“Caydırıcı Güç” olalı kuş tutamayan Cihan Devleti, bayraklı-tanklı militer resmi-geçitini Süleyman Şah Türbe nakliyle.gerçekleştirdi.

Böylece Yeni Türkiye tarih tezinin ilk sayfasına, kendi topraklarına düzenlediği “kurgu operasyon” şanla yazıldı.

Seçimlere üç ay kala kamuoyunun kıstırılmış bellek ve bulanık zihnine “milliyetçi sembol” yığma hedefindeki bu operasyon aslında bölgesel liderin bölgeden tasını tarağını toplayıp acilen çekildiğinin ilanıydı.

Ama ne yazık ki “gerçeğin göründüğü anda insan olsa vurulduğu” Türkiye, devlette yuvalanmış eski/yeni gladio “güncel” güç kapışmasına, iktidar siparişi “vadili /reaksiyonlu” politik-aksiyon dizilerine o kadar doygundu ki “büyük ekranda” sanki TOKİ tarafından kamulaştırılmış, sınıra üç adım mesafede Suriye toprağına bayrak diken asker temsili umulan etkiyi yaratmamıştı.

Yani zırh-tank-bayrakla donanmış bu ideolojik propagandif operasyon, Yeni Türkiye düşmanı komplocu nifak merkezlerini deşifre eden “devlet bütçeli” sezon filmi gibi “tutarsızlık küpü- akıllara ziyan” kurgusuyla gişede baş aşağı çakılmıştı.

Birinci sayfaları “istihbarat-gerilim” flim afişleri gibi baş roldeki “iyi çocuk”, “hain” karakter oyuncuları bir arada, kurdukları ham hayal mizanseni habercilik diye basan iktidar medyasının bu çakılmada payı çoktu.

Süleyman Şah operasyonunda tek hakikat operasyon için fotoğraf çekerken başına tank kapağı düşerek hayatını kaybeden Halit Başçavuştu.    

Ve tabii ki ikinci seçim kampanyasını  Bin Ladin’i Pakistan’da avlanması üzerine kuran Obama’nın “güçlü lider” PR görüntülerini andıran kar beyaz gömlekli Başbakanı görünce...

Şimdi Yeni Rejim’in Başkomutanı, Türk usulu Başkanlık için her toplu açılışta illa 400 vekil isteriz ısrarını tekrarlayan Ak-Saraya konuşlanmış Cumhurbaşkanı mı, yoksa komutanlarla oturduğu harekat yönetim masasında poz verirken “derin” bölgesel stratejisi bin yıllık tarihi “restore” edemeden uçup yiten  Başbakan mı diye merak etmiştik.

Ama belli ki  ABD Başkanlık sisteminde olduğu gibi  Başkomutan netleşememiş ve Yeni Türkiye Tarih Tezinin ilk şanlı sayfa görüntüsünde Başbakan kalmıştı. 

Öte yandan geçmişimizde ne zaman  “Bayrak Teması” dolaşıma verilirse yani siyasi iktidar “Bayrak sömürüsüne” dolanıp, idam cezası konuşulsa, silahlı, sopalı ajite kalabalıkların işaret fişeği görmüş gibi ortalığa salındığını da bilirdik.

Hele bir de “karşıt görüşlü grup çatışma” prodüksiyonu sokakları basınca “devlet-millet-polis” yekpare bloku “fail- i devlet” infaz ve katliam organizasyonuyla  “Olağanüstü Hal rejimine” geçişimizi tamamlardı.

Meclis’te İç Güvenlik Yasası işte sırf bu nedenle Hukuk Devletini yasa yoluyla devirecek  olması sebebiyle Meclis’te kaba/ vahşi güçle savunuluyordu..

Bütün idari ve adli yetkileri kolluk güçleri üzerinde toplayan Yeni Türkiye’nin hukuk ve yargı gibi enstrumanlarla işi biterken, ayak bağı yüksek yargı Yargıtay, Danıştay tasfiye takvimine alınmıştı.

Ama bir hatırlayalım; korku ve paranoya nöbetleriyle sarsılan yerli mizansen “Caydırıcı Güç” bugüne kadar kimi caydırmıştı ki?