Yeniden merhaba. İlk filmimin çekimleri için bir süre ara vermek zorunda kaldığım "Ve Fotoğraf" başlıklı yazılarıma yeniden başlamanın, siz okurlarımla yeniden buluşmanın heyecanı içindeyim. "Medya - Serhildan" adını verdiğim filmin çekim serüveni 20 Eylül'de başlamıştı. Yolculuğumuz; uzun süre uzakta kalacak olmanın bilinciyle yanımıza almak zorunda olduğumuz özel eşyalarımızla yüklü ve çekim ekipmanlarıyla tıklımtıkış dolu bir aracın içinde dört kişilik bir ekiple başladı. Uçakla gelen bir arkadaşımın da Diyarbakır'da bize katılımıyla uzun metraj bir sinema filmi için sayıca az ama enerjisi yüksek tam beş kişilik bir ekip olduk. Orada destek veren kültürel kurumlar, yerel yönetim ve halkın desteği olmasa bu film çekilemezdi sanırım. Aslında şimdi baktığımda eminim de diyebilirim. Neyse yolculuğumuza geri döneyim. Önce Adana'ya uğradık. Altın Koza Film Festivali'ne. Zamanım yetersiz olduğundan ancak bir gün kalabildim Adana'da. Ertesi gün Diyarbakır'a doğru yola koyulduk. Cumartesi günü Dicle Fırat Kültür Merkezi'nde (DFKM) yaptığım toplantının ardından çekimlere Pazar günü başlayabildik.
 
Sur Belediyesi, Ortadoğu Sinema Akademisi, Diyarbakır Şehir Tiyatroları, DFKM ve Ziz Stüdyosu gibi kurumların filme verdiği çalışmamızı kolaylaştırıcı destekler önemliydi. Şehir tiyatrosundan iki oyuncu (Kemal Ulusoy ve Berfin Emektar) ve bizzat yerel halktan insanların oynadığı filmin çekimleri on yedi gün sürdü. İsimlerini bu yazıya sığdıramayacağım ancak jenerikte akıtabileceğim o kadar çok sayıda kişi vardı ki bu yazıda ancak hepsine buradan teşekkür edebilirim.
 
Bütün bu desteklere rağmen çekim süreci zordu. Ekonomik yetersizlik -ki arkadaşlarımdan topladığım ve benim kattığım toputopu on üç bin liradan bahsediyorum- çekim ekibinin birden fazla işi üstlenmek zorunda kalması -ki klaketi tutan da, ses ve görüntülerin kayıtlarını tutan da, ekipmanları kuran ve toplayan da vb işleri yapan beş kişiydik- bölgedeki siyasal ve sosyal yaşamın yarattığı koşullar -ki bu hem olumlu olanı hem de zorluğu birlikte tetikledi, buna başka bir zaman ayrıntılı bir yazıyla değinirim- süreçte etkiliydi.
 
Kıraathanelerin olduğu bölgede ve kuçelerde gece sabaha kadar süren çekimlerde o saatte sokakların yaşayan resmi ve sivil dinamiklerinin yaratacağı sürprizler olasıydı ve oldu. Yalnız Diyarbakır halkı için değil Güneydoğu halkı için ertesi gün gelebilecek ölüm haberleri beklentisiyle uykusuz geçirilen saatlerin sebebi gece yarısı kalkan ve yürekleri hoplatan jetlerin uğultusu, uzak-yakın takipler, rastlantıyla bizle karşılaşmış gençlerin 'Sultan' dizisi tecrübesiyle sorgulayan "bizi doğru anlatmadı" diyerek yansıttıkları kızgınlıkları. Gerçi atlamak olmaz; bu sonuncusu niyetimizi öğrendikten sonra "abi bir şeye ihtiyacınız olursa yanınızdayız"a dönüştü. Keyifliydi. 
 
Çekim yaptığımız evin konaklayanlarının güleryüzleri -ki her bireyi ana hikâyenin özneleriydi- soluksuz çalışma aralarında hazırladıkları yer sofraları, gecelerini gündüzlere kattığımız saatlere gösterdikleri sabır bizler için huzur vericiydi. Hele annenin oyunculuğu görülmeye değer.
 
Çocuklara gelince filmin asıl kahramanları. On üç yaşındaki Medya ve on beş yaşındaki Hezıl'a (Mesut) eşlik eden Medya'nın öğrencileri, DFKM'nin çocuk korosu, Eğitim Destek Evi'nin çocukları hepsi hikâyenin parçası oldular.
 
Yine Sur Belediyesi'nin ve Zabıta Müdürlüğü'nün ve çalışanlarının, DFKM'nin, Ortadoğu Sinema Akademisi'nin ve Diyarbakır Şehir Tiyatroları'nın desteği bu yazıya sığacak kadar az değil, başka bir yazıya kalsın.
 
"Medya-Serhildan" filmi zorlu çekim sürecini tamamladı. Ancak önümde montaj, ses ve renklendirme işlemleri gibi daha da zorlu bir süreç var. Üstelik bağımsız her filmin makus kaderi parasızlık önümde. İtiraf edeyim bu aşamada doğrusu ben de merak ediyorum kurucusu olduğum Persona Film Prodüksiyon'un ilk ürünü olan "Medya-Serhildan" filmi nasıl tamamlanacak? Engelleri ilkelerimi bozmadan aşacağım. Fazla da geciktirmeye niyetim yok.