Bitmedi mi turnesi?” Fremaux atılıyor hemen “Bu gece de Roma’da çalacak.” Onları biraz boş gözlerle dinleyen Harrison Ford’a açıklıyor Mangold: “Springsteen’den bahsediyoruz.” Harrison Ford “Ah evet” diyor ve yanında bekleyen genç oyuncu Ethann Isidore’un “Ne oluyor şimdi burada?” sorusuna “Bekliyoruz” yanıtını veriyor. Dediğim gibi çok da özel bir sahneye tanık olmuyoruz belki ama bu küçük anlar size sanki her şeyin tam ortasındaymışsınız hissi veriyor, bir nebze de olsa. Fremaux hangi sırayla içeri gireceklerini açıklarken Harrison Ford’un hafif bir panikle “Thierry, eşim?” diyerek Calista Flockhart’ı (bir zamanların Alay McBeal’i) işaret etmesi, Fremaux’nun dönüp onunla el sıkışıp kısaca sohbet etmesinin ardından hep birlikte içeri girmek üzere harekete geçmeleri… YouTube’un nimetleri biraz bunlar; bir çeşit magazin belki, ama yüksek kalite bir magazin en azından.

"Sen tam arkamda oturuyorsun"

Ekip salona girdiğinde görüyoruz ki her koltuğun üzerine isimler yazılmış (artık ülkemizde de çokça kullanılan bir yöntem, her zaman riayet edilmese de) ve Harrison Ford ile Calista Flockhart yan yana değil önlü arkalı oturuyorlar. Filmin ekibi önce, eşler, partnerler, akraba ve arkadaşlar arkada. Harrison Ford da fark ediyor durumu ve eşine dönüp “Sen benim tam arkamda oturuyorsun, bak” deyip isimlerin yazılı olduğu koltukları gösteriyor. Flockhart’ın o andaki bakışı (bence bir hayli bozulmuş ama çok da renk vermiyor, en azından gayret ediyor) ve “Biliyorum” deyişi Ford’u biraz zor durumda bırakıyor olmalı ki “Burada işler böyle” demek zorunda hissediyor kendini. 

Başkan ve sıfır egosu

Filmin gösteriminden önce Thierry Fremaux sahneyen çıkıyor. Smokinin yakasında sarı lacivert, üzerinde “Savaşı Durdurun” yazan bir metal rozet var (Ukrayna’da savaş sürüyor, hatırlıyorsunuz değil mi?). Tek tek, isim isim filmin ekibini takdim edip alkışlattıktan sonra Harrison Ford’a getiriyor sözü ve onunla ilgili kısa bir film izlettikten sonra kendisini sahneye çağırıyor. Sahnede uzun uzun alkışlanıyor Ford ve tam da bu esnada Fremaux bombayı patlatıyor: “Sana özel bir sürprizimiz var. Cannes Film Festivali sana bir Onur Altın Palmiyesi sunuyor” diyerek bu yıl göreve başlayan Festival Başkanı Iris Knobloch’u anons ediyor. Kısaca bahsetmek gerekirse Knobloch aslında rütbece Fremaux’nun üstünde ama her şeyi planlayan ve idare eden kişi Fremaux olduğu için burada asıl patron o, yani Fremaux, ve bunu da başkanlar dahil herkes biliyor, kabul ediyor. Knobloch sahneye elinde ödülle geliyor, o teşekkür konuşmasını yaparken arkada ödülle birlikte bekliyor ve Ford konuşmasını yaptıktan sonra da yine elinde ödülle birlikte sahneyi terk ediyor; ne bir kelime konuşma yapmaya kalkıyor ne de ‘Neden bana dekorun bir parçası muamelesi yaptınız?’ diye atarlanıyor. Sakince sahne gerisine doğru ilerliyor, en ufak bir ego göstermeden. Akılınıza Karadağlı’nın Antalya’da sergilediği sahne gelmesin, bambaşka bir alem burası.

Uzatmayalım, Ford kendisi için de büyük bir sürpriz olduğu anlaşılan ödül için teşekkür ediyor ve “Ölmeden önce hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden akarmış derler. Ben de buna benzer bir şey yaşadım (az önce gösterilen kısa filmi kastediyor). Tamamı değil ama hayatımın bir kısmı, güzel bir kısmı, geldi gözlerimin önüne. Ama şimdi bir film izleyeceksiniz, benim arkamdaki perdede ve ben aradan çekiliyorum artık” diyerek iniyor. 

Bugün (19 Mayıs) Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi “Kuru Otlar Üstüne” izleyiciyle buluşacak. Belki oradan da bazı notlar aktarırım, hele bir masa başına geçeyim.