15 bin metal işçisi 29 Ocak'ta greve çıkıyor. Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Serdaroğlu: İşçilerin yüzde 75'i açlık sınırının altında yaşıyor. Bunun için kavgaysa kavga dedik

Metal işçileri greve ve kavgaya hazır

SERBAY MANSUROĞLU - serbaymansur@birgun.net

DİSK'e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası (Birleşik Metal-İş) ile MESS arasında süren toplusözleşme görüşmeleri uzlaşmazlıkla bitti. 120 bin metal işçisi içinde yaklaşık 30 bin üyesi bulunan Birleşik Metal-İş, işçilerin talebi üzerine 10 Ocak’ta grev kararı aldı. 29 Ocak günü Birleşik Metal-İş üyesi 15 bin işçi, 17 şehirde 38 işletmeye ait fabrikalarda greve gidecek. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu ile neden greve gittiklerini, mevcut toplusözleşme düzenindeki adaletsizlikleri ve taleplerini konuştuk. Serdaroğlu, MESS'in dayatmalarına, enflasyona endeksli yapılan toplusözleşmelere, işçiler arasındaki ücret adaletsizliklerine karşı grevin kaçınılmaz bir gereklilik haline geldiğini belirtti. Serdaroğlu’nun greve giden sürece dair açıklamaları, talepleri ve görüşleri şu şekilde:

KONTROL ETME ÇABASI
“Türkiye’de metal sektörü, ekonomi ve ihracat konusunda son derece önemli bir sektör. Bu sektör yeni yatırımlara ihtiyaç duyuyor, yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesine zemin sağlıyor. Bu nedenle hem hükümet hem metal sermayedarları işgücünü ucuz tutmak istiyor. Bunun için sendikal ve emek hareketlerini kontrol altına almak gerekiyor. 12 Eylül’den itibaren yürüttükleri politikalarla, gerek DİSK’i kapatarak, gerek sonraki süreçte işçileri sarı sendikalara yönlendirerek bunu kısmen başardılar.  Biz ise üretilen kârdan işçinin adil, eşit bir pay almasını istediğimiz için süreç buraya taşındı. Birleşik Metal-İş’i sektörün yaramaz çocuğu olarak görüyorlar. Evet, onların istediği gibi olmayacağız, işçiler ne diyorsa odur. Bunun adını ister emek-sermaye çatışması koyun, ister sınıf kavgası deyin, ama bu böyle.

MÜCADELE KAZANDIRIR
DİSK’in 1990’ların başında açılması, Birleşik Metal-İş’in katılması yeni bir umut yarattı. O günden bugüne kadar MESS ile her iki yılda bir  toplusözleşme süreçlerinde hep karşı karşıya geldik. Nihayetinde ortaya çıkan bütün kazanımlar verilen mücadelelerle sağlandı. Şimdi de öyle olacak. 2010 yılı, Türkiye’nin metal işçileri açısından yeni bir dönem olmuştur. İnsanlar mücadeleyle bir şeyler kazanılacağını gördüğü için, bundan sonraki süreçte sürekli olarak bir hareketlilik ve toplusözleşmede daha fazla hak alma inancı talep olarak ortaya çıkmaya başladı. 2014 döneminde 2010’un etkisi çok fazlaydı ve 2010’un ışığında iyi bir sözleşme yapıldı.

MESS ile görüşmelerimiz öncesi bilimsel verilerle oluşturduğumuz taslağımızı işyerleri üzerinden tartışmaya açtık. En büyük sorun düşük ücret, ücretler içerisindeki dengesizlik, işyerlerinde özellikle kalıcılaştırılmaya çalışılan enflasyonist sözleşme anlayışı olarak tespit edildi. Bizim çalışmamız ve tavrımız bunların ortadan kaldırılmasına yönelik olarak gelişti. Ancak MESS bu anlayışa karşı olumsuz yanıt verdi.

DAYATMALARI REDDETTİK
Öneri ve taleplerimiz ucuz işçi politikalarına karşı kalıcı bir çözüm olduğundan bunu kabul etmediler. Ancak sarı sendikanın düzenin aynen sürmesini sağlayan talepleri MESS tarafından kabul edildi. Ondan sonra da ‘Bakın bunlar kabul ediyor, siz kabul etmiyorsunuz’ dediler.

SARI SENDİKA ESARETİ
Burada tabii şöyle bir handikap var. Metal işkolunda yaklaşık 120 bin mavi yakalı çalışan var. Bunların yaklaşık 90 bin tanesi sarı sendikanın esiri durumundaki işçiler. Toplusözleşmeleri işçilerin bilgisi dışında imzaladılar. Bizim 15 bin işçi çalışanımız var. MESS ve işverenler bizim de bu toplusözleşmeyi imzalamamıza dair dayatmalarda bulundular. Hiçbir zaman azınlık çoğunluğa uyacak diye bir koşulun dayatılması doğru bir tutum değildir. Onlar şu anda hücrelerinin büyüklüğüyle övünen bir mahkûmdan başka bir şey değiller.

