Muğla’da ekolojik yıkıma karşı ‘Çok Geç Olmadan Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz’ sloganıyla çevre mitingi düzenlendi. Mitingde, “Yok edilen bizim doğamız, yaşam alanlarımızı savunacağız” denildi.

Muğlalılar talana isyan etti: Doğa yok ediliyor
Fotoğraf: BirGün

BirGün/EGE

Muğla’da ‘Çok Geç Olmadan Yaşam Alanlarımızı Savunuyoruz’ sloganıyla çevre mitingi gerçekleştirildi. Mitinge ekoloji örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri, siyasi partiler ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Miting öncesi yurttaşlar Mehmet Ali Eren Parkı’nda toplandı. Mitingin yapılacağı Açık Oto Pazarı’na kadar yürüyüş gerçekleştiren kitle “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz”, “Deştin Çayı özgür aksın”, “Dinamitçi Sinpaş Marmaris’i terk et”, “Bırakın kıyılar doğal kalsın” şeklinde sloganlar attı.

Çok Geç Olmadan Yaşama Alanlarımızı Savunuyoruz Muğla Mitingi Tertip Komitesi tarafından yapılan ortak açıklamada, “Türkiye’de saldırılar saymakla bitmiyor, Muğla’da ortalamanın üstünde kötü bir durum var. Kâr üzerine kurulu sistem, adını koyarsak kapitalist sistem bizi geçinme araçlarımızdan yoksun bırakarak sürdürülmek isteniyor. Yoksulluğa, geçinememeye, yaşam alanlarımızdan edilmeye ‘HAYIR’ diyoruz, kabul etmiyoruz. Saymakla bitmeyecek saldırılar, Meclis’ten ya da kendisini sermayenin istediği her şeyi yapmakla görevli sayanlarca hızla uygulanıp hukuk-mevzuat diye karşımıza çıkarılıyor. Dünyada, yurttaşlarının kamu organlarını bu kadar çok davayla durdurmaya çalıştığı başka bir ülke yoktur. Açılan davaların yetmediği bütün ülkede talana, yağmaya karşı yaşadığı yeri savunmaya, geçinmeye çalışan ezilen, yerinden edilen, yaşam alanlarından koparılanların çığlığı, karşı çıkışı yükseliyor her yerden” denildi.

YAŞAM ALANLARINI KAYBETMEK İSTEMİYORUZ

Muğla’nın yüzde 59’unun maden ruhsat alanı ilan edildiği vurgulanan açıklamada, “Muğla’daki termik santralların hepimizi canından ettiği, sağlığımızı bozduğu, ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak için değil, zengini daha çok zengin etmek için çalışmaya devam ettiğini bütün ülke biliyor, biz de biliyoruz. Bu santralların kapatılmasına çeyrek asır önce 1996’da ülkenin mahkemeleri karar verdi. Bu ülke mahkeme kararlarının uygulanmadığı ülke olmaktan çıkmalı. Bu termik santrallar o tarihte mahkeme kararları çıkmış olmasına rağmen kapatılmadığı gibi, sermayesine sermaye katmaya çalışan, kâr peşinde olan şirketlere satıldı, özelleştirildi. Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santralların ömrü uzatılmaya çalışılıyor. Bunun bir aldatmaca olduğunu biliyoruz, bu yanıltmaya ortak olmamız isteniyor; kabul etmiyoruz, canımızdan olmaya ortak olmayacağız. Yaşamak hepimizin hakkı, yaşam alanlarını kaybetmek istemiyoruz” diye belirtildi.

Açıklamada talepler şu şekilde sıralandı:

•Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılması

•Çevreye-ekolojiye ilişkin kararların, ortak varlıkların, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilmesi, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden yapılandırılması

•İklim krizinin hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğunun kabul edilmesi; iklim krizinden sadece etkilenmediğimizi, aynı zamanda krize katkıda bulunulduğunun kabul edilmesi

•Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesislerin ve projelerin bir an önce sona erdirilmesi

•Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmesi; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulması; kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilmesi

•Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye’de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilmesi.