Herhalde 1945 sonrası sınırlarını 'savaşlara kapatarak' savaşı uzak coğrafyalara taşıyıp, sermaye birikimini bu ülkelerde...

Nihal Kemaloğlu (Akşam)
•Herhalde 1945 sonrası sınırlarını 'savaşlara kapatarak' savaşı uzak coğrafyalara taşıyıp, sermaye birikimini bu ülkelerde 'hızlı ve etkin insan öldüren' silah endüstrisine dayayan Avrupa kimliğinin, bu teselli ödülüne moral ihtiyacı vardı. Kanlı iç savaşlarla dolu hırslı tarihini iki paylaşım savaşıyla taçlandıran Avrupa'yı ikinci savaş sonrasında kimyasal, biyolojik, nükleer savaş korkusu sarınca alelacele icat 'Avrupalılık' kimliğini giyinip Rosa Luxemburg'un yüzyıl başında isabetle işaret ettiği gibi düştükleri 'barbarizmin' karanlığından çıkmayı denemişlerdi. Dolayısıyla bir yandan kadim Yunan, diğer yandan Eski Roma medeniyetine eklemlenmeye çalışsalar da hayali bir tasarımdan öteye geçmeyen 'Avrupalılık', bugün insanlık dışı mülteci kampları, Avrupa ölçeğinde süren Roman avı ve sosyal parazit diye damgalanan Müslüman düşmanlığını körükleyen mülteci-göçmen yasalarıyla 'medeniyet enkazını' andırıyor.

Okay Gönensin (Vatan)

•Ankara’nın “Orta Doğu’da büyük güç olma” hedefi tartışılırken, önce mevcut “büyük güçleri” bilmek gerekiyor. Birinci büyük güç “Sünni ekseni”dir. Bunun içinde, başında Suudi rejimleri, emirlikler ve Irak gibi ülkelerdeki siyasi örgütlenmeler vardır. İkinci büyük güç İran rejimi ve Suriye üzerinden, Irak Şiileri, Lübnan Şiileri ile Bahreyn’e uzanan “Şii ekseni”dir. Yakın dönemde bunların yanına, Sünni eksenden çıkmış “radikal İslam” da eklenmiştir. Üçüncü büyük güç de İsrail’dir, diğer ikisiyle savaş hâlindedir. İlk ikisi de kendi aralarında savaş hâlindedir. Birinci Dünya Savaşı ertesinde Orta Doğu sınırlarını aşiret ve kabile yapıları üzerine ve o gün bilinen petrol yataklarına göre İngiltere ile Fransa çizdi.

Ahmet Taşgetiren (Bugün)

•Ahmet Altan asla kendisini haksız görmüyor. Onun için her yazısında, muhalefetinin gerekçelerini alt alta sıralıyor. Uludere'den AB ile ilişkilere kadar... AB ile ilişkiler dedim de sanırım buradaki duyarlılık dozu, biraz Mehmet Altan'ın muhalefet dilinden etkilenmiş durumda. Ki Mehmet Altan da muhalefet dozu sebebiyle, daha iktidar yanlısı gözüken Star Gazetesi'nden kopmuş bulunuyor. Deniyor ki, Başbakan'la Altanlar arasındaki yüksek dozlu gerilimin altında, iki tarafın da "özgüven patlaması" içinde olmalarının etkisi var. Burada bence ibre Altanlar'dan yana ağır basıyor. Hatta sanıyorum buna küçük görme, gütme ve güdülmediğine inandığında öfkelenme yönelişleri eşlik ediyor. Ama galiba keskin sirke biraz da küpüne zarar veriyor.

Ahmet Altan (Taraf)

•AKP’nin politikalarından, söylediklerinden, yaptıklarından, uygulamalarından neden hiç söz etmiyorsunuz? Biz AKP’yi tartışmıyor muyuz? Bugün bu partinin demokrasiden uzaklaşıp uzaklaşmadığı değil mi konumuz? Eeee? Mavi ışık kestanecinin yanından sağa döndü, köfte nereye gitti? Ben, AKP’nin özellikle 2011 seçiminden sonra demokrasiden uzaklaştığını, Avrupa standartlarında bir demokrasi kurmaktan vazgeçtiğini, insan haklarını kenara ittiğini, “tek adam” anlayışını benimsediğini söylüyorum. Bana bu konularda net sorular sormak isteyen varsa, sorsun. Cevaplarımı net bulmazsa, “bu cevaplar net değil” desin.