Bugüne kadar Musul’u kimler kurtarsın üzerinden gidiyordu tartışmalar. Artık Musul’u kim yönetsin, hangi güçlerin egemenliği altında olsun tartışmaları mevcut

Mezhepçi politikalar nedeniyle masada da yok operasyonda da

Hazırlayan: HÜSEYİN ŞİMŞEK huseyinsimsek@birgun.net @simsekhuseyinn

CHP Dış İlişkiler Sorumlusu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, eski Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen ve akademisyen Serhat Güvenç operasyonu değerlendirdi:

Öztürk Yılmaz*

mezhepci-politikalar-nedeniyle-masada-da-yok-operasyonda-da-197500-1.Türkiye’nin bölgeye ilişkin meşru kaygıları ve abartılmayacak derecede korkuları var. Musul’un kompozisyonu belli. Türkiye için de tarihi bir yer ve önemli bir konu. Şimdi görüyoruz ki Türkiye Musul’da çeşitli hamlelerle dışlandı. Suriye’den de hemen hemen aynı senaryolarla ile dışlanmıştık.

Türkiye’nin hiçbir suretle operasyona katılmasını istemediler. Bununla birlikte Türkiye’nin eğittiği güçlerin de ayrı bir birlik olarak operasyonda var olmasını istemediler ve o birlikleri peşmergenin komutasına verdiler. Bu da Türkiye için incitici bir durum. Çünkü Irak merkezi yönetiminin kontrolünde olmasına rağmen Başika konusunda Barzani’den izin aldı Hükümet. Birliklerin peşmergeye verilmesi ile de görülüyor ki Musul üzerinden Barzani’ye böyle bir meşruiyet kazandırılmış olundu. Üstelik bu eğittiğimiz grubun maliyetini biz çekiyoruz, uluslararası anlamda sıkıntılarını biz yaşıyoruz fakat komutalarını peşmergeye bırakıyoruz. Bu güçler Musul’un iki kilometreden daha yakınına da yaklaşamıyorlar. Musul merkeze bile alınmıyorlar. Bu hatalı bir durum.

‘Türkiye yalnız kaldı’
Bölgede bir mezhepçilik ve bilek güreşi devam ediyor. Bu bilek güreşinde Türkiye yok. Irak merkezi yönetiminin arkasında ise ABD ve İran var. Yani Türkiye yalnız kalmış durumda. Bu durum da siyasi olarak Türkiye’nin dış politikadaki başarısızlığıdır. A planı olmazsa B, C planı olur diyorlardı. Nerede o planlar? Gördük ki hiçbiri yoklar. Biz Türkiye olarak büyük bir ülkeyiz. Bölgesel bir gücüz. Bu bölgede bize rağmen hiç kimse bir şey yapamaz. Fakat bu operasyon Türkiye'siz oluyorsa burada bir aciziyet var demektir. Bunu anlatmak gerekir.

‘Ters tepki verebilirler’
Operasyonun nasıl gideceği çok muamma. IŞİD’in ne kadar direnç göstereceğini kimse bilmiyor. Belirsizliğin çeşitli nedenleri var. Şu anda IŞİD’in egemenliğini kabul etmiş kişiler bile IŞİD’den nefret eder hale geldi Musul’da. Ters tepki verebilirler. Musul’un merkezine Irak ordusu ve polisi girecek. Bu durum ise Sünnileri tetikleyebilir. IŞİD bu kez daha fazla destek de bulabilir. Böyle bir durumla karşı karşı kalırsak, operasyonun uzama ihtimali bulunuyor. Aşiretlerin vereceği destek sıkıntılara neden olabilir. Arazideki gerçekleri okumak gerekiyor. Musul’un merkezine Irak yönetiminin girmesi, başka unsurlara izin verilmemesi üzerinde durulması gereken bir konu. Normalde IŞİD’i zayıflatacak unsur, orada yaşayan sünnilerin kaçması iken, böyle bir hamlede ters tepkiyle karşı karşıya kalınabilinir. IŞİD’e mesafe koymak isteyen insanları IŞİD saflarına itebilecek hamleler olabilir.

