'Medyanın haber dili, şiddet uygulayanı cesaretlendiriyor'

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF omursahinkeyif@birgun.net

Özgecan Aslan cinayetinin ardından, kamuoyunda kadına yönelik erkek şiddeti büyük yankı bulurken, şiddet ve cinayet haberleri gazete ve televizyon gibi iletişim araçlarında daha fazla yer buluyor. Ancak medya şiddet ve cinayet vakalarını haberleştirirken, yaptığı hayati hataları sürdürüyor. Haberlerde, kadına yönelik şiddeti, cinayetleri meşrulaştıran ve olağanlaştıran ifadeler kullanılırken, yaşanan şiddet olayları mağdur ya da suçlunun ifadesinden aynen alınarak, açık açık aktarılıyor; şiddet yeniden ve yeniden farklı biçimlerde uygulanıyor. Klinik Psikolog Feride Yıldırım Güneri, Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver ve Sosyolog Açelya Uçan, medyanın dilini ve bu dilin yol açtığı sorunları BirGün’e anlattı.

'HABERLER DE ŞİDDET YARATIYOR'
Şiddet haberlerinin veriliş biçiminin yine bir şiddet yarattığını belirten Psikolog Güneri, şiddet haberlerinde şiddet uygulananın özel hayatına saygı duyulmadığını, kişinin kendi sınırlarına dikkat edilmediği görüşünde: “Kendisiyle ilgili detayların yayınlanmasını isteyip istemediği ona sorulmuyor.  Hayatta da olsa hayatını kaybetmiş de olsa, onun varlığına saygısızlık yapılıyor, özel hayatının sınırları, haysiyeti ihlal ediliyor. Bu bir şiddet hali.”

Haberlerde, yaşanan şiddeti en ince detaylarına kadar aktarmanın mağdura şiddeti yeniden yaşattığını ve bu anlatımın ilgiyi arttırmak uğruna kullanıldığını söyleyen Güneri’ye göre, “Anlatılan detaylar adeta sado-mazoşist, pornografik özellikler taşıyor. ‘Ne kadar kanlı ve detaylı anlatırsam herkesin ağzı o kadar sulanır, ilgi o kadar artar’ diyerek şiddet, okuyanların kafasında canlandırılarak yeniden üretiliyor.”

'MAĞDUR DÜŞÜNÜLMÜYOR'
Haberlerin mağduru ya da geride kalan yakınlarını düşünmeden yapıldığını söyleyen Güneri, kamuoyunda büyük yankı uyandıran  Özgecan Aslan cinayetine ilişkin haberlerden de örnekler verdi: “Özgecan’ın ailesi, zaten kızlarının ne kadar yalnız kalarak ve acı çekerek hayatını kaybettiğini düşünüyor. Ailenin bu haberleri okuduğunda ne hissedeceğini düşünmeden, bir de üstüne üstlük ellerinin nasıl canlı canlı kesildiği, nasıl hırıltılar çıkardığı gibi ayrıntılara yer veriliyor. Merhamet ve saygıdan uzak, bencil şekilde ve şiddet içerikli yaklaşımla medya da aynı şiddet dilini kullanıyor.”

'ŞİDDET UYGULAYANI KAHRAMANLAŞTIRIYOR'
“Sağlıklı haber aktarımı verilere dayanarak ve yorumdan kaçınan bir dil kullanılarak yapılmalı” diyen Güneri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Olay nasıl olduysa; saygılı biçimde, bilgilendirme yapılarak,  şiddet duygularını ve önyargıları beslemeden aktarılmalı. Haberlerde önyargılar besleniyor, zaten toplumda ‘kadın yok yere erkeğe iftira atar’ gibi önyargılar varken, haberlerde mağdurun ifadeleri ‘iddia etti’ gibi şüphe içeren bir dille veriliyor. Bu tür haberler  toplumun bu olaylara aşinalaşmasına, şiddet uygulayanın kahramanlaştırılmasına, romantize edilmesine neden oluyor. Sorumsuz bir şiddet aktarımı yeniden ve yeniden şiddet üretiyor.”

'ÇARESİZLİK MESAJI'
Mor Çatı’dan Sosyolog Açelya Uçan ise medyadaki cinsiyetçiliği, toplumun diğer alanlarındaki cinsiyetçilik ve kadın
d
üşmanlığından ayırmanın mümkün olmadığını hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürüyor:“Medyada erkek şiddetinin ortaya konmasında kullanılan dilin çoğu zaman kadınları güçsüzleştirip şiddet uygulayıcıları cesaretlendirici bir boyutu olduğunu görüyoruz. Erkeklerin gündelik hayatta uyguladıkları şiddete ilişkin söz söylenirken kadınların ‘neden şiddet gördüğüne ilişkin’ yorumlar, kadının tahrik ettiğini düşündürmeye yönelik bir dil kullanılması şiddet uygulayan erkekleri aklayan bir hal alabiliyor. Bir yandan da kadınların şiddete karşı mücadeleleri ve şiddetten uzaklaşma hikâyelerinin tamamen görünmez olması, şiddetten uzak bir hayat kurmanın olanaksız olduğu mesajını verebiliyor.”

'SANSÜR SONUCU ÇIKMAMALI'
Doç. Dr. Hülya Uğur Tanrıöver de bütün bu olumsuzluklardan ‘sansür’ sonucu çıkmaması için uyarıda bulunuyor. ‘Bu tür olaylara diziler neden oluyor’ gibi söylemler kullanan “iktidar bir strateji uyguluyor”, diyor Tanrıöver ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “İktidar, ‘Bu tür şiddet olayları diziler nedeniyle oluyor’, şeklinde bir söylem benimsiyor. Oysa kendi  insanlarının yaptığı dizilerde de sabah akşam şiddet uygulanıyor. Ama onların şiddet dediği şey, gayrimeşru çocuk, bir kadının bir erkekle gezmesi…  Kızını yabancı bir oğlanla gezdi diye döven baba ise onlar için şiddet unsuru değil. Polisiye dizilerde şiddet (Kurtlar Vadisi gibi) sıklıkla kullanılıyor. Ve örneğin çok beğenilen Diriliş dizisinde evvelki bölümde dakikalarca çarmıha gerilerek işkence yapıldı… Ama bu iktidar için rahatsız edici değil. Medyanın şiddetin yaygınlaşmasının üzerindeki etkisini hepimiz biliyoruz, ancak bu tartışılırken bir sansüre gitmek yanlış olacaktır.”