Pozitif enerjisiyle yıllara meydan okuyan, şarkılarıyla hafızalarımıza kazınan Attila Atasoy, “Bugün hafif sıklet şarkıcılar ve içi boş şarkılar var. Bu kapitalist sistemde olacağı bu. Bunda medyanın büyük katkısı var” diyor

Medya, lumpenleşen toplumun uyuşturucusu

HAKAN CERRAHOĞLU

Onun aşk şarkısı ‘Gizli Çiçek’ hâlâ hafızalarımızda saklı. Attila Atasoy’dan bahsediyorum. Attila Atasoy şimdi içindeki çocukla, ‘Düş Peşime’ şarkısıyla ve geleceğe umutla bakarak, mutluluğun resmini anlatıyor. Samimi dostlukluklarla biriktirdiğim soruları sordum, o da tüm içtenliğiyle yanıtladı.

»Anıların verdiği huzuru nasıl anlatırsınız?

Dilimize pelesenk olmuştur, ‘Carpe diem’ diye dolaşırız. Latin şair, Horiatus’un sözüdür bu ve orijinali ‘Carpe diem quam minimum credula postero’ - ‘Bir sonrakinin gelip gelmeyeceğine güvenme, günü yakala.’ An’ı yakala. Anda olmak anı biriktirmemizi de kolaylaştırır. Bize huzur veren anılar ise genellikle bu özel anlara ait anılardır. Yoksa unutmak istediğimiz, hatırlayınca bile içimizi bunaltan ne çok anı var. Ben çok geçmiş odaklı yaşamam. Geçmiş zenginliğimizdir ama gelecek ümidimiz an ise elimizdeki tek gerçek. Sanırım bu soruyu, ‘Anılar’ şarkımı düşünerek sordunuz ama o şarkıda bile anılardan bir şikâyet var. Geçmiş için pişman olmak, gelecek için endişelenmek yerine en güzeli an’da yaşamak. Böylece geleceğe de huzurlu anılar bırakabilme şansınız artıyor.

»Neden uluslararası müzik platformunda Avrupa’dan gerideyiz? Neden bir Tom Jones, Demis Roussos, Paul Mauriat, James Last veya Engelbert Humperdinck’ miz yok?

Bu ülkemizin uluslararası arenadaki durumuyla ilgili. Batı’ya kendi mix kültürümüzü kabul ettirebilmek için önce onlar kadar birçok konuda güçlü olup boy ölçüşebilir hale gelmemiz gerekirdi. En azından Türk Müziğimizin 24 birbirine eşit olmayan ses sisteminin melodi zenginliğiyle kişilikli sentezler üretebilirdik. Ama özenti ve öykünmeyle popüler müzik anlamında taklitten öteye geçilemedi. Yine de münferit başarılar var. Timur Selçuk’lar, Tülây German’lar ilk örnekler. Ayrıca uluslararası arenada bizi başarıyla temsil eden Klasik Müzik sanatçılarımıza haksızlık etmeyelim. Fazıl Say, Gülsin Onay, Pekinel Kardeşler gibi pek çok yıldız isme sahibiz. Müzikte yerel değil evrensel normlarla arenaya çıktığınızda söz sahibi olabiliyorsunuz. Bunun için de Klasik Müzik uygun bir alan.

»Cem Karaca, Barış Manço gibi müzik efsaneleri , sessiz kalmanın imkânsız olduğu sözleri, şarkılarıyla ifade ederlerdi. Siz de o kuşağın sanatçısı olarak, ‘Düş Peşime’ şarkınız, topluma verdiğiniz bir mesaj mı?

Düş Peşime,kendi formülünü bulmuşluğun ve bu uğurda öncelikle gerekli olan içsel yolculukların neticesinde gün yüzüne çıkmışlığın şarkısı. Genel olarak bakıldığında hayatın bize dayattığı ve kendimiz olmamıza mani olan her şeye karşı bir başkaldırı marşı. İçinizdeki çocuğu öldürmezseniz masum yanınızı da muhafaza edebilirsiniz. Kendi adıma yollara düşerek kendi hakkımdan gelmenin de yolunu buldum. Farklı kültür ve coğrafyalarda yeni soluklar alarak bilgilendim, bilgilenirken de eğlendim. Hayata, lokalize hesapların kurbanı olarak değil daha evrensel bakmayı öğrendim. Gezginlik beni yeniden inşa etti. Yazarlık da öyle. Gezginlik, içine düştüğüm çıkmazların da en iyi ilâcı oldu. Mutlu olmak için hanlara, hamamlara ihtiyaç yok, dünya ufak bir çadıra da sığabilir. Aşk, ruhunuzun kırlangıç yuvalarında bile kanat çırpabilir. Alıştığımız anlamda zenginliğin, malın, mülkün, paranın, düşlerinin peşine düşmüş bir gezgin için kıymeti yok. Cennette olsanız da yalnız bu güzellikleri paylaşacak sizinle ortak frekansa, zevke sahip insanlar olmazsa sıkılırsınız? Düş Peşime, doğduğumuz günden son nefesimizi verdiğimiz ana kadar hayat yolundaki yürüyüşümüzü bu yolun yağmuruna, çamuruna aldırmadan sizinle gelmeye gönüllü yol arkadaşlarınıza bir çağrı ve ömür denilen yolda olma halinizi anlamlandırma çabası. Gezi kitabımın adı da Düş Peşime, kitapla aynı adı taşıyan bir şarkı yaparak gezgin bir müzisyene uygun bir iş çıkardık. Doğrusu fenâ da olmadı, gerek kitabın imza günlerinde yazar kimliğiyle buluştuğum okuyucular, gerekse müzisyen tarafımı konuşturduğum şarkının klibinde gezgin dostlarla birlikte olmamız benim ‘paha biçilmez anılar’ kategorimde şimdiden yerlerini aldı.

