Midilli Teriade Museum

İBRAHİM KARAOĞLU

Dağların doruklarından denizin eteklerine kadar zümrüt yeşili bir ada Midilli. Mytilene şehrinin daracık, rengarenk, uzo kokulu sokaklarından rıhtıma inip Varya banliyösüne doğru giderken; yaz meltemlerinin hafif esintisiyle ve uğultulu ıslığıyla sallanan yaprakların gölgeleri oynaşıyor bahçelerde. Durmuş bir saatin akrep ve yelkovanı gibi gökteki kırlangıçların kanatları; zamanı unutmuşçasına dolanıp duruyorlar bitmeyen rüzgarların içinde. Onca yeşilin arasında biraz havai, biraz kışkırtıcı, biraz kırmızı, biraz turuncu gülen nar çiçeklerinin arasından geçip, denize uzaktan bakan ve kurşuni zeytin ağaçları arasında kaybolan ince, dolambaçlı bir yoldan adanın Nobel ödüllü şairi Odiseas Elitis’in şiirlerini mırıldanarak, dik bir yokuşu çıktık ve durduk Strati Eleftheriadis - Tirade’nin müze/kütüphanesinin önünde. Güleryüzlü, küçücük bir mekân “Modern Sanat Müzesi”. İçinde hiç bilmediğimiz kadar çok kıymetli, varsıl bir sanat dünyası gizli. Sanatın mücevherleriyle dolu; sözcüklerin ve resimlerin bileşiminden oluşmuş eşsiz yapıtlar, Stratis Eleftheriadis’in adaya (çocukluğuna/anavatanına) armağanı bu müze.

1897’de, Midilli’de doğmuş Statis Eleftheriadis. 18 yaşında hukuk öğrenimi için Paris’e gitmiş. Modern sanatın en etkili olduğu dönemde öncü sanatçılarla tanışmış, dost olmuş. Sanat teorisi ve eleştirisi üzerine yoğunlaşarak dergi, kitap ve gazete yazıları yazmaya başlamış. Teriade takma adıyla ünlenmiş ve sürdürmüş kariyerini. İsviçreli yayıncı Albert Skira ile işbirliği yaparak “plastik sanatlar, şiir, müzik, mimari, etnografi ve mitoloji, tiyatro” yazıları içeren Minotaure adlı bir dergi çıkarmışlar. Skira, dergi editörlüğüne Andre Breton, Marcel Duchamp, Paul Eluard gibi sanatçıları da dahil ederek dergide sürrealist bir çizgi oluşturmuş. Teriade, birkaç yıl sonra bu dergiden ayrılarak Vevre adlı bir dergi ve yayınevi kurar. Paris sanat ortamının en önde gelen sanatçılarından Picasso, Brague, Matisse, Chagall, Giacometti, Bonard, Miro, Klee, Le Corbusier ve Leger gibi ustalarla hayatına yön veren dostluklar yaşar, dergi bağlamında birlikte çalışır onlarla. Derginin ilk sayısı Picasso’nun özel olarak tasarladığı bir kapakla ve Breton’un yorumuyla yayımlanır. Baudelaire ve Jacgues Lacan’ın yazıları, Matisse’in, Dali’nin resimleri yer alır. Gide, Valery, Sartre, Camus, Rilke , Joyce, Lorca ve Hemingway gibi ustalar buluşur dergide. Lüks kapaklarla çıkmış Verve. Ve Teriade’nin büyük ustalarla dostluğu ilerledikçe, bunu kültürel bir işbirliğine dönüştürerek, onların en özel çizimleriyle mükemmel kitaplar yapmış.

