“Medyada Temsil ve Cinsiyetçilik” konulu konferansta, medyanın erkek kimliğinden başka kimliklere yer vermediği ve kadınları standart simgelerle özdeşleştirdiği vurgulandı…

Kadınların Medya İzleme Grubu (MEDİZ), 25 Nisan’da başlattığı “Medyada cinsiyetçiliğe son” kampanyası dâhilinde “Cinsiyetçi olmayan medya için…” adlı uluslararası bir konferans düzenledi. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yapılan konferansta, akademisyenler, medya yöneticileri ve çalışanları, feminist medyadan temsilciler, kadın gazeteciler ve kadın örgütleri, cinsiyetçi olmayan bir medyanın nasıl mümkün olabileceğini tartıştılar. Konferansın “Medyada temsil ve cinsiyetçilik” adlı ilk oturumunda Hale Bolak, Hülya Gülbahar, Kürşad Kahramanoğlu, Mine Gencel Bek, Neşe Yaşın, Asa Elden ve Jennifer Pozner konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmacılar, kadın ve erkeklerin medyada temsil biçimleri, cinsiyetçi kalıp yargılar ve iş bölümü, muhafazakarlık, militarizm ve homofobi gibi konuları ele aldılar.

‘BİLİNÇ DIŞI İDEOLOJİ’

İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hale Bolak, medyanın kadın ve erkeği tek tipleştirerek cinsiyetçi kalıp yargıları güçlendirdiğini belirtti. Bu yargıların değişmeye son derece dirençli olduğunu vurgulayan Bolak, “Peki biz neden bunları hiç yadırgamıyoruz? Neden bakıp geçiyoruz? Çünkü cinsiyetçilik bilinç dışı ideolojiden besleniyor. Bu bilinç dışı ideoloji, ayrımcılık olmayan farklı bir dünya tahayyülünü güçleştiriyor” dedi.  Medyanın özellikle ergenlik çağındaki genç kadınların üzerinde çok etkili olduğunu ifade eden Bolak, bu kadınların kendilerini ‘erkek bakışının görsel nesnesi’ olarak görmeyi öğrendiklerini söyledi. “Bunu içselleştirdikleri ölçüde bedenlerini sürekli iyileştirmeye çalışıyorlar” diyen Bolak, bu çabaların anorexia gibi yeme bozukluklarını beraberinde getirebildiğine vurgu yaptı.

‘ERKEKLER ANLAMADI, KADINLAR HİSSETTİ’

Yazar Neşe Yaşın, geçen sene uğradığı cinsel tacizi ve yaşadıklarını anlattı. “Herkes cinsel tacize uğramıştır, ama medya tarafından yapılan cinsel tacizin çok daha ağır bir etkisi oluyor” diyen Yaşın, Cumhurbaşkanı sahip çıktıktan sonra saldırıların bittiğini, ancak etkilerinin hala sürdüğünü belirtti. Yaşın şunları söyledi: “Benim asıl dikkatimi çeken bu saldırıdan duydukları hazdı. Tavırları ergen erkek çocuğu tavrından farksızdı. O dönemde pek çok destek mesajı aldım. Ama ‘yanındayız’ diyen erkekler beni tam olarak anlamadılar. ‘Sen güçlü bir kadınsın, niye üzülüyorsun’ dediler. Oysa kadınlar hissettiler yaşadıklarımı. Saldırılar durdu, ama etkileri hâlâ sürüyor. Benimle ilgili’Uzak duralım, başımıza bir bela gelir’ gibi bir oto sansür uygulanıyor”.

‘EŞCİNSEL HAREKET KADINLARI KAZANMALI’

Birgün Gazetesi yazarı Kürşad Kahramanoğlu, kadınların yaşadıkları ayrımcılığın daha beterini eşcinsellerin yaşadığını belirterek, “Eşcinsellerin yol arkadaşları kadınlardır. Eşcinsel hareketin kadınları kazanması gerekir. Tek başına ilerleyemeyiz, çünkü değiştirmek istediğimiz şeyler çok köklü.” dedi. Medyanın eşcinsellere de belli kalıp yargılarla yaklaştığını vurgulayan Kahramanoğlu, lezbiyenlerin hiç görünmediğine, transseksüellerin de fuhuş yapan, agresif tipler olarak yansıtıldığına dikkat çekti. Kahramanoğlu, 1 Mayıs’ta emekçilere Taksim’i kapatan ve şiddet uygulayan zihniyetin acilen değişmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Mine Gencel Bek, metin kadar, metnin ulaştığı kitle üzerindeki etkisinin de önem taşıdığını belirtti. Bu nedenle, eleştirel medya okuryazarlığı çalışmalarının üstünde durulması gerektiğini söyleyen Bek, ancak Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredata koyduğu medya okuryazarlığı derslerinin çocuklara eleştirel bir bakış açısı sağlamaktan çok uzak olduğunu vurguladı. Bek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocuklara medya okuryazarlığı eğitimi verildikten sonra, onların görüşlerini almışlar. Tepkileri gerçekten korkunç, ‘Şu programı izledim, Türk aile yapısına tamamen aykırı’ diyen çocuklar olmuş. Olması gereken gerçekten eleştirel bir medya okuryazarlığı. Ancak şu anda verilen dersler eleştirel bir bakış açısı oluşturmaktan uzak, hakim değerleri yeniden üretmekten öteye geçmiyor”

Öte yandan, Amerikalı medya eleştirmeni ve gazeteci Jennifer Pozner, Amerika’da kadınların yarısından fazlasının savaşa karşı olduğunu, ancak seslerinin duyulmadığını belirtti. KADER’den Hülya Gülbahar ise kadınların temsil ve eşitlik sorununun aynı zamanda bir demokrasi sorunu olduğunun altını çizerek, medya yazar ve çizerlerinin hâlâ bu gerçeği kabul etmediklerine dikkat çekti. Medyanın kadınlara sadece kadınlarla ilgili söz hakkı tanıdığını söyleyen Gülbahar, “Ben bir hukukçuyum, ama 15 senedir bana hukukla ilgili yalnızca 2 kere soru sordular” dedi.

 

Üniversiteli kadınlara siyaset dersi verilecek

Türk Kadınlar Konseyi Derneği, siyasette kadın oranını yükseltmek amacıyla proje düzenliyor. AB desteğiyle düzenlenen proje kapsamında, üniversitelerde öğrenim gören kız öğrencilere eğitim verilecek. Kadınlar İçin Politika Geliştirme Merkezi (KAPOGEM) tarafından hasırlanan proje, gençleri siyasete yönlendirmenin yanı sıra sivil toplumda yer almaları ve gönüllülük ruhunu aşılamayı hedefliyor. Proje kapsamında, öncelikle Ankara’daki 4 üniversitede okuyan kız öğrenciler için siyasete katılımcılık eğitimi düzenlenecek. İlk etapta 200, ikinci etapta yine 200 kişiye 25’er kişilik gruplar halinde verilecek eğitime; ODTÜ, Hacettepe, Ankara ve Bilkent Üniversitelerinde okuyan kız öğrenciler katılacak.

SEVGİM DENİZALTI