MİLLİYET gazetesinden Mehveş Evin, Bülent Arınç'ın CHP'li Aylin Nazlıaka ile ilgili sözlerini yazarken Yurt gazetesinden Merdan Yanardağ ise 28 Şubat süreci üzerinden islamcı cenahta yaratılan mağduriyet söyleminin temelsizliğini ifade etti. Radikal'den Gündüz Vassaf ODTÜ'deki polis saldırısını köşesine taşırken Cemaat'e yakınlığı ile bilinen Bugün'den Gültekin Avcı ise 'kuvvetler ayrılığı' tartışmasını yazdı...

Mehveş Evin (Milliyet):
•Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın CHP milletvekili Aylin Nazlıaka’ya yönelik kabul edilemez cinsiyetçi sözlerini geçen hafta eleştirmiştim. Kamuoyuna ‘vajina tartışması’ olarak yansıyan olayın üzerine Nazlıaka, Milliyet’e verdiği röportajda kendi aile değerlerini, örf ve adetlerine bağlılığını dile getirince bunun gereksiz  olduğunu, çünkü medeni durumu ve inançları ne olursa olsun hiçbir kadının, bu hakaretamiz tutumu hak etmediğini yazmıştım... Nazlıaka, Arınç hakkında suç duyurusu yaptığı gün beni arayıp ‘örf ve adet’ler konusuna da yer verdiğini ve oğlunun, kendisiyle ilgili haberlerde ‘+18’ gibi ibareleri görüp sorduğunu anlattı... CHP milletvekilinin suç duyurusu, Meclis çatısı altında bir kadına yapılan aleni ayrımcılığı ve kadınlar arası ayrımcılığı tarihe not düşüyor.

Merdan Yanardağ (Yurt)
•Solun önünü kesmek için ılımlısından radikaline kadar bütün eğilimleriyle desteklenen İslamcı gericilik, artık kendilerini büyüten gücü tasfiye etmeye başladı. Afganistan’da Taliban’ı yaratanlar, Ortaçağ artığı Suudi rejimini ve Körfez emirliklerini ayakta tutanlar, Pakistan ve Mısır’da aydınlanma sürecini kesintiye uğratarak bu ülkeleri siyasal İslam’a teslim edenler; bu geniş coğrafyanın zenginliklerini sömürmek isteyen ABD ve Batılı ortaklarıdır. Bunun nedeni şudur; bugün küresel sermaye bütün tarihsel, ideolojik, kültürel ve (hatta) hukuksal referanslarını büyük ölçüde yitirerek, varlığını ve egemenliğini açıklama yeteneğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Dolayısıyla insan bilincini yeniden teslim alarak onu bir önceki çağın zihniyet dünyasına iade etmeden bu ahlak dışı egemenlik sürdürülemez hale gelmiştir.

Gündüz Vassaf (Radikal)
•Okuldan çıkmaya çalışıyordum. Kapıda polisler bizi bekletti. Hepiniz ODTÜ’lüsünüz, hepiniz komünistsiniz, solcusunuz diyerek tekme ve tokatlar atmaya başladı... Evet, biz ODTÜ’lüyüz dedikçe vuruyorlardı. Sonunda yapabilecek bir şey bulamadılar ve bizi bıraktılar.  Bugün gözümün önünde polis 5 derecede, buz gibi havada gelişigüzel tazyikli su sıktı... Biber gazlarını havaya değil, doğrudan kalabalığın üzerine sıktı; gözümün önünden kaç ambulans geçti saymadım bile... Bir yığın öğrencinin, asistanın ve hocanın hayatından çalınan saatler. Eğitime, bilime adanmış bir bölgeye polis ordusuyla giren...  Gün içinde okulun akademisyenlerinden rektörüne, mezunlar derneğinden öğrencilerine herkes polis şiddetini kınadıklarını açıklıyorlar, birileri hâlâ çıkmış, “Okul bir grup öğrencinin değil, bu şekilde direnilmez” diyor.  Bugün ODTÜ’de yaşananların medyaya ufak bir tatsızlıkmış gibi lanse edilmesi çok doğaldır.

Gültekin Avcı (Bugün)
• Kuvvetler ayrılığı ilkesini benimsemiş her ülkenin kendine özgü bir "frenler ve dengeler" sistemi vardır. Elbette ki siyasetin oynayacağı sahanın sınırları vardır ve olmalıdır. Her erk, bir diğerinin güç kullanımı üzerine sınırlamalar getirebilmektedir ki isabetlidir.
Kuvvetler ayrılığı, demokrasiyi korur ve totaliter hükümetlere engel olur. Ve demokratik yollarla iktidara gelen kişilerin kendi tiranlıklarını kurmalarına set çeker. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ile karşılıklı denetimin önemi, özellikle II. Dünya Savaşı öncesi Hitler'in demokratik yollarla iktidara gelmesinden sonra artmıştır. Bunları belirtirken AK Parti'nin otoriteryenlik peşinde olduğunu söylemiyorum. Ama ifade tarzının kamuoyunda nasıl algılandığına dikkat edilmesi gerektiğine işaret ediyorum.