Picasso, o dönemin en provakatif şiirlerini yazan ve sürrealizmi, dadaizmi, kübizmi etkileyen şair Pierre Reverdy’nin “Ölülerin Şarkısı” adlı şiirlerini; kan kırmızısı renklerle, kaligrafik desenlere dönüştürerek büyük fırça darbelerinin etkin olduğun resimlere dönüştürür. Şiirin içine kırmızı çizgiler ve özel işaretlerle figüratif olmayan illüstrasyonlar yapar. Teriade, litografi yoluyla çoğaltılan bu kitabı Picasso’nun imzasıyla özgürleştirir. “Ölülerin Şarkısı”nı, işgal, tehcir ve imha kamplarının rezilliğine dikkat çeken, insanlık dışı acıların benzersiz bir dille anlatımı ve kantantı diye betimliyor Breton. Picasso ve Reverdy, Teriade’nin girişimiyle savaşın anılarıyla yüklü bir şiirin içinde buluşarak, yepyeni kollektif bir sanatsal sese dönüştürmüşler kitabı.

Bir başka kitabı Giacometti’ye yaptırır Teriade. Adı: “Sonsuz Paris”. İki dost bir gün bir kafeden çıkarken, sokağa doğru “Ah! Paris…Sonsuz Paris!” diye bağırır Giacometti. O gün adını koyarlar kitabın. Ve o günden sonra büyük bir heyecanla ateşlenen uzun bir yolculuğa çıkar Giacometti. Paris’teki günlük yaşamının görüntülerini; en basit ve en mahrem şeyleri yansıtan kalın bir seyir defteri oluşturur çizgilerle. Yaşamının sonbaharında; anımsadıklarını, düşlediklerini çizgilerle bilinç akışına dönüştürerek solgun bir seyir defteri oluşturur sanki.

Durmadan dinlenmeden iyi kitaplar yayımlar Teriade. Yunan şair Longus’un Daphnis ve Chloe’sini resimsel bir anlatımla Marc Chagall’a kitaplaştırır. Tutkulu bir aşkı kırk iki litografiyle süite dönüştürür.

Teriade’nin Henri Matisse için yaptığı “Caz” kitabını gördüğümde çok etkilenmiştim. Aslında pek çok sanatseveri ve bibliyofilleri de büyüleyen bir kitap bu. II. Dünya Savaşı yılları Matis ve ailesi için çok zor geçer. Fransız direniş hareketine katılırlar. Karısı ve kızı, Gestapo tarafından yargılanıp hapse atılır. İşkence görürler. Bağırsak kanserine yakalanır Matisse. Riskli fakat başarılı bir ameliyatla iyileşmeye başlar. Almanlar Paris’i işgal edince kaçar Paris’ten. Bu dönemde Teriade ve Matisse “Caz” kitabını yapmaya karar verirler. Savaş döneminde başlar kitabın döngüsü. Bu nedenle kitabın içi Fransız halkının direnişini simgeleyen kodlarla doludur. 30 Haziran 1943’te, Matisse “Caz” üzerine çalışırken yaşadığı yer bombalanır. Vence’e kaçar. Ve orada boyadığı kağıtları makasla keserek kolajlarla hazırlar kitabı. Yirmi yapıttan oluşuyor kitap. Ben en çok ikarus resmini çok severim. Çünkü ikarus, dönüşümü ve direnişçi bir paraşütçünün Nazi infazını betimler. Üzerine düşen mermiler kalbini deler ama onların bombalara karşı cesurca savaşımının görsel metaforlarıdır bu resim.

Ünlü sanatçıların görkemli yapıtlarıyla oluşmuş seyir defterleridir Teriade’nin yaptığı kitaplar. Ve tüm bu kitapları ve özgün resimleri müzeye dönüştürmüş Teriade. Picasso’dan Chagall’a, Miro’dan Giacometti’ye, Bonard’dan Le Corbusier’e pek çok öncü sanatçının görkemli yapıtları izleyicisini bekliyor Middilli’deki Teriade Müzesi’nde. “Hiç bilmediğiniz dünyalar istemez misiniz siz?” diyen Apollinaire’in aforizmasıyla çağırıyorlar herkesi. Tüm yaşamını üretici dostluklar biriktirerek sürdürmüş Teriade’ye şükranlarımı, sevgilerimi gönderdim; müzenin zeytin ağaçları arasındaki gökyüzünden göz kırpan yıldızlara.