Mısır'daki idam cezaları ve Türkiye

misir-daki-idam-cezalari-ve-turkiye-50891-1.

FARUK LOĞOĞLU- 24. Dönem CHP Adana Milletvekili

Mısır’da önceki Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin de aralarında bulunduğu yüzden fazla kişi hakkında verilen idam cezaları bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tartışılmakta ve kamuoyunda yaygın ve samimi bir tepki görmektedir. Mesele, üzerinde siyasi hamaset ve ucuz polemik yapılamayacak kadar önemli ve ciddidir çünkü; birincisi, bu kararın içinde bulunduğu çalkantılı dönemde Ortadoğu’da büyük yansımaları olacaktır. İkincisi, Türkiye-Mısır ilişkileri hem ikili, hem bölgesel planda stratejik değer ve ağırlığa sahiptir. Bu nedenle konu hakkında sağlıklı sonuçlara varmamız da çok önemlidir. Bunun için önce durumu genel çerçevesine oturtmamız, sonra da ne/nasıl yapmalıyız sorusuna yanıt aramamız gerekiyor.

ARAP DÜNYASININ DOĞAL LİDERİ MISIR'DIR
Genel çerçeveye baktığımızda, hemen Mısır’ın Arap dünyasının doğal lideri olduğunu görürüz. İsrail’i dışarda tutarsak; Mısır, Türkiye ve İran’la beraber Ortadoğu’nun en etkin gücüdür. İkili planda ise Türkiye ile Mısır’ın ortak bir tarihe sahip olduklarını, çeşitli alanlardaki bağlarının köklü ve kapsamlı olduğunu görürüz. Türk halkı kardeş gördüğü Mısır halkına sevgi besler, saygı duyar. İki ülke ilişkileri halklar arasındaki bu dostluğun da etkisiyle iyi ve yapıcı olagelmiştir.
Ancak bugün, Türkiye-Mısır ilişkileri tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Bunun yegâne sorumlusu ise AKP iktidarının izlediği saplantılı, buyurgan, tarafgir ve müdahaleci Mısır politikası ve Mısır ileri gelenlerine yönelik ölçüsüz söylemleridir. AKP’nin izlediği bu politika sadece Mısır yönetimini değil, Mısır halkını da Türkiye’den soğutmuş, uzaklaştırmıştır. Mısır’da seçimle işbaşına gelmiş bir Cumhurbaşkanına askeri bir darbe yapıldığı bir gerçektir. Dolayısıyla, bir hukuk devleti ve demokrasi olma iddiasını sürdüren, askeri darbelerden derin yaralar almış Türkiye’de sorumlu herkes Mısır’daki bu darbeye demokrasi ve özgürlükler bağlamında karşı çıkmalıdır ve çıkmaktadır.

İDAM KARARLARI SAKAT
Kuşkusuz Mısır’daki idam kararları elbette birçok açıdan sakat ve batıldır. Her şeyden önce, yargılama sürecinin adil olmadığı izlenimi çok güçlüdür. Ancak en önemlisi siyasi kişilerin, hele hele seçimle Cumhurbaşkanı seçilmiş bir siyasinin idama mahkûm edilmesi kamu düzeni ve toplum psikolojisi, diğer bir deyişle, ülkenin barış ve huzuru bakımından büyük tehlike ve sıkıntılara gebe bir gelişmedir. Nitekim, söz konusu kararın açıklanmasından sonra Mısır’daki şiddet olayları tırmanmıştır. Siyasi kişilerin idam kararlarının infazı ne istikrar, barış ve refaha, ne de Mısır’ın karşı karşıya bulunduğu gerginlik ve güçlüklerin aşılmasına hizmet edecektir. Dahası, bu kararın infazı Ortadoğu’da demokrasinin yükselmesi için çaba gösteren ilerici güçleri zayıflatacak ve radikalizmin tırmanmasına neden olacaktır.

