Ankara Barosu, Oktay Dönmez tarafından öldürülen Avukat Dilara Yıldız’ı adliye önünde andı. Devletin kadınları koruyamamasına tepki gösteren avukatlar, “Konu kadın olduğunda sosyal, ekonomik farkın, eğitim farkının olmadığını görmekteyiz. Kadının avukat olmasının durumu değiştirmediğini görüyoruz. Kadın cinayetlerinin politik olduğunu söylemekten vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Meslektaşları Dilara Yıldız'ı andı: Kadın cinayetleri politik

Nisa KÜÇÜK

Önceki gün Oktay Dönmez tarafından silahla vurularak öldürülen avukat Dilara Yıldız, Ankara Barosu üyesi avukatlar tarafından anıldı. Avukatlar, meslektaşlarının öldürülmesine ve devletin kadınları koruyamamasına tepki göstererek Ankara Adliyesi’nden Ankara Barosu’na yürüyüş düzenledi. Adliye önünde yapılan eylemde basın açıklamasını Ankara Barosu Başkanı Kemal Koranel okudu.

Avukat Dilara Yıldız’ın eski nişanlısı tarafından kamuya açık bir yerde katledildiğini hatırlatan Koranel, hiçbir kadın cinayetinin tekil veya münferit bir olay olmadığını vurguladı. Yıldız’ın öldürülmesinin kadına karşı toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılığın geldiği noktayı acı bir şekilde gösterdiğini aktaran Koranel, “Konu kadın olduğunda sosyal, ekonomik farkın. eğitim farkının olmadığını görmekteyiz. Kadının avukat olmasının durumu değiştirmediğini, daha önce boşanmaya çalıştığı eşi tarafından öldürülen meslektaşımız Avukat Müzeyyen Boylu cinayetinde de görmüştük” dedi.

KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR

Erkekler tarafından öldürülen kadınların öykülerinin benzerliğinin tesadüf olmadığını söyleyen Koranel, “Devletin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedeflemediği politikalar kadınları maruz kaldıkları şiddet karşısında korunmasız ve saldırıya daha da açık hale getirmektedir. Bizler işte tam da bu sebeple kadın cinayetlerinin politik olduğunu vurguluyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadınların içinde bulunduğu tehlikenin büyüklüğünü, şiddet vakalarının bilinçli politikaların ürünü olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.

Etkin politikalar uygulanması gerektiğinin altını çizen Koranel şunları kaydetti:

“Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı Cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkılmasının yarattığı güvensizlik ve kamuoyunda kadınların savunmasız kaldığı algısı kadına karşı şiddetin daha da artmasına yol açmıştır. Kadınların şiddetsiz yaşama ve var olma hakları, yürütme organının tek taraflı inisiyatifine bırakılamayacak kadar hayati ve önemlidir. Tam da bu noktada ‘İstanbul Sözleşmesi Yaşatır ‘ demeye devam edeceğiz. Şiddet karşısında sağlam, somut, köklü adımlar atılmaması denetim mekanizmasının olmayışı şiddeti tırmandırmaktadır. Bugün meslektaşımızın ölümü her kesimden kadının şiddetle ve ölümle burun buruna ve korumasız olduğunu bir kez daha göstermiştir. Devlet toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik politika üretmekle ve eşitsizliğe sebep olabilecek ayrımcı, aşağılayıcı her türlü eylem ve söylemin karşısında olmakla yükümlüdür. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için zihniyet değişiminin, kadın bakış açısının, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için mücadele etmek, bugün geldiğimiz noktada daha da önem kazanmaktadır. Tablonun bütününe bakıldığı zaman Türkiye’de kadın cinayetlerinin büyük çoğunluğu boşanmak ve ayrılmak isteyen kadınlara karşı, kocaları, partnerleri, eski kocaları, eski sevgilileri tarafından işlenmektedir.”