‘Mezhep savaşı tetiklenebilir’
Şii milislerin Musul merkezine girmesine izin verilmiyor ama Telafer’in merkezine izin veriliyor. Bu da ayrı bir çelişki. Şiilerle Sünnilerin yanlış zamanda karşı karşıya gelmesi, mezhep savaşını tetikleyebilir. Bir başka konu ise yapılacak anlaşmalara nasıl uyulacağıdır. Örneğin Kürtlerin Musul’un en fazla 10 kilometre kadar yakınına gelebileceği söyleniyor ama zaten o güçler Musul’un 10 kilometre yakınındalar. 10 kilometre daha girmeyeceğini kim garanti edebilir? 30 bin tane peşmergenin önüne kim geçecek Musul'a girme diye? Bugüne kadar Musul’u kimler kurtarsın üzerinden gidiyordu tartışmalar. Artık Musul’u kim yönetsin, hangi güçlerin egemenliği altında olsun tartışmaları mevcut.

*CHP Dış İlişkiler Sorumlusu,
Genel Başkan Yardımcısı

***

Fiili durum yaratarak denkleme girebilir

mezhepci-politikalar-nedeniyle-masada-da-yok-operasyonda-da-197501-1.

Serhat Güvenç *

Şu anda Musul operasyonuna katılan güçleri incelediğimizde, vardığımız nokta şaşırtıcı değil. Aralık ayından bu yana yaşanın gelişmeler Türkiye’nin operasyona katkısının talep edilmediği ve istenmediği yönündeydi. O günden bu güne tek farklılık, Rusya ile ilişkilerin düzelmiş olmasıdır.

Geldiğimiz noktada Türkiye’nin eğittiği bin 500 askerin peşmerge komutasına verilmesi de başından beri tartıştığımız minvalde gelişti. Yani şaşırtıcı değildi.

‘Balkan krizi’ örneği
Bu aslında Balkan krizlerini çağrıştırıyor. 90’lı yıllarda da Türkiye çok hevesliydi eski Yugoslavya’daki BM ve NATO operasyonlarına katılmaya. Türkiye’nin katkısı denklemlerin etkisi ile başta sınırlansa da farklı yapıların yardımı ile bir nevi kırılıyordu bu sınırlandırma. Şimdi Ortadoğu’da Yugoslavya tarzı bir düzenleme yok. Dolayısıyla Türkiye’nin hevesleri ile birlikte bu durumu düşünürsek, askeri katkısı tüm ısrarına rağmen çok sınırlı tutuluyor.

‘Türkiye’nin hevesini kursağında bırakıyor’
2003’te Irak’ın işgali sırasında da Türkiye hevesliydi. 1 Mart’ta tezkere reddedilmeseydi Türk ordusu 50 km sınır şeridi oluşturacaktı. Gerçekleşmemesine rağmen Türkiye askeri iştahını muhafaza etti. Ambar ve Felluce gibi bölgelerde asker bulundurmayı bile kabul etti fakat o dönemde Kuzey Irak yerel unsurları kabul etmedi böyle bir durumu. Bu anlamda Türkiye’nin Ortadoğu’ya kuvvetli askeri dönüşü kabul edilmiyor ve bu da Türkiye’nin hevesini kursağında bırakıyor.

Ankara’daki yetkililerin açıklamalarından anladığım kadarıyla koalisyona Türkiye’nin katkısının önü açık değil. ‘Operasyonda ve masada olacağız’ iddiası Cumhurbaşkanı tarafından sıklıkla yineleniyor ama bunun nasıl olacağını göremiyorum. Masada olunur ama Ankara’dakilerin istediği gibi olmaz.

Türkiye, oyun kurucu değil. Oyun bozucu görüntüsü veriyor. Başkalarının istediğini elde etmesinin önüne geçiyor ama kendi istediğini de elde edemiyor. Bu oyunun da sonuna geldik. Tek bir senaryo kaldı. Türkiye’nin Başika ısrarı ve Iraklıların da çıkarma ısrarı, sürpriz bir hamlenin önünü kesmek gibi gözüküyor. Türkiye’nin elinde sürpriz yapma imkanından başka bir şey yok, denkleme dahil olması için. Ancak bir fiili durum yaratarak Türkiye kendisini denkleme sokabilir.

*Kadir Has Üni. Prof. Dr.

***

Irak siyasetinde başarılı olabilir

mezhepci-politikalar-nedeniyle-masada-da-yok-operasyonda-da-197502-1.