DAHA BÜYÜK YARALARA YOL AÇAR
Siyasi infazlar pişmanlık, öfke ve intikam duyguları yaratır. Açılan derin yaraların izleri ve acısı toplumda hep devam eder. Türkiye olarak bunu yaşıyoruz. Mısır’ın bu hataya düşmemesi için gereken ölçülü dostane uyarıları yapmamız da görevimizdir. Ancak Mısır’a emir veremeyiz ve tehdit edemeyiz. Umalım ki, idam cezaları temyiz aşamasında tekrar gözden geçirilsin ve düzeltilsin. Ülkenin olduğu kadar bölgenin huzuru için de, Mısır adalet ve insan hakları yolunu seçmelidir. Zira karışıklık, çatışma ve terörün hüküm sürdüğü Ortadoğu bölgesinin ve Arap dünyasının güçlü ve istikrarlı bir Mısır’ın liderliğine ihtiyacı vardır. Bu nedenle de Mısır’ın yeni iç çalkantılardan uzak kalarak bölgeye örnek olması elzemdir.

ERDOĞAN HASSASİYETİ SÖMÜRÜYOR
Mısır yönetimi ve yargısı bugün hassas bir kavşaktadır. Dolayısıyla dış dünyanın bu krizi Mısır’ın kendi iradesi ve kararlarıyla aşmasına yardımcı olacak şekilde davranması gerekir. Hal böyleyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarı maalesef kamuoyumuzun konuya ilişkin hissiyatını sömürerek, böylesine hassas bir konuyu dahi her zamanki gibi iç politika malzemesi yapmakta, ekseninden çıkartmakta ve istismar etmektedirler. Anlaşılmaktadır ki, Erdoğan ve AKP iktidarı, Mısır’daki son gelişmeleri, Batı’ya yönelik mesafeli tutumlarını tahkim edecekleri bir propaganda alanı olarak değerlendirmektedirler. Avrupa’yı sessiz kalmakla suçlayarak, “Benim için Mısır’ın Cumhurbaşkanı, Mursi’dir” diyerek, konuyu oraya buraya taşıyacağız diye yokuşa sürerek ucuz kahramanlıktan ibaret olan bu yaklaşım ne Mursi’ye, ne Mısır’a yardımcı olmaktadır. Hatta bu yaklaşımı benimseyenler Mursi’yi araçsallaştırarak ona en büyük saygısızlığı yapmaktadırlar. Seçim ortamında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun Mısır’daki tablo üzerinden kendilerine göndermeler yapmaları ayrıca yanlış ve yakışıksızdır. Mursi ve arkadaşlarının içinde bulundukları durumu, üretmeye çalıştıkları mağduriyete yakıt sağlamak için kullanmak ve bunu Türkiye’deki seçim kampanyasının bir unsuru haline getirmek etik değildir, kabul edilemez.

KAHİRE'DE BİR ELÇİMİZ DAHİ YOK
AKP hükümetinin Mısır politikası ulusal çıkarlarımıza zarar vermeye devam etmektedir. Kahire’de Büyükelçimiz yoktur. Ekonomik ve ticari ilişkilerimiz sıfır noktasındadır. Mısır’da iş yapan firmalarımız zorlanmaktadır. Oradaki öğrenci ve vatandaşlarımız “istenmeyen kişiler” psikolojisine sokulmuşlar ve tedirginlikle yaşamaktadırlar. Hem Mısır, hem İsrail’le kötü olan, Suriye’yle kavgalı olan, Libya, Yemen ve Irak’ta iç çatışmalarda taraf tutan, Suudi Arabistan ve Katar’la ittifak yapmayı bölgeyle iyi ilişkiler kurmak sanan Türkiye’nin Ortadoğu’da ağırlığı kalmamıştır. Yapılan bütün uyarılara rağmen AKP iktidarı bu yanlış ve tehlikeli dış politikadan vazgeçmemektedir. Anlaşılıyor ki sorumlu, yapıcı, uluslararası hukuka saygılı, iyi komşuluk ilkelerine göre belirlenen ve bölgesel ve uluslararası barış ve istikrar için çalışan bir dış politika için Türkiye’de yeni bir anlayışa, bir zihniyet dönüşümüne bunun için de yeni bir iktidara ihtiyaç vardır.