Masalsı İstanbul’dan gerçeği görmek

Kadir incesu

Işık Öğütçü’nün, babası Orhan Kemal’in İstanbul temalı 34 öyküsünü bir araya getirdiği, Can Ersal’ın her öyküyü resimlediği ‘İstanbul İstanbul’ Everest Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap üzerine Işık Öğütçü ile konuştuk.


Yaşadığı şehirler Orhan Kemal’in öykü anlayışını nasıl etkilemiştir?
İlk öykü kitabı ‘Ekmek Kavgası’dır. Burada hem hapishaneden hem de Adana’dan öyküler bulmak mümkündür. Orhan Kemal yaşadığını, anlatılan yaşamları ve yaşadığı şehirdeki insan davranışlarını kaleme alır ve anlattıklarını bizlere o hayatı yaşıyormuşçasına okutur. Şehirler sadece güzel semtleri, manzaralarıyla anlatılamaz. Şehir hareket halinde olan çalışan kadın, erkek, çocuk nüfusuyla canlı bir yapıdır. Orhan Kemal yaşadığı şehirde insan dramını görmüş, hissetmiş ve satırlara aktarmıştır. Bir dünya kentindesiniz fakat insanlar ekmek derdinde. İşte üstat İstanbul’un güzelliği yanında insanların ekmek mücadelesini, işsizliklerini, büyük binaların bulunduğu sokaklardaki çeşitli insan öykülerini gözlemleyerek, bunları kurgulayarak bize masalsı İstanbul’dan gerçek İstanbul’u görmemizi sağlıyor.

‘İstanbul İstanbul hangi gerçeklerle buluşturuyor okurları?
Bu soruna dostum M. Nuri Gültekin’in kitapta yer alan ‘Hamam Anası’ ile ilgili görüşünü söyleyerek yanıt vermek isterim: Orhan Kemal'in hemen hemen bütün yazdıklarında karşılaştığımız akıcı ve yalın diyaloglar, onun karakterlerinin dünyasına tam anlamıyla hâkim olduğunun da kanıtı. Karakterlerin ağzında eğreti durmayan, tam anlamıyla 'onların' olan bir diyaloğun, anlatımdan daha çok ustalık gerektirdiği bir gerçek. Diyaloglarla betimlenen, kurgulanan bir edebi dünyanın 'toplumsal' olması, biraz da bunu gerektirir.
‘Hamam Anası’ çok kısa fakat bir o kadar etkileyici ve şiirsel bir anlatıma sahip. Öyküyü okuduğumuzda, yazarın dünyasının önemli karakterleri olan yoksulların binlerce yıllık değişmeyen yazgılarıyla yüz yüze geliriz. Hakikaten, Orhan Kemal'in 'sıradan' karakterlerden çıkardığı muhteşem öykülere çok iyi bir örnektir ‘Hamam Anası’. Yazar, ezilmiş, ezilen, zalimlerden 'alacaklıların', en önemlisi bu dünyaya sarf ettiği emeğinden, akıttığı terinden dolayı 'haklı' olanların tarihsel yolculuğunu edebiyatın diliyle anlatır bizlere. Zalimlerce hor görülmüş, hakkı yenmiş yaşlı bir kadının acısının sürekliliğinin tarih, coğrafya, dil ve kültürle sınırlı olmadığını hatırlatır okuyucuya. Orhan Kemal'in edebiyat dünyasında, hangi sesler ve renklerle canlandırılırsa canlandırılsın, acının ve ezilmişliğin dili ortak ve tektir.

“Dosyalarım dertli insanların maceralarıyla doluydu. Ben yeni malzeme değil, kirası ödenebilen bir çatı, bol kâğıt ve kaygısız bir zamana muhtaçtım” diyor yazarımız ‘İşadamı’ adlı öyküsünde… ’Bono’ var bir de… Ustanın öykülerine gizlediği kendi öyküsüne dair ne söylersiniz?
Sadece o ikisinde değil pek çok öyküsünde ondan çizgiler görebilirsin. Örneğin ‘Elli Kuruş’, ‘Harika Çocuk’, ‘İki Buçuk’ bu öykülerde de vardır. Herkesin ortak yaşayacağı, duyacağı duyguları Orhan Kemal’in bizzat yaşayarak bize öykü olarak yansıttığı konular, bir yerlerde yaşanan yerel bir olayın ne kadar evrensel boyutta olduğunu da bize gösteriyor. Hızlan’ın dediği gibi “İyi yazarlar dünden bugünü yazarlar” ve aynı zamanda evrenselliğe ulaşırlar.

***

Ersal, özlenilen İstanbul’u çizdi

Kitaptaki her öyküyü resimleyen ressam Can Ersal ile kitabın serüvenini konuştuk.

‘İstanbul İstanbul’da daha önce yaptığınız resimlerin yanı sıra öyküler için yapılan yeni resimler de yer alıyor. Sanki, öykülerdeki İstanbul’dan çok, yaşanılası ve özlenen İstanbul’un resimlerini yaptığınızı düşündüm. Ağırlıklı olarak mekânları resimlemişsiniz. İnsanları nereye gizlediniz resimlerinizde?
Orhan Kemal’in bu öyküleri yazdığı İstanbul'u özlememek mümkün mü, doğma, büyüme İstanbulluyum köşesinden kıyısından yakaladım o dönemleri. O güzel İstanbul’a İstanbul'da yaşayan o güzel insanlara olan özlemim o yüzden. Resimlerime de o İstanbul’u koyuyorum. Ben İstanbul’a baktığımda bu güzel şehri çirkinleştiren ne varsa siliyorum, resimlerime koymuyorum. İstanbul’un kültürünün, doğasının, yapılarının bozulmasının nedeni olarak gördüğüm insanları resimlerime çizmiyorum bu aynı zamanda İstanbul'un nüfusunun bu kadar kalabalık olmasına karşı bir tavır; ne kadar az insan olursa İstanbul o kadar rahat nefes alır diye düşünüyorum.

Orhan Kemal’in öyküleri sizi nasıl etkiledi?
Orhan Kemal'in öyküleri ile büyüdüm, babam ile Orhan Kemal Adana’dan çok eski dostlar birlikte futbol oynamış, kader birliği yapmış İstanbul’da da dostlukları devam etmiş, anlayacağınız biz Işık Ağabey ile baba dostlarıyız. Bu dostluk bize miras, biz bu emaneti devam ettiriyoruz. Benim için bu kitap bu kadar anlamlı ve değerli. Bu kadar kıymetli bir eserde benim de bir katkım olduğu için çok mutluyum. Bu çalışmayı sanat hayatımın en değerli ödülü olarak görüyorum.