Kurulduğu günden Cumhur İttifakı’na kadar gelen süre boyunca MHP’nin demokrasi ve insan hakları konusunda aldığı tutum hiç değişmedi.

MHP’yi tanıyoruz!

MHP için devletin çıkarları, yurttaşların çıkarlarından hep üstündü. Çözüm üretmek yerine hedef göstermek, MHP’nin ana siyasetini belirledi.
MHP’nin 1980’lerin sonundan itibaren içine girdiği ‘değişiklik çabası’ yalnızca makyajdan ibaretti. Çeşitli siyasi krizlerde ve gelişmelerde aldığı konumlarda devletin ve egemen sınıfların çıkarlarını savunmaya devam ettiler.

TÜRK-İSLAM SENTEZİ VE MHP

12 Eylül Askeri Darbesi ile iktidara gelen Türk-İslam sentezci politikalar, ülkücülerin “Biz hapisteyiz, ama fikirlerimiz iktidarda” sloganını geliştirmesine yol açtı. Emperyalizmin ‘Yeşil Kuşak Projesi’ne uygun şekillenen Türk-İslam sentezinin temeli, 1970’lerdeki Aydınlar Ocağı Bildirisi’ne dayanmaktaydı. 1970’ler boyunca MHP’nin içinde yer aldığı ya da dışarıdan desteklediği Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinin fikri dayanağı olan bu tez, 1980’ler boyunca bu sefer askeri cunta eliyle ülkeye dayatıldı. Darbe öncesinde sola karşı birçok saldırı gerçekleştirmiş MHP’nin ideolojisi cunta tarafından meşrulaştırıldı.

DAĞINIKLIK VE AYRIŞMA

12 Eylül sonrası cuntanın MHP’yi kapatması ve ülkücü kadroların hapishaneye girmesi MHP teşkilatlarında dağılmaya ve boşluğa yol açtı. Lider, Teşkilat ve Doktrin üçlüsü darbe ortamında zedelendi.

Bu ortamda kimi ülkücüler 12 Eylül’ün ürünü olan ANAP saflarında ‘Hareketçiler’ diye anılarak, siyaset yapmaya başladı. Özellikle darbe sonrası gerçekleşen ‘rant’ paylaşımından faydalanmak isteyen ülkücüler, ANAP’ın yolunu tuttu. Öte yandan cezaevi sürecinde daha fazla İslamileşen başka bir grup daha ortaya çıktı. Nizam-ı Âlem Ocakları çevresinde örgütlenen bu grup, Muhsin Yazıcıoğlu liderliğinde, 1990’ların başında Büyük Birlik Partisi’ni (BBP) kurdu. Alparslan Türkeş’in 1993’te tüm muhaliflerini tasfiye ederek MHP’yi yeniden kurmasıyla dağınıklık sona erdi.

KÜRT SORUNU VE MHP

1990’ların başında devletin izlediği ‘güvenlikçi’ siyasete MHP tam destek verdi. Özel Tim gibi yapılarda ülkücülerin yoğunluğu hissedildi. Bölgedeki askerlerin ülkücü bıyığı bıraktığı ve ülkücü selamı verdikleri görüldü.

Bu ortamda MHP, milliyetçi tepki oylarını almaya yönelik bir siyaset izlemeye başladı. Asker uğurlama gösterilerinde gövde gösterisi yaptılar. Alparslan Türkeş televizyonlarda Kürt siyasetçilere yönelik sert tutumuyla boy gösterdi. Bu politika Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından gerçekleştirilen 1999 genel seçimlerinde karşılığını buldu. MHP bu milliyetçi atmosferde tarihinde ilk kez yüzde 18 oy olarak ikinci parti oldu.

1999 seçim sonuçları MHP’nin seçim başarısından daha çok, Türkiye toplumunun 12 Eylül Askeri Darbesi sonrası MHP’lileştirilmeye çalışılmasının bir yansımasıydı.

ÜLKÜCÜ MAFYA

Türkiye 1980’ler ve 1990’lar boyunca ülkücü kadroların girdiği mafyatik ilişkileri ve bunun derin devletle ilişkisini tartıştı. Ülkücü hareket 1970’lerdeki karanlık örgütlenme yapısı dolayısıyla, yeni mafya ilişkilerine rahatça insan malzemesi oldu. Öncülleri 12 Eylül 1980 öncesine dayanan ülkücü mafyalar, 1980’lerde Türkiye gündemine oturdu ve ülkede adeta ‘ülkücü mafya’ patlaması yaşandı.

Silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kumarhanecilik, çek-senet tahsili gibi işlerde ülkücü mafyalar palazlandı. Ülkücü mafyaların bazı devlet görevlileriyle ilişkileri de bulunmaktaydı. MHP üst yönetimi mafya ilişkilerine temkinli yanaştığını belirtse de hatırı sayılır ülkücü bu mafya ilişkilerinin ortasındaydı. Bu isimlerinden bazıları, ‘ülkücü baba’ Nihat Akgün gibi, bir gün bir yerde kurşunlanarak öldürülüyordu.

Kimi suikastların faili yakalanan tetikçilerin eski-yeni ülkücü çıkması, 1997’deki Susurluk Kazası ve ülkücü tabanın Susurluk’ta ölen Abdullah Çatlı’ya sahip çıkışı ülkücülerin derin devlet ve mafya ilişkilerinden uzakta olmadığını göstermekteydi.

SÖZDE DEĞİŞİM

Ülkücü hareket 1980’lerin sonunda ve 1990’larda imaj değişikliğine gitmeye çalıştı. 12 Eylül 1980 öncesi topluma güven vermeyen ‘ülkücü imajı’ değiştirilmeye çalışıldı. Ülkücü kadrolar, kılık kıyafetten davranış biçimlerine kadar bazı hassasiyetler göstermeye başladı. Bahçeli MHP içinde akademisyen kimliğiyle de ön plana çıkmaya başladı. Dönemin merkez medyası peşi sıra Alparslan Türkeş’in ‘devlet adamlığını’ parlatmaya çalıştı.

MHP esasen değişmedi ve klasik bir merkez sağ parti hiçbir zaman olmadı. Bünyesindeki ırkçı ve radikal milliyetçi unsurlar, devletin ve düzenin devamı için göreve her zaman hazır bir şekilde bekledi. İmaj değişikliği iddiası ise bir ‘imaj mühendisliği’nden ibaretti.

AB SÜRECİ VE MHP

2000’li yılların başında Türkiye siyasetini fazlasıyla etkileyen Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine MHP temkinli yaklaştı. MHP, AB reform paketlerinin hemen hemen hepsine karşı çıktı. MHP için AB üyelik süreci Türkiye’yi bölmek isteyenlerin ve Sevr Anlaşması’nı 21. yüzyılda dayatanların ürünüydü. MHP’nin bu dönemde ulusalcı muhalefetle makas farkı azaldı.

MHP aslında Türkiye’nin AB üyelik süreciyle kısmi de olsa demokratikleşme ihtimaline karşı çıkıyordu. MHP’nin demokrasi ve insan hakları gibi kavramlara tahammülü yoktu. Düşünce özgürlüğünün garanti altına alınması ve hukuk devleti gibi uygulamalar Türk milletinin ve devletinin bölünmez bütünlüğünü tehdit edebilirdi.

AKP İLE BARIŞMA VE CUMHUR İTTİFAKI

MHP, AKP iktidarının ‘yedi düvele karşı mücadele ediyoruz’ söylemine eklemlenerek ‘beka’ kaygısını öne sürdü ve devlet aygıtına ortak oldu. Özellikle 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonraki süreçte AKP’nin her türlü antidemokratik tutumuna destek veren MHP, AKP ile birlikte yeni rejimin kuruluşunda aktif rol aldı.

1970’lerdeki Milliyetçi Cephe hükümetlerini andıran, Erdoğan ve Bahçeli’nin bu ‘kader ortaklığı’ yeni değil. Cumhur İttifakı’nın ideolojisini oluşturan Türk-İslam sentezinin temelleri soğuk savaş döneminde MHP’nin bizzat içinde olduğu dönemde atıldı. 1990’lardan bu yana MHP ‘merkez’ partisi olmaya çalışmadı, ‘sabır ve sebat’ ile merkezi MHP’lileştirmeye çalıştı. Bugün MHP’nin AKP ile kurduğu ortaklıkla Türkiye’yi gerici bir karanlıkla yönetmesi, MHP’nin onlarca yıldır değişmediğinin en önemli göstergesini oluşturmakta.

YARIN: MHP’NİN AVRUPA İLİŞKİLERİ