AKŞAM gazetesinin muhalif kimliği ile bilinen yazarlarından Nihal Kemaloğlu köprülerin ve otoyolların özelleştirilmesinden sağlanan...

AKŞAM gazetesinin muhalif kimliği ile bilinen yazarlarından Nihal Kemaloğlu köprülerin ve otoyolların özelleştirilmesinden sağlanan rantı yazarken Radikal'den Murat Yetkin ise Erdoğan tarafından başlatılan erkler ayrılığı tartışmasını yorumladı. Yandaş basının önemli gazetelerinden Yeni Şafak'tan Özlem Albayrak Taraf'taki istifaları yorumlarken Taraf'ın liberal kalemlerinden Yıldıray Oğur ise Taraf'a yönelik eleştirilere sert birşekilde karşılık verdi...

Nihal Kemaloğlu (Akşam):
l Türkiye'nin tüm kamu arsaları üzerinde tek yetki sahibi yarım milyondan fazla konut üretmiş TOKİ ulusal inşaat ve konut sektörünü yine tek başına yönetiyordu. Ve TOKİ'nin asli müteahhitleri, taşeronları, taşeronların taşeronları bu merkezi otoriter KİT'le 'piyasalarda devletin işi olmaz' liberal ilkesiyle çelişerek çalışıyordu. TOKİ tekeli 'afet dönüşüm projesiyle' önümüzdeki 25 yılın tüm konut projelerini kapatırken, yine 'toplu taşım projelerine' isteksiz devletin özel sektöre ihale ettiği 'lüks duble otoyol ve çevre yollar' bitirilir bitirilmez 'özelleştirilme' kapsamına alınıyordu...  Sonuçta halk vergileriyle yapılan Fatih ve Boğaziçi köprüleri dahil 1975 km uzunluğunda köprü ve otoyol 25 yıllığına yaklaşık 5 milyar 720 milyon dolar teklifiyle taltif edilmişti...

Murat Yetkin (Radikal)
l Türkiye’de son on yıldır AK Parti iktidarı yönetimde. Dünyada serbest seçimler yoluyla iktidara gelen kaç ülkenin tek parti hükümeti art arda üç dönem orada kalabiliyor? Bu süre bürokrasiye hâkim olmak için fazlasıyla yeterli bir süredir ve aslında yaşadığımız durum da budur. Yargı cephesinde de durum çok farklı sayılmaz. Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda son Yargı Reformu ardından yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin artmış olmasına dikkat çekilmiştir. Başbakan Erdoğan sık sık yargıya belli bir konuya eğilmesi çağrısı yapmakta ve yargı süreci başlamaktadır.  Erdoğan’ın farkı, ilk kez şikâyetinin hedefine ‘bürokratik oligarşi’ ve yargının yanı sıra, yargı, yasama ve yürütme ilkelerinin kendisini almış olmasıdır.

Özlem Albayrak (Yeni Şafak)
l Ahmet Altan'ın son döneme doğru giderek kesifleşen, toplumun ortak değerlerine yönelik elitist, muhafazakar siyasetin tarzına yönelik sekülarist eleştirileri, o eleştirilerin giderek hakaret derecesine varması; bende hep 'kişisel gerekçe' intibaı uyandırdı. Altan'ın birileriyle bir meselesi olduğu ve bu hesabı iktidar üzerinden görmek istediği, duygusuna sebep oldu. Bilirsiniz, herhangi bir meseleyi kişiselleştirmek, genellikle adaletten ayrılma ve muarızına haksızlık yapma çizgisini ışık hızıyla kat etmek anlamına gelir. Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve Neşe Düzel'in gazeteden ayrılmasıyla ilgili bir açıklama yapılmadı; ancak şunu söylemek gerek ki, son aylarda bile değil, son yıllarda Taraf yönetiminin yaptığı gazetecilik; gazetenin kurulduğu dönemdeki demokrat, açıksözlü, eleştiride muzip, her türlü vesayetin karşısında delikanlıca duran gazetecilik değildi.

Yıldıray Oğur (Taraf)
l Aynı gazetenin kısa bir zaman öncesine kadar Genelkurmay koridorlarında İsviçre Alpleri’ndeki Heidi gibi koşturmuş diğer yazarının “Ahmet Altan/ Taraf demokrasi şehidi mi?” patavatsızlığına bakılırsa Milliyet’te bir tüpgaz zehirlenmesi yaşanıyor.  Ahmet Altan ya da Taraf şehit olmadığı için sizi nasıl teselli etsek bilemedim, emin olun o ihtimal de Taraf çıkmadan önce kapılarında siyasi demeç dilendiğiniz paşalarınızın elinin kiri, beş yıl boyunca bizim içinse hep bir an meselesiydi. Bu iki cemaatfobik yazarın Tora Bora dağlarında yaşayan bir El Kaide militanına bile rasyonel gelmeyecek “Taraf’ın misyonu bitti” komplo teorisine Cemaat’e yakın komplocu yazarı şahit göstermesi, aynı komplonun Odatv’ye lebiderya, üç oda bir salon başka bir versiyonunun Kürt gazetesine kapak atmış loser Türk solcusunun köşesinde karşınıza çıkması için Shakespeare’i harcamaya gerek yok, ucuzundan bir anonim atasözüyle idare edelim: Bozacının şahidi şıracı, onun şahidi pekmezci hatta bilirkişi sütçü.