Necmettin Erbakan'ın Genel Başkan, Recep Tayyip Erdoğan'ın da İstanbul İl Başkanı olduğu yıllar. Hocanın büyük kızı ODTÜ'de öğrenci ve başı açık. Erdoğan, Genel Başkanına bir heyet göndererek ''Müslümanların lideriyse önce kızının başını örtsün,yapmıyorsa istifa etsin'' ültimatomunu gönderiyor.

Bu olay, türbanlı kızların iç dünyasına ışık tutan gazeteci Fehmi Çaltuk'un ''Merak Edilen Kızlar'' kitabında yer alıyor.

Aradan yıllar geçti, Recep Tayyip ''o günler geride kaldı, ben İslamcı değil, muhafazakar demokratım'' diyerek Başbakan oldu. Şimdi bu anıyı değerlendirse, bıçkın bir gülümsemeyle yuvarlak bir yanıt verecektir mutlaka. Ne demokratlığını zedeleyecek, ne türban özgürlüğü bekleyen tabanını üzecek bir yanıt olacaktır bu. Dünya liderlerini çat kapı ziyaret eden, bunu bir alışkanlık haline getireceğini duyuran Başbakan bu konuyu da Kasımpaşalı kıvraklığıyla geçiştirecektir.

Ama işte insan ne kadar değiştim dese de, hamurundaki yapı taşlarını içinden söküp atamıyor. Rahat olduğu, kendine güveninin dorukta olduğu bir anda ''Bizde ülkenin ileri gelenleri camiinin semtine bile uğramazlar'' deyiveriyor. Demokratlığı unutup, kendisinin açıklıkla yürüttüğü ibadet eylemlerini diğerlerine karşı bir üstünlük olarak sunabiliyor. ''Ben camiye gidiyorum, onlar gitmiyor'' demek isteyerek dini siyasete alet edebiliyor.Kastettiği ileri gelenler büyük ihtimalle Cumhurbaşkanı Sezer, muhalefet lideri Baykal ve yapmak istediklerinin önüne taş koyan diğerleri.Belki YÖK Başkanı Erdoğan Teziç.

Başbakanın sıklıkla demokratlıktan uzaklaştığına tanık oluyoruz. Belki içtenlikle istiyordur değişmeyi, ama bunu henüz başaramadığını attığı pek çok adımda açık ediyor. Ve zihninin gerisindeki hedefe doğru bir adım ileri iki adım geri yaklaşmak istediği endişesi haklı bir şekilde yayılıyor.

SANSÜRLENEN POPO

''Bari vakıf üniversitelerinde türban serbest olsun'' diyerek bir adım atıyor. Vakıf üniversiteleri ''özel'' üniversiteler ya, öğrenciler oraya parasını ödeyerek gidiyorlar ya, orada istedikleri gibi örtünsünler diyor. Yani parası olan türbanlı serbestçe okuyabilsin. Ayrımcılığın dik alası. Ama yoksul kesimlere bu görüşünü yutturmanın da yolu hazırdır : ''Adım adım zaptedeceğiz.''

Bu anlayışın örneklerinden biri Antalya'da yaşandı. Antalya'nın çiçeği burnundaAKP'li Belediye Başkanı Menderes Türel, bir duvara yapılan T-Box reklamının erotik bölümünü sansürletti. Reklamdaki yüzü görünmeyen genç kadının poposu sansür bantlarıyla kapatıldı ve üstüne ''T-Box sansürü'' yazıldı. Böylece reklam daha da ilgi çekici hale geldi.

Kadın vücudunun pazarlama yöntemi olarak kullanılması en çok biz kadınları rahatsız ediyor kuşkusuz. Ama bunu yasaklarla, sansürle engellemeye de karşıyız. Kadın olma bilincinin yaygınlaşması, eğitim ve kültür düzeyinin yükselmesi bunu sağlamalı.

N'OLACAK BU KADIN HAKLARI?

Ancak AKP iktidarının en zayıf karnı kadın meselesi. Kadın söz konusu olduğunda demokrat olma özlemlerini hemen unutuveriyorlar. Anayasa değişimi sırasında AKP'li milletvekillerinin ''pozitif ayrımcılık'' talebine tarihi sözlerle gösterdikleri tepki asla unutulmayacak.
Bugün de Türk Ceza Yasası'nın yeniden yapılanması çalışmalarında ellerini en çok titreten, bir türlü kabullenemedikleri madde ''töre cinayetleri''yle ilgili.

Töre için, namus için işlenen cinayetleri ''nitelikli adam öldürme'' suçuna sokmamak için büyük direnç gösteriyorlar. Bir yolunu bulup hafifletici nedenlerle indirimli ceza olarak korumaya çalışıyorlar. Namus için her yıl yüzlerce genç kadının öldürüldüğü bu ülkede onları öldürenlere katil muamelesi yapılamayacaksa, idam cezalarının kaldırılmış olmasıyla ilgili bu kadar böbürlenmek niye? Bu tasarının Genel Kurul'a nasıl geleceğini merakla bekliyoruz. Anayasa değişikliği sırasında kadınların güçlü ses çıkartmadığına bakmayın, bugün kararlıyız. Ceza yasasında kadın hakları çiğnenirse, tüm sivil toplum kuruluşları dünya liderlerine çat kapı akşam yemeğine gidip Tayyip Erdoğan'ın ne kadar demokrat olduğunu anlatacağız.