Akademisyen ve besteci Mustafa Avcı, Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde yapan Emre Yeksan’ın yazıp yönettiği Yuva adlı filme yaptığı müzikle Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Özgün Film Müziği ödülünü aldı. Kendisiyle ödülü ve müziğini konuştuk. • Etnomüzikolog ve kültür tarihçisisiniz. Müziğin akademik ve tarihsel yönü sizi nasıl besliyor? Bağlama çalmaya başlar başlamaz, […]

Müziğin ve tarihin izinde bir yolcu

Akademisyen ve besteci Mustafa Avcı, Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Venedik Film Festivali’nde yapan Emre Yeksan’ın yazıp yönettiği Yuva adlı filme yaptığı müzikle Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Özgün Film Müziği ödülünü aldı. Kendisiyle ödülü ve müziğini konuştuk.

• Etnomüzikolog ve kültür tarihçisisiniz. Müziğin akademik ve tarihsel yönü sizi nasıl besliyor?

Bağlama çalmaya başlar başlamaz, bağlamaya duyduğum aşk daha da derinleşti ve neyime güvenerek bilmediğim bir sebepten, hayatımı bir bağlamacı olarak sürdürme isteği bende ağır basmaya başladı. Bir Ankaralı ve bozuk-düzen-sever olarak, kendimi TRT ve ayrıca da Neşet Ertaş ekolüne yakın bulduğum (ve bozuk düzen eğitimi çok yaygın olmadığı) için TRT’den bir hocayla çalışmam gerektiğine karar verdim. Yaz tatili için Ankara’ya döndüğümde, hayranı olduğum icracı ve hocalardan Coşkun Güla’nın Kalan Müzik’ten çıkan “Bağlamada Tezene Tavırları” albümünün kapak yazısında bulduğum adrese giderek, Ankara Necatibey Caddesi’ndeki dersanesinde rahmetli hocayı buldum. İlk bağlama ve nota derslerimi rahmetli Bircan Pullukçuoğlu ve Coşkun Güla hocalardan aldım. Yazları Ankara’da Coşkun Hoca’ya (ve ardından bir süre de Okan Murat Öztürk Hoca’ya) gitmeye devam etsem de yaklaşık beş sene boyunca Mehmet Erenler hoca ile bağlama çalıştım. Ardından İTÜ’de MİAM (Müzik İleri Araştırmalar Merkezi) diye bir merkezin açıldığını ve benim gibi lisansı müzik olmayan öğrencileri de yüksek lisansa aldığını öğrendim. Bu arada bağlama çalmaya başladıktan kısa bir süre sonra beste de yapmaya başlamıştım ve zamanla da beste yapmak arzum icracılığın fazlasıyla önüne geçmeye başlamıştı.

• Bu dönemde de MİAM’a girişiniz oluyor, değil mi?

Lisans bittikten sonra biraz zor da olsa ailemi ikna ettim ve MİAM’ın sınavlarına girdim. MİAM’da etnomüzikolojiyle tanıştım, müzik teorisi ve müzik tarihi dersleri aldım ve daha da önemlisi farklı disiplinlerden besteci, icracı, teorici, ses mühendisi ve müzik bilimci arkadaşlarla tanıştım. Yeri gelirken belirtmekte fayda var; MİAM, Türkiye müzik tarihindeki en devrimci projelerden ve sanat okullarından birisidir.

MİAM’da okurken nihayet “Türkiye’de Arabesk Olayı” kitabının yazarı etnomüzikolog Martin Stokes ile tanıştım ve onun Boğaziçi’nde verdiği müzik sosyolojisi dersini takip ettim. Onun da yönlendirmesiyle doktora çalışmalarım için ABD başvuruları yapmaya başladım ve tam burslu olarak dünyanın en önemli müzik bölümlerinden birisi olan New York University (NYU) Müzik Bölümüne kabul edildim.

• Etnomüzikoloji çalışmaları neleri kapsar?

Etnomüzikoloji Kabaca müzik antropolojisi demek. Bu yüzden de bütün beşeri ve sosyal bilimlerle yakından alakalı bir disiplin. Antropolojinin son yıllarda tarihle kurduğu ilişkinin de değişmesi ve dolayısıyla “günümüzün tarihini yazmak” ya da “geçmişin antropolojisini yapmak” gibisinden paradigmatik değişimlerin de etkisiyle kendimi bir şekilde kültür tarihiyle ilgilenirken buldum. Bu bağlamda da ilgilendiğim müziklerin, seslerin ve toplumsal cinsiyetle ilgili konuların geçmişteki izlerini sürmeye başladım. Bu süreçte müziğe ve dansa dair fikirlerim de değişmeye başladı. Doğal olarak bu durum yaptığım müziğe de sirayet etmeye başladı.

• Yuva filminin müziklerinin beste süreci nasıl gelişti?

Yönetmen Emre Yeksan’la tanışıklığımız üniversite yıllarına rastlıyor, nereden baksak 17-18 yıl olmuş. Emre’nin ilk film Körfez’i izlediğimde çok hoşuma gitti. Hemen ardından Emre’nin ikinci filmi Yuva’nın Venedik Bienali tarafından açılan “Biennale College Cinema” projesi tarafından destekleneceğini öğrendiğimde de Emre adına çok sevinmiştim. Bundan kısa bir süre sonra, yani 2018 Şubat’ında, Emre’yle buluştuk ve Yuva’nın müziklerini yapmam konusunda anlaştık. Emre, film için minimalist, atmosferik ve soundscape (ses alanı) kompozisyonu diyebileceğimiz müzikler düşündüğünü söyledi. Bir besteci olarak ben daha çok melodik ve geleneksel küçük formlarda (şarkı, türkü, oyun havası vs.) besteler yapmayı seviyorum ve tercih ediyorum. Elimde İstanbul Sanat Fuarı Artist 2018 sergisi kapsamında, küratörlüğünü Fırat Arapoğlu’nun yaptığı “Düşleyebileceğin Tek Yer” adlı sergi için yaptığım, Kü(ğ)topya adlı işim için hazırladığım minimalist-ses-alanı kolajları/besteleri vardı. Bu kayıtları Emre’ye ve yapımcımız Anna Maria Aslanoğlu’na dinlettim ve onlarla nasıl bir yerden hareket edebileceğimiz konusunda bir fikir birliğine vardık.

• Film ile müziğin yaklaşık bir teması da söz konusu o hâlde?

Yuva filmi ormanda geçiyor ve filmde neredeyse hayvanlaşmış ve dolayısıyla da ormanla bütünleşmiş bir Veysel karakteri var. İğneada longoz ormanlarında çekilen filmde ormanın doğasından da kaynaklı olarak görüş mesafesi oldukça kısıtlı, dolayısıyla da ormanın sesleri ve ses alanı çok baskın bir karaktere sahip. Bu yüzden de bu filmde ormanın seslerini ve müziği iç içe geçirmeyi amaçladık ve yer yer ses tasarımı ile müziğin birbiriyle ayırt edilemeyecek kadar bütünleştiği kuvvetli bir ses dünyası yaratmak istedik. Bunun dışında müziğin duygusal olarak izleyiciyi yönlendirmediği bir müzikal dünya yaratmayı da arzu ettik. Filmin bütün müzikleri bu film için özgün olarak bestelendi, sadece bir sahnede müzik tarihimizin çok önemli gruplarından Replikas’ın 2008 tarihli albümü Zerre’den “Bu Sıkıntı” adlı parçayı kullandık.

• Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Özgün Müzik Ödülü kazandınız. Neler düşünüyorsunuz bu ödül hakkında?

Öncelikle benimle çalışmayı tercih ettikleri için Emre’ye ve Anna Maria’ya, başta Selda Taşkın, Fatih Rağbet ve Eli Haligua olmak üzere bütün Yuva ekibine ve tabii ki filmin müziklerini ödüle layık bulan Ankara Uluslararası Film Festivali jüri üyelerine buradan tekrar teşekkür etmek istiyorum. Bu ödül benim için çok heyecan verici bir gelişme oldu. Fakat beni daha da çok mutlu eden, ailemin ve yakınlarımın bu ödül karşısında duydukları sevinç oldu. An itibariyle film müziklerini bir albüm olarak yayınlamak için çalışmalarımız devam ediyor.

Bir yandan da kendi bestelerimi kaydedip albüm haline getireceğim bir proje üstünde çalışıyorum. Bu arada beni çok heyecanlandıran bir başka projeden de bahsetmek istiyorum. Moda Sahnesi’nde, Kemal Aydoğan’ın yöneteceği yeni bir oyunun ses tasarımını ve müziklerini yapacağım. Bu oyun önümüzdeki Kasım ayında 23. İstanbul Tiyatro Festivali’nde prömiyerini yapacak ve konuyla ilgili çalışmalarımız devam ediyor. Bir sinema filminden sonra bir oyunun müziklerini yapacak olmak benim için gerçekten çok heyecan verici.