Mutlu olmak çocukların doğal hakkıdır

DAMLA KARAKUŞ

Şöhret Doğruyol Sağbaş’ın yeni çocuk romanı, Tuhaf Bilimler Akademisi serisinin ikinci kitabı Genom, Epsilon Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Çocuklar ve eğitimciler tarafından büyük ilgi gören ilk kitabın onuncu baskısıyla eş zamanlı çıkan Genom, sürükleyici anlatımı ve akıcı diliyle nefes kesen bir maceranın kapısını aralıyor. Sağbaş’la Tuhaf Bilimler Akademisi 2- Genom üzerine konuştuk.

Dokuzuncu kitabınız Genom, serinin ilk kitabından neden 4 yıl sonra çıktı?
Gerek sosyal medya üzerinden aldığım mesajlarda gerekse katıldığım söyleşilerde devam kitabını ne zaman yazacağıma dair çok fazla soru almama rağmen araya başka kitaplar girdi. Okurlarım çocukluktan çıkmadan kitabın devamını okumak istiyorken buna hazır mıydım? Serileri devam ettirmek her ne kadar kolay gibi görünse de bir önceki kitabın yakaladığı çizgiden ötürü okurun beklentilerini karşılayabilecek bir roman ortaya koymak daha zorlu bir süreç. Devam kitabı, önceki kitabın çıtasının en az bir üstünde olmalı. Okuduğum bazı seri kitaplarda zaman zaman düştüğüm hayal kırıklıklarından da olabilir bu düşüncem. Demlenme sürecinden sonra da fikirlerim, kalp atışlarımı hızlandırmaya hâlâ devam ediyorsa yeni kitap için doğru zaman gelmiştir derim. Genom için de böyle oldu. Öyle bir zaman geldi ki yazmasam olmazdı.

Ütopyaya Yolculuk serisinde çevre sorunlarından yola çıkarak iklim krizi farkındalığı yaratma amacınız vardı. Tuhaf Bilimler Akademisi serisi için de sosyal sorunlar çıkış noktanız mı?
Tuhaf Bilimler Akademisi serisinin ilk kitabını “Hayatı sınavlardan ibaret sanan ebeveynlere ve böyle olmadığını bilen çocuklara” ithaf etmiştim. Genom’u da “Çocukluk anılarının bireyin tüm yaşamına yansıdığının farkında olan tüm büyüklere ve mutlu bir çocukluk geçirmeyi hak eden tüm dünya çocuklarına” ithaf ettim. Her iki kitabın da alt mesajı ortak. Ebeveyn tutumlarındaki hataların, çocuklarda bırakacağı derin izlerin yıllar geçse de kapanmayacağının, büyüseler de bunlar dâhilinde ortaya çıkan sorunlarla baş etmek durumunda kalabileceklerinin altını eğlenceli bir kurguyla çizmeye çalıştım.

Romanı yetişkinler de okuyabilir diyebilir miyiz?
İsteğim de bu yönde. Dokuz yaş üstü her birey okusun isterim.

Kitabın tanıtım bülteninde şöyle bir ibare geçiyordu: “Yazar, azim ve hırs arasındaki ince çizgiyi yakalayamayanların zararının en çok da kendine dokunduğunun altını bir kez daha çiziyor.” Bu eleştiri ebeveynlere diyebilir miyiz?
Çocuk yetiştirmek bence başlı başına bir sanat. İbn-i Haldun’a “Çocuğumu nasıl terbiye etmeliyim?” diye sorduklarında “Kendinizi terbiye edin. Zira siz nasılsanız onlar da öyle olacak” demiş. Çocuklarımızı vizyonumuz dâhilinde yetiştiriyoruz. Bu süreçte bazı ebeveynler, çocukluklarına dair gerçekleştiremedikleri hayallerini, çocukları üzerinden karşılama yanılgısına düşebiliyor. Farkında olmadan çocuğa, çocukluğunu yaşama fırsatı tanımadıkları gibi, yüksek beklentiler ve kıyaslamalarla hırslarının kurbanı oluyor ve sorunlu bireylerin yetişmesine zemin hazırlıyorlar. Bu baskının üstesinden her çocuk gelemiyor. Amacım, romanlarımdaki karakterlerle bu gibi durumları somutlaştırarak kanıksanan bazı konularda her iki nesil üzerinde de farkındalık yaratabilmek.