Sanatçılar baskılara karşı “Özgür Sanat Meclisi”nde bir araya geldi. Bu örgütlülüğün sürdürülebilir olmasının önemine dikkat çeken imzacı Erdal Güney, “Hayat var olduğu sürece sanat ve sanatçının mücadelesi sürecektir” dedi.

Mücadelemiz hep sürecek
Fotoğraf: Pixabay

Işıl ÇALIŞKAN

AKP iktidarının baskıcı politikaları sanat dünyasında ciddi bir tahribata yol açtı. Sansür, soruşturma, tutuklama ve yasaklama gibi baskıcı uygulamalar, sanatçıların kendilerini özgürce ifade etme alanlarını sınırladı. Sanatçılar buna karşılık, haklarını savunmak üzere bir araya gelerek “Özgür Sanat Meclisi”ni kurdu.

Sanat dünyasından çok sayıda ismin bir araya geldiği ilk toplantıda, sanatçıların sanatlarını icra edecek yer bulamama ve ekonomik yetersizlikten dolayı sanatını icra edememe gibi sorunları konuşuldu. Toplantıda yasaklanan oyunlar ve konserlerin, sansürlenen filmler ve yıllardır sürdürülen “ayrıştırıcı, ötekileştirici” kimlik politikaları üzerinden, susturulan diller ve tüketilmeye çalışılan bir barış kültürü olduğu kaydedildi. Sanatçılarla oluşumu konuştuk.

YAŞAM ALANIMIZ KÖŞEYE SIKIŞTI

Özgür Sanat Meclisi’nin çağrıcısı gazeteci yazar Hatice Özbay, bu oluşumun nasıl bir ihtiyaçtan doğduğunu şu sözlerle ifade etti: “Demokrasinin sanata ihtiyacı var, sanatın ise özgürlüğe ihtiyacı var. Ancak özgür değiliz. Gerici, yobaz, bağnaz, zihniyet faşizan yaptırımlarıyla bir yandan olanca hışmıyla basını susturmaya, sanatçılar hakkında soruşturmalar açmaya, haksız gözaltılar, tutuklamalar yapmaya devam ederken yasaklanan oyunlar, poşete giren kitaplar, yasaklanan konserler sanatçılar. Liste uzamaya, yaşam alanlarımız da iyice sıkışmaya başladı.

Sıklıkla dile getirdiğimiz görece bu ortak fikirle ‘Bir şey yapmalı’ diyen sanatçı dostlarımla Özgür Sanat Meclisi oluşumunun bir parçası olmak istedim. Ülkemizin dayatmalarla susturulan değil, konuşan, üreten insanlara ihtiyacı var.”

Hatice Özbay

İlk buluşmanın İstanbul Kadıköy Gazhane’de gerçekleştirildiğini ifade eden Özbay, “Buluşmanın en güzel yanı kısa zamanda çok sanatçının haberdar olması ve katılım sağlamasıydı. Oluşumun hızla büyüyeceğine inanıyorum. Özgür Sanat Meclisi buluşmasının diğer bir güzel yanı da siyaset üstü ve partiler üstü bir oluşum olarak; yenilikçi, genç, dinamik sanatçıların yanı sıra, kadınların çoğunluğu oluşturarak büyüyeceğine inandığım bir oluşum olması” dedi. Özbay, "Sanatçıların Özgür Sanat Meclisi aracılığıyla dayatmalarla, zorlamalarla kısılan seslerini duyurabileceklerinin inancındayım” ifadelerini kullandı.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİLİNÇ ÖNEMLİ

Özgür Sanat Meclisi’nin imzacısı müzisyen Erdal Güney ise sanat emekçilerinin sorunları karşısındaki en önemli bariyerin örgütsüzlük olduğuna vurgu yaptı. Güney, örgütsüzlük sebebiyle sanata ve sanatçılara yönelik ekonomik, demokratik ve politik sorunların mütemadiyen ve artarak devam etmesine  engel olunamadığını söyledi.