»Piyasa şarkıcıları günümüzde hangi normda?

‘Piyasa Şarkıcıları’ ifadesiyle kimseyi rencide etmek istemem ama, ne yazık ki gerçek bu. Daha önce saydığınız iki özel isim Cem Karaca ve Barış Manço, sanatı sanat için yapan gerçek sanatçılar. Onlar hem sanatı hem toplumu düşündüler. Şarkılarıyla topluma mesajlar verdiler, emsalsizdiler. Bir de bu işi para için yapanlar var. Hafif sıklet şarkıcılar ve içi boş şarkılar. Bu kapitalist sistemde olacağı bu. Eğlenceye de ihtiyaç var, ağlamaya sızlamaya da diyelim, geçelim. Cem Karaca, Barış Manço isimleri ise hafızalardan asla silinmez, unutulmaz. Müziği ‘eğlence-dinlence müzikleri’ ve ‘sanat müzikleri’ diye iki kategoride incelemek lâzım. Tabii ki gençler kendi aralarında eğlenecekler. Nasıl şimdi İspanyol paça pantolonlarla gezmiyorsak o zaman da bermuda şortlarla dolaşmıyorduk. Klâsikleşen ve zamana meydan okuyan eserler bıraktığınızda zaten kendiliğinden geleceğe kalabiliyorsunuz. Önemli olan kitle iletişim araçlarının vahşi kapitalizm etkisinden sıyrılarak sadece eğlenceye değil, sanatsal kaygıyla yapılanlara da yer verebilmesiydi. Medya bunu yapmadı ve reklamcıların inhisarında lumpenleşen toplumun uyuşturucusu oldu. Zaman en iyi turnusol kâğıdıdır. Bu sanatın her dalı için geçerli. Edebiyat tarihi için de müzik tarihi için de kimin kalıcı kimin geçici olacağını zaman belirler.

»Piyasa şarkıcıları, ülkemizde yapılan müziğin katalizörleri midir?

Bir anlamda öyle, katalizörleridir. Müzik, bir anlam bütünlüğüdür. Deforme edildiğinde defoları ortaya çıkar, boyaları akar. Piyasa denilince herkesi aynı kefeye koymamak gerekir. Herkesin bu piyasada bir rolü var, iyiler var, kötüler var. Önemli olan kaliteli seçimler yapan kuşaklar yetiştirmek. Bunun da yolu iyi eğitim sisteminden geçer. Yapımcılar ve medya, ticari düşünceden biraz olsun fedakârlık edebilse, kalite artar.

»Sanatçı olarak, eğitim sistemini nasıl yorumluyorsunuz? Siyasette acıların kadını Bergen, veya acıların çocuğu Küçük Emrah gibi arabeskler şu an zirvede mi?

Müzik sektörünü batıran arabesk zihniyetdir. Önemli olan, toplumun kültürel seviyesini yükseltmek. Köklü bir eğitim sistemine, reformuna ihtiyaç had safhada. Her konuya, her devlet departmanına inceliği, özeni, dürüstlüğü ve liyakatı getirmeliyiz. Lumpenleştirilen toplumun maganda kültüründen sıçraması bu sayede olur. Arabeski oldum olası sevmedim. Timur Selçuk’un dediği gibi Atatürk Türkiye’sine yakıştıramadım. Kültür erozyonunun en acıklı örnekleridir. Güzelim Türk Sanat ve Mlasik Müziğimizin, Halk Müziğimizin enginliklerinde dolaşmak varken nerelere gelindi. Arabesk müzik, köyden kente acınası göçün, ne köylü ne şehirli olamamanın getirdiği deforme ajitasyonlardan başka birşey değil. Tabii ki birileri bu acılardan faydalanacak ve zengin olacaktı. Öyle de oldu.

»Hayalleri gerçekleştirmek için değişim şart mı?

Siz değiştikçe hayalleriniz de değişecek. Ancak burada önemli olanın, insanın kendini bulması ve gerçekleştirmesi olduğuna inanıyorum. Dünyaya gelişini anlamlandırabilmiş, giderken de iyi izler bırakabilmiş insan olabilmek önemli. İyi insan olmanın şu ya da bu dine ait olmakla, şu ya da bu millete dahil olmakla da ilgisi yok. Vicdani duyguları gelişmiş, erdemli her insan daha iyi olmak için zaten her gün gayret sarf eden insandır. Bu insanların hayalleri de başka insanların hayalleri ile buluşur ve dünya bu ortak hayallerin peşine düşüldüğü zaman, sevgi dolu, savaşlardan uzak, güzelliklerin paylaşıldığı daha yaşanacak bir yer olur.