Zehra Ömeroğlu, Leman Dergisi’ndeki bir karikatürü nedeniyle 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Suçlama müstehcenlik. Ömeroğlu, “İktidar kimin elindeyse mizah çok korkutucu geliyor. Çünkü mizah, iktidarın yerini sarsan bir şey” diyor.

Mizah iktidarı sarsar
Zehra Ömerova (Fotoğraf: BirGün)

Işıl ÇALIŞKAN

Çizgilere olan düşkünlüğü çocuk yaşta başlamış. Milli Eğitim Müdürü babasının yanında ‘ciddi meseleler’in içine düşünce kendi eğlencesini yaratmayı seçmiş. Nasıl mı? Gözlemlediklerini çizgilere dönüştürerek... Fakat eğlencesini yalnızca kendisine saklamış uzunca bir süre. Ta ki üniversite çağına gelip iş hayatına atılıncaya kadar… Gündelik hayat koşturmacasında insanların gülmediğini fark ederek, kendisini eğlendiren mizaha yönelmeyi seçmiş. O gün bugündür de sevilen bir karikatürist Zehra Ömeroğlu. 10 yıldır mizah dergilerinden Leman’da çizgileriyle güldürüyor. Şimdilerde bir karikatürü nedeniyle 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. Haksızlığa uğradığını düşündüğünü belirten Ömeroğlu, içinde bir kırgınlık olduğunu söylüyor ve “Bunlarla uğraşmayalım işimizi yapalım istiyorum ama tabii bunlar çok romantik kalıyor” diyor. Ömeroğlu ile süren davasını ve çizgilerle olan serüvenini konuştuk.

Karikatür serüveniniz nasıl başladı?

Çok uyumsuzdum ben. Üniversiteyi bitirdim, iş hayatına atılacağım, atılamıyorum. İşletme okudum aslında, bambaşka bir alan. Normal bir hayat yaşamaya bir türlü uyum sağlayamadım, istemedim. Bir şirkette çalışmaya başladım, insanlar hiç gülmüyordu. O kadar sıkıcı geldi ki her şey… Arkadaşlarım tek tek evleniyorlardı, çocukları oluyordu ve ben sanki hepsini uzaktan izliyordum. Bu uyumsuzluk da beni tek eğlendiğim şeye, mizaha yönlendirdi. Ortaokuldan beri sıkı bir karikatür okuyucusuydum. En çok da Leman Dergisi okurdum. Ve ‘‘Çok eğlendiğim bir yer var neden orada olmuyorum?’’ diye düşündüm. Etrafımdaki insanlar o kadar gülmüyordu ki gülmeyi unutmamak için notlar alıyordum. O aldığım notları çizmeyi denedim. Yavaş yavaş, çok amatörce tabii. İlk Bayan Yanı Dergisi’ne gönderdim. İşlerim yayımlanmaya başladı. 1 sene sonra Leman Dergisi’ne davet edildim. 10 senedir de Leman’dayım.

OKURU KOLLAYAN BİRİ DEĞİLİM

Mizah konularını belirlerken hassasiyetlerin neler oluyor?

Aslında bunlar benim hassasiyetlerim mi yoksa bana dayatılanlar mı ondan hiç emin değilim. Mizah yapabilmek için aslında empatiden biraz geri durmanız gerekiyor bana göre. Çünkü o konuyu nesneleştirmeniz gerekiyor. Eğer kendinle o konu arasına mesafe koymazsan o konuya mizahi bir bakış açısıyla bakamazsın. Ve o mesafeyi koyduğun zaman da bu empatiyi azaltan bir şey o yüzden bu politik doğruculuk bizi çok yaralayan bir şey.

Hassasiyet bazen mizaha zarar veren bir şey de olabiliyor. O dengeyi gözetmek biraz zor benim için. Ben çok okuru kollayan, üzülmesin, kırılmasın diye düşünerek çizen biri değilim. Çünkü eğlenmeye ve eğlendirmeye çalışıyorum. İnsanlardan da bu toleransı bekliyorum.

Kendinize otosansür uyguladığınız oluyor mu?

