Pek çok açıdan önemsediğim CLR James’in bu kez Melville okumalarına değinmek ve bu okumalardan yola çıkarak

Pek çok açıdan önemsediğim CLR James’in bu kez Melville okumalarına değinmek ve bu okumalardan yola çıkarak Moby Dick konusunda birkaç söz söylemek istiyorum.

Yıllardan beri Amerika’da kaçak olarak yaşayan James 1952’de yakalanmış ve Ellis Adası hapishanesinde bir yıl alıkonulduktan sonra sınır dışı edilmişti. Hapishanede kaldığı bir yıl içinde daha önce Melville okumaları sırasında düştüğü notları, çıkardığı taslakları genişletti, eklemeler yaptı, bunları derledi ve bir kitap haline getirdi. James, Mariners, Renegades and Castaways (Gemiciler, Firariler, Kazazedeler) başlığıyla yayımlanan kitapta, özellikle Moby Dick’ın ana karakteri Kaptan Ahab konusunda tartışılacak tezler ileri sürer. Kanonik okumalarda birkaç noktada çatlaklar açar. Bu soy okumalara damgasını vuran despot Ahab ve hoşgörülü İsmail karşıtlığına karşı çıkar; bu iki karakterin çatışmaları, çelişkileri kendi içlerinde barındırdıklarına hükmeder. Gemiyi de bir fabrikaya benzetir.

İlk kez 1953’de, McCarthy’nin komünist avladığı yıllarda yayımlanan kitap salt bir edebiyat incelemesi değildir. James tarihi de gözden geçirmiş, kölelik, siyah insana bakış emperyal güç gibi konu ve temaları yeniden ele almış, Melville’i Amerikan edebiyatının dışına taşan ve yeni bir uygarlığı duyuran yazar olarak değerlendirmiştir. Melville’in sadece yazdıklarını değil, yazmadıklarını da, onun sessizliğini de okumuş ve yorumlamıştır. James’in kitabı bütün bu niteliklerinden dolayı da, bugün postkolonyal incelemeler literatüründe özel bir yere sahiptir.

James’e göre, doğmakta olan yeniyi duyuran büyük yazarlardan biridir Melville. Kriz ve geçiş dönemlerinde ortaya çıkan büyük yazarlar eski dönemin sona ermekte ve bir yenisinin onun yerini almakta olduğunu, yeni bir dönemin başladığını duyururlar. Yeni tutkuları, yeni idealleri, yeni ihtiyaçları ifade eden karakterler yaratırlar. Melville on dokuzuncu yüzyıl ortalarının böyle bir dönem olduğunu kavramış ve Ahab karakteriyle yeniyi duyurmuştu.

James’e göre Melville bireyciliği kutsuyordu; fakat bireyciliğin ikili doğasını biliyordu; bu nedenle birey ile doğa (Ahab ve Moby Dick) arasındaki çatışmanın, birey ve toplum (Ahab ve gemi mürettebatı) arasındaki gerilimin de altını çizmiş, bireycilikten ödün vermeksizin demokratik bir toplumun bir mümkün olup olmayacağını araştırmıştı

James, Melvill’in Kaptan Ahab ile dünya edebiyatının en özgün karakterlerinden birini yaratmakla kalmadığını, bu karakter üzerinden insanlığın geleceğine dair öngörülerde de bulunduğunu belirtir. Çevresini aydınlatan birey, Prometheus’vari bir kahramandır o; fakat aynı zamanda yirminci yüzyıl diktatörlerinin habercisidir de.

Hatırlanacağı üzere, Edward Said de 9/11 sonrası intikam peşinde koşan dinsel bir retorik kullanarak modern haçlı seferleri başlatan, Usame bin Laden’e karşı hınç politikası yürüten, onu yargılamadan cezalandırmak isteyen Başkan George W.Bush’u, beyaz balinadan intikam almayı ölümcül bir saplantı haline getirmiş olan, bunun için bütün mürettebatın hayatını da hiçe sayan Kaptan Ahab’a benzetmişti. Başkan Bush’un gözünde Usame bin Laden yeryüzündeki bütün kötülüklerin kaynağı, bütün kötülüklerin bedenleşmiş haliydi. Edward Said bu figürü seküleştirmek ve gerçekliğin alanına geri getirmek gerektiğini vurgulamıştı.

Bir de şu var: RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) militanları da Stammheim’da Moby Dick’i okumuş, okumakla kalmamış romandaki karakterlerin adlarını tecrit hücrelerinden birbirleriyle haberleşmede kod adı olarak seçmişlerdi. Faşist geçmişiyle henüz tam olarak hesaplaşmamış, bazı kilit noktalarında Nazi döneminin karanlık isimlerinin görev yaptığı Batı Alman devletini Moby Dick (Leviathan) olarak görüyor, canavara karşı yürüttükleri bu mücadelede gemideki balina avcılarıyla özdeşleşiyorlardı. (Starbuck adını alan Holger Meins hapiste açlık grevinde ölmüştü. Adını Moby Dick’deki bir karakterden almıştı, ama bir başka Melville karakteri, Bartleby gibi hapishanede açlıktan ölmüştü.)

Melville’in adını Kitabı Mukaddes’den alan anlatıcısı İsmail arayış içinde olan tedirgin bir ruhtur. Sıradan bir serüvenci değildir. Kutsal kitaptaki adaşı susuzluk çeker, suya doymak ister. Annesi Hacer susuzluk çeken oğluna su bulabilmek için çırpınır, su arar. Anlatıcı İsmail de susuzluk çekmektedir. Şu anlamda: Hayatın derin anlamını kavrayabilmek için denize açılmıştır. Onun için denize açılmak hayatın özü olan suya karışmaktır. Hayatın anlamı da hayatın özünde saklıdır.Ama, böyle bir arayışa koyulabilmek için öncelikle kıyı ile çizilmiş sınırı aşmıştır. Herkesin cesaret edebileceği, göze alabileceği bir şey değildir bu. Çok sayıda insan Manhattan doklarına kadar gelip oradan uzun uzun denize baktıktan sonra geri dönerler. Sınırı aşmaya, gemiye binmeye cesaret edemezler.

Kimi liberal eleştirmenler, örneğin F.O. Mattiessen, İsmail’de Emerson’cı idealizmin bir yansımasını gördüler. Onlara göre, İsmail hoşgörülüydü; dinsel ve kültürel göreceliği savunuyordu. Gerçekten, böyle bir tezi destekleyecek kimi ipuçlarını barındırır İsmail karakteri. İnsanlar arasında evrensel bağlar bulunduğunu düşünür. Bütün inançları irrasyonel bulsa da oruç tutan Queequeq’in inancına saygı gösterir gemideki diğerlerine de saygı göstermelerini söyler. Queequeg ile dostluğu homoerotik tonlar da taşır. Gemi mürettebatıyla arasına bir uzaklık koyar ve bu mesafeden gözlemleyerek anlatır.

Bir yerli kabilesinin adını taşıyan gemi, Pequod bir bakıma Amerikan toplumunu sembolize. Değişik ırklardan (beyazlar, Afro-Amerikalılar, Polenezyalılar..), farklı inançlardan, kültürlerden insanlar biraraya gelmişlerdir. Ama bu erkeklerin dünyasıdır. On dokuzuncu yüzyıl Amerikan kamusal hayatının marjında yer alan kadınlar bu kez de denizin kıyısında kalmışlardır. Dahası, bu dünyaya hükmeden bir despot vardır: Bütün mürettebatı ölüme sürekleyen Ahab. Onun varlığı, idealize edilmiş Amerikan toplumunu, ideal cumhuriyet anlayışını birden siler. Gemideki gündelik çalışma koşulları da çok ağırdır. yüzen bir çalışma kampıdır Pequod. Ahab salt geminin değil, bütün acımasızlığıyla kapitalist ekonominin de kaptanlarından biridir.