Aydın Selcen*

Musul’un IŞİD’den kurtarılması harekatının haftalar belki aylar süreceği tahmin ediliyor. Peşmergeye kuzey-kuzey batı hattında cepheyi tutma ve çevre köyleri temizleme görevi verildi. Irak ordusu güneydeki Gayyara Hava Üssü’nden kuzeye doğru hareket ediyor. Bizde “Şii milis” olarak bilinen ancak farklı etnik ve inanç unsurlarını da içeren Haşd da keza güney-güney batı yönünden harekatın içinde.
IŞİD’in kenti ele geçirmesinden önce Musul nüfusu 2 milyon civarındaydı. Şimdi bu sayı 600 bin olarak tahmin ediliyor. Kent ve çevresinde kalan silahlı IŞİD militanı sayısı ise altı bin olarak öngörülüyor. Harekata katılan Irak ordu mevcudu ise 45 bin, ABD’nin Irak’taki askeri varlığı 5 bin 200’e yükseldi. Türkiye’nin de Musul’a hakim Başika tepesindeki üs bölgesinde bine yakın askeri bulunuyor. Burada eski Musul Valisi Asil Nuceyfi’ye bağlı 2000 kadar Sünni milis eğitildi ve adları son olarak Ninova Bekçisi olarak değişti.

‘IŞİD buharlaşacak ama yok olmayacak’
IŞİD, kent içine tüneller, çevresine hendekler kazarak, petrol kuyularını ateşe vererek, yaşama alanlarını evyapımı patlayıcılarıyla tuzaklayarak, intihar saldırılarına ağrılık vererek, cephe savaşından kaçınıp sivillerin yoğun olduğu yerlerde vur-kaç taktikleriyle bir direniş gösterecektir. İşine gelmediği andan itibaren buharlaşacak ancak yok olmayacaktır. Musul’da IŞİD’in belirli bir toplumsal tabanı olduğu da bilinmelidir.

‘Harekâtta olmak olumsuz etki yaratır’
Esasen Ankara, Irak Başbakanı Abadi’yi kent merkezine yalnızca Irak ordusu ve onun komutası altındaki Musul yerel aşiret güçlerinin girmesine izin verileceğini açıklamaya imale ederek istediğini diplomatik yoldan almış sayılır. Fiilen KDP bölgesindeki Başika askeri üssünü de boşalttırmaya kimsenin TSK’yi zorlayamayacağı açık. Dolayısıyla “masada ve harekatta olmak” ısrarı zaten istenilenler iyi-kötü alınmışken olumsuz etki yaratacaktır.

‘Hayaller peşinde koşmadıkça...’
ABD Ortadoğu Temsilcisi McGurk harekat başlarken “Irak ordusu, Peşmerge güçleri ve Ninova gönüllülerine” başarı diledi. Buradan da Ankara açısından arzu edilenin bir anlamda elde edildiği anlaşılır. Aynı McGurk daha önce de Musul harekatının “tek komuta ve tek plan” çerçevesinde yürütüleceğini duyurmuştu ki bunu anlamak için askeri uzmanlığa gerek yok. Demek ki Ankara tek taraflı olarak dileklerini dayatmaya kalkışmadıkça, irredentist hayaller peşinde koşmadıkça, yapıcı bir müttefik olarak davrandıkça Irak siyasetinde başarılı olabilir.

Irak siyasetinde başarının yolu, Bağdat ile Erbil veya Erbil ile Süleymaniye arasında tercih zorunda kalmamaktan geçiyor. Aynı şekilde İran kendine Bağdat’ta ve güneyde hakimiyet alanı kuruyor varsayımından hareketle Irak Kürdistanı’nın KDP denetimindeki kuzeyi, Kerkük petrol yatakları ve Musul bizim olmalıdır gibi bir yaklaşımdan da kaçınmak gerekiyor. Eylem ile söylem arasındaki makasın açılmaması olduğu kadar, bazı konuların hiç seslendirilmemesinin de diplomasinin ana ilkelerinden olduğunu hatırdan çıkarmamak gerekiyor.

Netice olarak IŞİD Musul’dan atılacaktır. Ardından Musul vilayetinin kantonal bir yapıya evrilmesinden, federal Irak anayasası çerçevesinde yeni bölgeler kurulmasına dek farklı yönetim formülleri üzerinde durulacaktır. Bu aşamada Ankara akılcı biçimde belirleyeceği ulusal çıkarlarını kaba kuvvetle değil, Bağdat, Erbil, Süleymaniye ve hatta Tahran’la etkin diplomasi yoluyla korumayı becerebilmelidir.
Askerlik kariyerinin uzun yıllarını Ortadoğu’da harp ederek geçirmiş cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün, “Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler kurulmalı, ancak sormadıkları sürece akıl vermemeli ve kendi aralarındaki meselelere methaldar olmamalıyız” uyarısı, bugün herhalde dün olduğundan daha geçerli ve günceldir. Belki bu söz çerçevelenerek, daimi talimat gibi Ankara’da bazı duvarlara asılabilir.
*Eski Erbil Başkonsolosu