Bu üzerine çok düşündüğüm bir soru. Ben uyguladığımı düşünmüyordum açıkçası ama bir 8-9 sene önceki işlerime baktım ve inanamadım. Öyle bir otosansür uyguluyormuşuz ki biz birkaç gün çok üzüldüm fark ettiğimde. Çünkü bunun bu kadar sinsice benim içime yerleşmiş olması canımı sıktı. Çok farklıymış o zaman çizdiklerim. Bu sadece iktidarla ilgili de değil. Dünyada da artık fikir akımları bambaşka. İstediğiniz şeyi söyleyemiyorsunuz. Her kelimeyi 40 kere tartıyoruz. Bunun olumlu da olumsuz yanları da var. Ben ceza alırım, bir dava açılır diye otosansür uygulamıyorum sadece, halk da çok yargılayıcı. Ne çizerseniz çizin bundan kaçamıyorsun maalesef. Herhangi bir konuda birdenbire bir linç yerken bulabiliyorsun kendini.

Peki bu baskıcı atmosfer sizi ne kadar etkiliyor?

Bu aslında o kadar kötü bir şey ki. Her dönem mizahın üzerinde baskı olmuş. Tabii ki son dönemde olduğu kadar yokmuş ama mizahın üzerinde her zaman bu baskı olmuş. Hep hapse giren, çıkan çizerler olmuş. İktidar kimin elindeyse mizah çok korkutucu geliyor. İktidar ve mizah birbirine çok zıt şeyler. Çünkü mizah iktidarın yerini çok sarsan bir şey.

Mizahçıysanız bir çocuk zihni de gerekiyor ya bir noktada bunu yok saymayı öğrenebiliyorsunuz. Bir çocuk kadar özgür, saf düşünmek şart. Başka türlü kendinizi bu kadar iyi ifade edemezsiniz.

Şu an devam eden bir davanız var. Biraz bahseder misiniz?

Pandeminin başlarında açıldı bu dava bana. Ben Marmaris’in bir köyündeydim. O zaman haber geldi dergiye polis geldi diye. Tatsız bir şey tabii.

‘Pandemide seks’ diye bir karikatür. O zamanlar Covid-19’un belirtilerini yeni yeni idrak ediyorduk. Tat koku kaybına yol açtığını öğrendiğimiz zamanda çizmiştim. Bence pornografik değil, erotik bile diyemeyeceğim bir karikatür. İçeriğini anlatmayayım şimdi dava süreci hâlâ devam ediyor çünkü. Müstehcenlik gerekçesiyle açıldı dava. 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

Peki müstehcenlik nerede başlar nerede biter?

İşte asıl soru bu. Bunu hukukçular da kendi aralarında tartışıyorlar. Bunun kanunda da net bir tanımı yok. O yüzden çok keyfi karar verilebiliyor aslında. Maalesef bunun tanımı da bir keyfiyette yapılıyor. Net bir tanımı yok. Pornogrofik dendiğinde bunun bir tanımı var mesela ama müstehcenliğin öyle bir tanımı yok. Bakalım, tanımı neymiş biz de mahkeme sonucuyla öğreneceğiz. Ekim’de karar duruşması var. Savcı mütalaasını vermiş.

Davayı kim açmış?

Savcılığın denetimine takılmış. Birinin şikâyeti üzerine açılmamış.

Peki bundan sonraki çizimlerinizi etkileyecek mi bu durum?

Bundan ben çok korktum aslında. Acaba kendi kendimi bir engeller miyim? diye düşündüm. Çünkü çizerken zihninizin gerçekten özgür olması gerekiyor. Ama çizerken unutuyorum ve yine kendi dünyama dalıp çizmeye devam ediyorum. Bunun bana bedeli olur mu olabilir tabii…

Bu davayı düşündüğünüzde neler hissediyorsunuz?

Haksızlığa uğradığımı düşünüyorum. Davanın sonucuna çok kafa yormamaya çalışıyorum. İçimde tabii ki bir kırgınlık var. Yaşayalım görelim diyorum bilmiyorum gerçekten. Tabii sonucu her şey olabilir. Belki de sonucunun ne olacağını bilmediğimdendir. Bunlarla uğraşmayalım işimizi yapalım istiyorum ama tabii bunlar çok romantik kalıyor.