Eskiden takım tutmayanlar “hangi takımı tutuyorsun?” sorusuna “milli takım” diye cevap verirdi.

Eskiden takım tutmayanlar “hangi takımı tutuyorsun?” sorusuna “milli takım” diye cevap verirdi. Çünkü o insanlara göre futbol ve takım tutmak fanatizmle, şiddetle eşdeğerdi. Futbol gibi bir işle ilgilenmemeyi tercih eder, yirmi iki kişi bir topun peşinden koşsun onlar da izlesin der, futbolu tabiri caizse elit bulmazlardı. Ama milli takım farklıydı, o herkesin desteklemesi gereken ortak bir davaydı. Belki de o nedenle kocasının futbol izlemesinden rahatsız olan kadınlar bile milli maçlara katılım gösterir, hatta daha heyecanlanarak izlerdi. Daha önce de söylemiştim: Tribüne giden, futbol takip edenler için milli takım pek de çekici değildir. Bunun aksine kadınları ve çocukları daha fazla çoşturan, eğlendiren bir spor olayıdır milli maçlar.

Bir de bugün gelinen duruma bakalım. Kendi milli takımını protesto eden ve hatta rakip takımı ve futbolcuları destekleyen, alkışlayan taraftarlar; federasyon başkanı aleyhinde tezahüratlar, sahayı terk eden futbolcular, federasyon başkanı aleyhinde verilen demeçler...

2016 Avrupa Şampiyonası’na gitmek için mücadele eden milli takımın Kazakistan karşısında Galatasaray’ın stadı Türk Telekom Arena’da oynadığı maç öncesinde sahaya ısınmak için çıkan Volkan Demirel kendisine edilen küfürlere önce sus işareti yaparak tepki verdi, sonrasında da sahayı terk edip maça çıkmadı. Maç sonrası yaptığı açıklamada üstü kapalı olarak kendisine küfür edenlerin Galatasaray taraftarları olduğunu ve milli forma ile onlar uğruna mücadele ederken küfüre tolerans gösteremeyeceğini söyledi. Küfürlerin kendisine değil karısına ve kızına edilmesine de dayanamadığını açıkladı. Stadı terk eden Volkan devre arasında, takım arkadaşı Emre Belözoğlu ve Fenerbahçe’nin korumalarıyla geri döndü. Stat çıkışı da bu görevliler Volkan ve Emre’nin görüntüsünü alan basın mensuplarına saldırdı.

Her zaman söylüyorum şahsen tribünün tiyatroya çevrilmesine karşı olanlardanım. Küfürün yaratıcı biçimde ve kişisel olmadığı sürece bir tezahüratta geçmesinden de rahatsız olmuyorum. Fakat bireysel küfüre karşıyım. Sebep ne olursa olsun küfürün de şiddetin de özrü olmaz. Yine de her zaman diyorum tribünü düzeltmek istiyorsak önce futbolculardan, yöneticilerden, başkanlardan başlanmalı. Volkan kale arkasındaki rakip taraftardan küfür yedi de bu zamana kadar hiç mi kötü bir şey söylemedi, kendisine yabancı madde atıldı da hiç mi geri fırlatmadı taraftara? Sahaya birlikte geldiği Emre daha birkaç hafta önce başka bir takımın teknik direktörüne açıkça küfür etmedi mi? Bu söylediklerimin aynısı Galatasaray, Beşiktaş ve diğer tüm takım oyuncuları için de geçerli.

Bazı futbolcuların rakip taraftar üzerindeki tahrik gücü yüksektir. Bunu bu hale getiren de birçok sebep olabilir. Oyuncunun takımıyla özdeşleşmesi, iyi oyunu, gol attığındaki sevinç şekli, basına verdiği sivri demeçler, rakip hakkında söyledikleri... Fakat futbolcu sadece oyununu oynasa da ıslıklanmak, protesto edilmek oyuncunun motivasyonunu bozmak adına futbolun “fıtratında” olan şeyler. Soma yararına Fenerbahçe stadında yapılan karşılaşmaya Chelsea forması altında gelen ve tek amacı yardım olan Drogba’nın topa her ayağı değdiğinde Fenerbahçeli taraftarlarca ıslıklanmasını bile gördü bu taraftar.

Futbolcu çuvaldızı önce kendine batırıp sonra taraftara bakmalı.

Bu olaylara ek olarak Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demir için kendisiyle uğraşmayı bırakıp milli takımla ilgilenmesini, takımın “gelenden gidenden 3 yediğini” söyledi. Milli takımı izlemeye gidenler de Kazakistan’dan önce mücadele ettiğimiz Brezilya maçında taraftar rakip takımı ve yıldız oyuncusu Neymar’ı alkışlayarak milli takımı protesto ettiler. Kısacası biz ligdeki takımlarımızın düzelmesini diledikçe futbolun sorunsuz dediğimiz yerleri bile kaosa bulaşıyor. Zamanında takım tutmayanın sığındığı, masum milli takım bile olaylardan nasibini almakla kalmadı, tüm takımlardan daha fazla karıştı. Diyeceğim o ki futbol hızla kirleniyordu, birinciliği milli takıma verdiler.