Yine soğuk bir gün. Kar yağıyor… Metin öleli 21 yıl oluyor, Ahmet 9 gündür cezaevinde. Tam tersi de olabilirdi. İşte acı olan bu. Değişmeyen ülke gerçeği

Meryem Göktepe kardeşi Metin ve Ahmet’i anlattı: Öldürülmeseydi onun yanında, Silivri’deydi

ERK ACARER erkacarer@birgun.net @eacarer

Yıllar sonra ilk kez bir Cumartesi Anneleri toplanmasında gözaltı oluyor. Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak Taksim Karakolu’na götürülüyor.

‘Bu soğukta’ Meryem Göktepe’yle, Meryem ablamızla konuşuyoruz. Yıllar sonra yaşanan gözaltını bir gece önceki KHK’lere bağlıyor, “Ne söyleyeyim ki?” diyor ama yine de konuşuyor:

“Tam da slogan olduğu gibi… Ahmet Şık öldüremedikleri Metin Göktepe’dir. Bir gazeteciyi neden öldürürler, neden gözaltına alırlar, buna bakmak lazım. Aslında öldürmek istedikleri, tutsak yapmak istedikleri gerçeklerdir. Onların şahsında ‘haber’ ve halkın bir bölümü yok edilmek istenir.”

Hesap sorulsaydı…
“O insanların hesabı sorulabilseydi, bugün bu halde olmayacaktık. Hepsi birer istatistik olarak kaldılar. O gün orada büyük bir suç vardı. Metin bunu ifşa etmek istedi. Gerçeği açığa çıkarmak isteyen gazetecilerden biriydi. Canıyla ödedi. Tanıklar konuşmasaydı, belki Metin de faili meçhul olarak kalacaktı. Bu nedenle, gerçeklerin peşinden gitmek ve konuşabilmek sadece gazetecilerin işi değil. Topluma da sorumluluk düşüyor.”

Geçmişten bugünlere değişen bir şey yok mu?
Var… Meryem Göktepe’nin yüzünde buruk bir gülümseme:
“O gün gizli olan bugün açık açık yapılıyor. O günün iktidarı özür diliyordu. Hukuk doğrudan değil ama baskıyla da olsa işliyordu. Elbette sağlıklı değildi. Ancak bugün bunlar da yok!

Yaşıyor olsa...
“Metin yaşıyor olsa, belki de Ahmet’in yanında olacaktı” diye devam ediyor Meryem Göktepe: “Biz hiçbir zaman farklı noktalarda olmadık. Sapmadık, satmadık, eğilip bükülmedik. Gerçeğin, adaletin, insanın peşinden gittik. Metin’in öldüğünü ilk öğrendiğimde Gazeteciler Cemiyeti’ne gittim. Ahmet’le karşılaşmam böyledir. Elinde Metin’in fotoğrafı vardı. İşte o an anladım ki Metin gerçekten de ölmüştür. Ahmet haykırıyordu. Onu sakinleştirmek bize düştü.”

Göktepe Ahmet’ten söz ediyor: “Elinde kardeşimin fotoğrafı. Kardeş yadigârı bir kardeş. O günden beri benim seçilmiş kardeşim.”

Meryem Göktepe, Fadime Ana’nın mesajını da iletiyor: “Annem, Ahmet’in annesine sesleniyor; “O benim de oğlum, onunla gurur duy” diyor. “Çalmadı, çırpmadı, öldürmedi… Halkın yanında olduğu için tutsak edildi.”

Unutamadığımız Metin Göktepe’nin önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz. Ahmet’e de sübliminal bir mesajımız var:
Hani Mustafa Kemal Erdemol’la kulağımıza eğilip soruyordun ya… Nerde be Ahmet, keyfimiz mi var!