“Yaşamımla bütünleşen görsel ve düşünsel değerlerin hesabını çıkarıyorum. Çalışıyorum ve boşlukta olan düşüncelerimi renk ve çizgilerle yansıtıyorum. Resim yapmak için değil, sevdiğim biçim ve ilişkilerin anısını tekrar yaşatmak, onları kalıcı kılmak için çizip boyuyorum. Çizerek düşünüyorum.”

Milyarlarca korona ve bir ressam

İBRAHİM KARAOĞLU

Ressam Mustafa Ayaz, korona pandemisi ülkemizde başladığında “Milyarlarca korona ve bir insan... Korona yok olacak, insanlık yoluna devam edecek” konseptiyle, aylarca, yaşamı savunan resimler yaptı ve bunları kendi müzesinde açtığı sergiyle sanatseverlerle buluşturuyor.

Ömrünü sanatına adamış, kendine özgü imgelerle resmini yaratan yetkin bir sanatçı Mustafa Ayaz. Fırçasının ucuyla, düşleriyle dokunuyor yaşama. Paleti hep ıslak. Sesleri, sözcükleri unutmuş. Renklerle konuşuyor, renklerle düşünüyor. Düşlerini, duygularını renklere yüklemiş. Sarının dinginliği, kırmızının gerilimi, yeşilin mistizmi, morun hüznü, mavinin sınırsızlığı, turuncunun kösnül titreşimi devindiriyor resminin içini. Renkler olmasa susuk, afazik kalırdı sanki.

Düşlerinin sığınağında, atölyesinde yaşıyor hep. Tüm zamanları oraya ayarlı. “Buraya geldiğimde anlıyorum yaşadığımı. Gün burada başlıyor, burada bitiyor” diyordu yıllar önceki bir buluşmamızda. Sunağı atölyesi...

Erzurum’un Pulur Köy Enstitüsü’nde tanışmış suluboyayla. Türkçe kitabındaki “Osman Kaptan” adlı okuma parçasını resimleyerek başlamış resme. On beş yaşından beri çiziyor. Resimle başlamış yaşamın ucuna yolculuğu...

Atölyesindeki şövalede hep bir resim vardır. Ve umut doludur resimlerinde. En çok coşkusuna dadanmıştır yaşamın. Hangi resmine baksanız açılır gizli dünyasının kapıları. Çocukluğundan ilkgençliğine, oradan günümüze değin düşleri serpilmiştir tüm resimlerine.

“Yaşamımla bütünleşen görsel ve düşünsel değerlerin hesabını çıkarıyorum. Çalışıyorum ve boşlukta olan düşüncelerimi renk ve çizgilerle yansıtıyorum. Resim yapmak için değil, sevdiğim biçim ve ilişkilerin anısını tekrar yaşatmak, onları kalıcı kılmak için çizip boyuyorum. Çizerek düşünüyorum. İç evrenimi yansıtıyorum. Özü yansıtan biçim ve çizgiler yaşantımın da öyküsü. Yaşantımı, düşüncelerimi plastik öğelerle sergiliyorum” diyordu. Düşü gerçeğe, gerçeği düşe ulamak onunkisi.

Sanat yapıtı hem nesnenin kendi anlamını hem de sanatçının iç dünyasını yansıtır. Ve sanatçı nesnelerin görünmez, gizli yaşamlarını da bulur. En dolaşık ayrıntıları, gölgede kalan yanları, duyarlılığının ışığıyla aydınlatır. Mustafa Ayaz’ın tuvalleri de bu yansımalarla doludur.

Resimlerinin önünde, en öznel yanlarını mimleriyle sunan kadın figürleri vardır genellikle. Fonda ise bilinç akışı tekniğiyle yansıtılmış görüngüler var. En çok kadınlar var resimlerinde; onların düşleri, umutları ve bin bir halleri...

Ne zaman atölyesine gitsem hep sanat üzerine söyleşiriz. Yıllar önce anlattıklarını buldum not defterimde; “Duyarlılığımı etkileyen nesnel ve düşünsel her değer resimlerimin konusudur. İnsanı, özellikle kadın gerçeğini vurgulamak isterim. Ancak konusal içeriğin sanatsal içeriğe dönüşmesi zorunludur. Aynı konuları sık sık yinelediğim görülür. Bu, konuya duyduğum sevgidendir. Yeter ki duyulan sevgi gücünden bir şey yitirmesin. Konuları yeniden ele aldığımda, yeni serüvenler başlar. Ve yeni sonuçlar doğar. Çünkü zamanla değişen sanatçının gerçeği, o anın verdiği coşku bir öncekine benzemiyor. Yeni heyecanlar, yeni duygusal yaklaşımlar ve yeni gözlemler, yeni düşüncelerin oluşmasını; yeni heyecanlarla bütünleşen düşünceler de resimlerimin kaynağını oluşturmaktadır” diyor Ayaz Hoca. Sürekli bir arayışı yaşayan bir sanatçı o. Unutulmayan şeyleri sırasına koyar gibi her resmi bir diğerini tamamlıyor. Keyifle okunan bir günce tadı var resimlerinin.

Tutkusu, güzel olan her şeye ulaşmak. Güzel kadınları, yaşamın en ritimli anlarını, dans figürlerini, coşkulu yaşam süreçlerini bitimsizce yaşatır resimlerinde. Pek çok resminde ana figürün yanında ona yaklaşmış ancak ondan daha silik bir erkek figürü vardır. Ressamın kendisidir bu. Yaşamın en keyifli anlarını yakalamanın keyfiyle durur öyle. Resimlerin çoğunun fonunda serpilen ikincil figürler, desenler, önde kurgulanan gerçekliği düşsellikle çoğaltır. Resmin örgüsünü tamamlıyor bu etki.

Son sergisi “Milyarlarca korona ve bir insan” da sanatçının kendi biçemiyle sunduğu bir sanat şöleni. Virüsü grotesk bir dille gülünç, şaşırtıcı bir biçimde yansıtmış. Kimi resimlerini de kedilerin ve gülümseyen kadınların diliyle, umutla, sevgiyle sunmuş.

Son sergisi içerik olarak koranayla hesaplaşma ancak oluşturduğu plastik değerler ve sanatsal sunum biçimi açısından da sanatçının kendiyle hesaplaşmasını ve resminin yeni plastik tadlarını da sunuyor izleyicisine. “Sanatçı dünyada olup bitenlerden habersiz olamaz. Dünyayı kasıp kavuran korona virüsü ortaya çıktığı zaman, sıradan bir olay gibi karşılandı. Zaman ilerledikçe, bu hastalığın ne denli tehlikeli olduğu görüldü. Bütün dünya şaşkınlık içinde çare arıyordu. Bu olaylar karşısında sadece izlemekle yetinemezdim. Önce defteri, pastelleri elime aldım. Ondan sonra da küçük, büyük tuvaller boyadım. Özellikle, 2.25 x 190cm boyutunda yaptığım resim bu çalışmaların özeti oldu” diyor Ayaz Hoca. Umarım mayısın ikinci yarısında daha bir iyileşir pandemi koşulları ve yolunuz “Mustafa Ayaz Vakfı Plastik Sanatlar Müzesi”nden geçer. Düşlerini umutla şekillendiren bir büyük ustanın son yapıtlarını pandemi kurallarına uygun, steril bir ortamda doyasıya izlersiniz. Sergi pazartesi günleri dışında her gün ağustos sonuna kadar izlenebilecek.