YOLSUZLUK DOSYALARI VAR
Metal işkolundaki bütün işyerlerinde referandum yapılsa sarı sendikaların esamesi okunmaz. Bunlar bir düzen yaratmışlar kendilerine. İnsanların alınteriyle kazandığı değerlerden önemli derecede aidat alarak kendilerine servet yatağı yaptılar. Şu anda sarı sendikaların başındakilerin maaşı en az 30 bindir. TÜRK-İŞ’ten de 50-60 bin lira maaş alıyor. Yıllık en az 60-70 bin lira kıdem tazminatı alıyorlar. Bunlar işçinin ödediği aidattır. Bu kadar harcamaları var, yolsuzluk dosyaları var ama hükümete biat ettikleri için bunlar hasıraltı ediliyor. Bu dosyaların hepsi bizde mevcut. 200 trilyonun üzerinde bir yolsuzluk dosyası var.

SANDIKTA GÖMERİZ
Bunların sonucunda kendi düzenlerini bozmamak için hükümetin bir dediğini iki etmeyen sistemi sürdürmeye çalışıyorlar. İşçilerin sesi çıkmadığı zaman kellesini uçurmak için can atıyorlar, bir kişiyi atıp 10 kişi için, 10 kişiyi atmak için bir kişiyi korkutmaya çalışıyorlar. Böylelikle toplusözleşmenin sürecini hazırlıyorlar.

Şimdi ben bunu diyorum ki, gitsinler o fabrikalarda referandum masası kursunlar. ‘Sözleşmeyi kabul ediyor musunuz ya da etmiyor musunuz?’ diye sorsunlar. Ben orada yüzde 10 işçinin memnun olduğunu göreyim, işte o zaman toplusözleşmeyi imzalarız. İşçi üç yıllık kayıp içeren sözleşmeyi neden kabul etsin ki? Baskı olmasın, sandık kurulsun, biz bu sarı sendikaları ve onların ağalarını tarihe gömeriz.

AÇLIĞI KABUL ETMEDİK
Bugün işyerlerinde ücretler düşük, bizim örgütlü olduğumuz işyerlerinde ücret ortalamamız onlardan fazladır. Ve biz işçilerimize sahip çıkıyoruz. Enflasyon çok olduğu için ücret düşüyor. Bizde ise işçiler sahiplenildiği için ücret artıyor. Şimdi ortalama ücret bin.250 liradır. Bu açlık sınırının altında. Türkiye’de metal sektöründe çalışan işçilerin yüzde 75'inin ücretleri açlık sınırının altındadır. Diğerleri de açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında. Böyle koşullarda üç yıllık sözleşme yapılıyor. Üçüncü yılda da üç buçukluk bir refah payı veriyorlar. Biz işte bunu kabul etmedik, yani açlığı ve sefaleti...

DESTEK BEKLİYORUZ
Bu grev sürecinde  sınıfını bilen ve sınıf mücadelesine inanan herkesin buraya destek vermesi gerekiyor. 29 Ocak'ta grevimiz başlıyor. Hakkımız olanı alana kadar devam etmekte kararlıyız.

KAZANIRSAK SINIF KAZANIR
Buradaki yenilgi sadece metal işçilerini etkilemez. Bundan sonraki bütün toplumsal sözleşmeleri etkiler. Üç yıllık sözleşmelere direnci kırar. Toplusözleşmelerdeki dayatmacı tavrın pekiştirilmesine yarar. Malum sendikaların da muktedirler tarafından ele geçirilen cesaretlerini güçlendirir. Bizim başarılarımız ise bu durumların tam tersini ortaya çıkartır ve bir umut ışığı olur.”

Tarihimize baksınlar

Bu bir sınıf kavgasıdır. Biz elbette işçi hakları, işçilerin ücretlerinin yükseltilmesi ile yaşam şartlarının daha iyiye ulaşması için mücadele yolumuza girdik. Ama gördüğümüz kadarıyla bugünkü sermaye patronlarının örgütü bizi hazmedemiyor. İşçi haklarını gereğinden fazla koruduğumuzu düşünüyor ve bize karşı  savaş açmış durumdalar. Biz bu savaştan kaçmayız. Bizim ne olduğumuzu öğrenmeleri için 70 yıllık tarihimize bakmaları yeterlidir. Kavellere, Demir Dökümlere, 1 Mayıslara, eski MESS grevlerine… Biz bundan sonraki süreçte de tarihimizin bize yüklediği misyonu devam ettireceğiz. Birleşik Metal-İş, külün içindeki kor gibidir. Bu korun ne zaman alevleneceğini kimse kestiremez. Biz sönmüş bir sendikal hareketin içinde bu koru alevlendirme amacındayız.