İktidar ve kültür-sanat endüstrisi kaynaklı yasaklarla, sansürle, üretimleri nedeniyle hukuki ve keyfi engellerle boğuşan birçok sanat insanı olduğuna dikkat çeken Güney, “Bunların yanı sıra yaşam ve üretim olanaklarını engelleyen zorlu ekonomik baskılarla da mücadele etmekteler. Sosyal güvencelerinin olmaması, üretimlerinin paylaşılacağı kamusal alanların sınırlı olması, popülerlik müessesesinin her daim politik içeriğiyle revaçta olması da yaşanan sorunlara eklenebilir” ifadelerini kullandı.

Sanat emekçilerinin bu sorunlara karşı atacağı her türlü adımın kıymetli olduğunu söyleyen Güney, Özgür Sanat Meclisi’nin önemine ilişkin şu ifadeleri kaydetti: “Mesele hak mücadelesinde sürdürülebilir bir bilinç ve kültür oluşturmakta. Yarına ait sözleri olduğunu iddia edenlerin bu bir araya gelişin nedenlerine ve taleplerine sadece kulak vermekten öte, sanat ve kültüre ait söz ve irade alanlarını muhataplarına teslim etmeleri gerektiğini bilmelidirler. Hayat var olduğu sürece sanat ve sanatın mücadelesi sürecektir; bugün olduğu gibi yarın da…”

ASLA EGEMENLERE BOYUN EĞMEYECEĞİZ

Ressam Taner Güven de Türkiye’nin tarihi boyunca sanata ve sanatçıya karşı çoğu dönem kapsayıcı olmadığını aksine sanatı ve sanatçıyı iten, döven, cezalandıran, süren, yakan ve yok eden bir anlayışta olduğunu belirtti. Bir araya gelmelerinde bu anlayışı değiştirmeyi amaçladıklarını ifade eden Güven, “Yüz yıllık Türkiye siyasi tarihinin en önemli iktidar seçimlerinden biri yapılmak üzereyken, bu ülkenin edebiyattan resme, müzikten sinemaya, heykelden hata ve fotoğrafa kadar bilinen her sanat disiplininin sanatçıları olarak, bütün iktidar taliplilerine siyaset üstü bir yaklaşımla sesimizi ve taleplerimizi duyurmak istiyoruz” dedi.

 “Örgütlüyüz ama örgüt değiliz” diyen Güven, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evet örgütlüyüz çünkü sanatın her disiplininden, her düşüncesinden sanat emekçisi ve yaratıcıları olarak artık ortak bir payda için bir araya geliyoruz ve bu birlikteliğimizi bir baskı gücü olarak büyüterek devam ettirmeye kararlıyız. İnsanlık tarihi boyunca  söylenmeyeni söyleyen, yapılamayanı yapan, cesaret edilemeyene cesaret gösteren tek şey sanat olmuştur. Bu karakterden dolayıdır ki artık asla boyun eğmeyeceğiz ve asla egemenlerin koltuğunun altına girmeyeceğiz.”

Taner Güven

Güven, Özgür Sanat Meclisi’nin taleplerini ise şu ifadelerle sıraladı: “Sanatsal ifade özgürlüğünün ve özgür sanat üretiminin bir anayasal hakka taşınması. İnsan hakları temel kavramı içinde sanatsal hak vurgusunun belirtilmesi. Tüm sanat disiplinlerinin tanınması ve özlük haklarının güvence altına alınması. Tüm sanat ürünlerinin telif hakkı alanlarının açık tanımlanması ve koruma altına alınmasını sağlayan bağlayıcı kanun ve yönetmeliklerin çıkarılması. Sanatın toplumla daha yaygın buluşması yollarının açılması ve teşvik edilmesi. Merkezi devletin ve yerel yönetimlerin sanatsal üretimlere ve sanatın halkla buluşmasına yönelik fonları çoğaltması ve bütçe ayrılmasını yasal bağlayıcı hale getirmesi. Yeni bir bakış ve yeni bir söylem geliştirerek tek bir ses olarak iktidarların sanata yeni imkânlar, yeni yollar açmasının baskı gücü olmayı kararlılıkla sürdürülmesi.”