Eskiden, yani taraftarın tüm sahalarda misafir olarak maç izleyebildiği zamanlarda farklıydı taraftarlık. Bakın tezahüratlara, yağmur, çamur, soğuk, uzak demeden maça geldiğinden; çekilen çilenin keyif olduğundan ve karşılıksız, sebepsiz inanmışlıktan bahseder. Şahsen maçtan önce kendi takımı için “Yenileceğiz sanırım” ya da “Biz bu adamları hayatta yenemeyiz” diyeni hep yadırgarım. Taraftar olmak inanmaktır çünkü. İnanmadan, güvenmeden, umut etmeden nasıl taraftar olunur bilmiyorum.

İşte bu nedensiz inanan, umutlu topluluk bu nedenle hava, yol, durum ne olursa olsun bıkmaz, usanmaz ve takımı için yola düşer. Birçok kişiye anlamsız gelse de o soğukta hasta hasta maça gider, üşüye üşüye bağırır, gelirinden artırdığı ile bilet alır.

Takımını temsil ettiğinden yalnız bırakmaz. Hem rakip taraftar gözünde de en ayıp şeydir stadı boş bırakmak. Çünkü görev bilinir her zaman çok olmak, bir olmak, hep bir ağızdan bağırıp rakibi susturmak. Şimdi sene başından beri tamamen dolmayan tribünlere bakıp, Passolig diyoruz, kötü futbol diyoruz, takımların başarısız sonuçları diyoruz. Aslında Avrupa’da da bu sene aynı dertten muzdarip ligler var. İngiltere, almanya ve Hollanda haricindeki , İtalya, İspanya gibi liglerde de seyirci krizi yaşanıyor. Tabii oradaki en büyük etken holigsnizm.

Geçtiğimiz hafta oynanan Fenerbahçe - Kayserispor Ziraaat Kupası maçında da tribünler bomboştu. Sonrasında aynı kupa için oynanan Galatasaray - Eskişehir maçı da taraftar yönünden zayıf geçti. Tabii ki bu boşluğu maçın hafta içi olmasına, nispeten erken saatte oluşuna, Passolig’e bağlayabiliriz. Fakat bu pek inandırcı olmaz. Galatasaray - Fenerbahçe derbisi de geçmiş yıllara göre boş geçti. Fakat açıklanan rakamlara göre bu boşluk sadece dörtte bir oranındaydı. Derbiye gelen taraftar da maça Passolig ile girdi yani her şeyin bahanesi de kart değil.  Bence sebep kupanın hem büyük takım yöneticileri hem de taraftar tarafından önemsenmemesi, hafife alınması.
 

Türkiye ligindeki gelmiş geçmiş turnuva kupalarının tarihini bir ara yazmıştım. Ziraat Kupası adıyla yapılan turnuvaya ve ödülüne  yakın geçmişte özellikle üç büyükler tarafından burun kıvrıldığını söylemiştim. Bu kupaya katılmanın bütçesel olarak kendilerine bir şey katmadığını ve bu nedenle özellikle yıldız futbolcuları oynatıp riske atmanın anlamsız olduğunu söyleyenler olmuştu. Kayserispor maçı öncesinde Aziz Yıldırım da B takımı ile çıkacaklarını söyledi. Buna karşılık Anadolu takımları bu kupayı da oynadıkları rakipleri de maçları da ciddiye alıyor.  Hem rakibe saygı için hem de hiçbir koşulda takımımızı yalnız bırakmamak için taraftar olarak bize düşen maçlara gidip hem kendi renklerimizi hem de rakibi alkışlamak.

Büyük Balon
Her yıl yapılan FIFA Ballon d’Or ödüllerine de şaibe karıştığı iddiasıyla oylama sisteminin değiştirilmesi söz konusu. Bildiğiniz gibi son beş yıldır neredeyse Messi ve Cristiano Ronaldo yanına eklenen üçüncü kişiyle gidiyor ödüller. Her dal için belirlenen üç adaya; milli takım teknik direktörleri, kaptanlar ve gazatecilerin verdiği ödüllerle kazanan belirlense de son yıllarda oyların değiştirildiği söyleniyordu. Oy verenlerin üç adaya 1-3-5 puan vererek katıldığı değerlendirmenin aynı Eurovision gibi canlı olması söz konusu. Ülke olarak Eurovision bakışımızı düşünürsek umarım oy vereceğimiz Azerbaycanlı futbolcu aday olur.