‘Nasıl bir ülke istiyoruz’un referandumu
Güven Gürkan Öztan, Siyaset Bilimci.

Politika Servisi

BirGün TV’ye konuk olan Siyaset Bilimci Güven Gürkan Öztan, Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi’nin de yer alacağı Meclis aritmetiğini değerlendirdi. “Çok uzun zamandır Türkiye siyasetinde bu ölçüde uç sağın, merkez sağ siyaset içerisine çekildiği ve bunun bir biçimde hegemonya projesine eklemlendiği örneği görülmemiştir” diyen Öztan şunları söyledi: “Bugün itibariyle baktığımızda sağın en gerici unsurları parlamentonun içerisinde yer bulmuş durumda. Daha genel itibariyle bakarsanız, milliyetçilerin ve İslamcıların çimentodaki ağırlığı da hiç azımsanmayacak bir noktada. Bu elbette iki şeyi zorlaştırıyor. Bir tanesi Türkiye’deki demokratik kamucu, laiklik mücadelesinin mecliste verilmesi açısından zor bir tablo ortaya koyuyor. Ama daha da önemlisi bu meclisin çıkaracağı yasalar, örneğin eğitim, kadın hakları gençlik politikaları konusunda hayatımızı gündelik yaşamımızı çok daha zorlaştıran bir iklime doğru ilerlemek mümkün.

Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılması durumunda parlamentoda oluşmuş bu gerici tahkimatı işlevsizleştirebilen bir imkanın doğacağına vurgu yapan Öztan, “Ama aksi durumda yani cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden Erdoğan’ın alması durumunda bu parlamento kompozisyonu, mevcut Cumhurbaşkanlığı rejiminin tahkimatı için çalışacak. Bir tanesi cumhurbaşkanlığı rejimi ya da tek adam rejiminin artık geriye dönülemez bir hükümet sistemi olması konusunda ilerleme kaybedecekler. İkincisi ise biraz önce konuştuğumuz başlıklarda hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen ve risk altında hissetmemize neden olan gelişmeler söz konusu olabilir. O yüzden bu hem rejimin referandumu hem de nasıl bir gelecekte yaşamak istediğimiz, nasıl bir Türkiye’de yaşamak istediğimizin referandumu?” şeklinde konuştu.

“Bir yanda kadınlara, gençlere, özgürlük alanını tanımak istemeyen, en temel evrensel kazanımlara bile, eğitim sisteminden tutun da diğer kamu hizmetlerinin yapılanmasına kadar bunların hepsini dine bağlamaya çalışan bir iktidar bloku var. Diğer tarafta en azından bahsettiğimiz tahribatı giderme iddiasında olan bir cumhurbaşkanı adayı var” diyen Öztan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bence tablo bu açıdan bakıldığında çok net. Ve şunu da unutmayalım. Eğer mevcut muhalefetin adayı Cumhurbaşkanı seçildiğinde onu değiştirebilmenin ya da onun verdiği taahhütler çerçevesinde parlamenter sisteme dönüşün bir imkanı var. Ama diğer durumda böyle bir imkandan söz etmek olası dahi değil. Tabi şimdi biz bu zamana kadar olan süreçte Meclis’teki muhalefetin bu konuda gerekli ama yeterli olmadığını gördük. Evet, gerekli. Çünkü Meclis boş bırakılabilecek, göz ardı edilebilecek bir alan değil. Meclis’teki temsilin şüphesiz bir önemi var. Ama Meclis yeni sistemde büyük ölçüde işlevsizleştirilmiş bir yapıda. O yüzden parlamentodaki muhalefete odaklı bir yeni dönem tarifinin hiç de gerçekçi olmadığını kabul etmek durumundayız. Hem de başta konuştuğumuz meclis kompozisyonunu düşünüyorsak. O yüzden de toplumsal muhalefeti, birikimi, enerjiyi bunca zaman değişim çabasıyla mücadele eden kitleleri, yeni bir muhalefet hattı tanımlamak zorunluluğu var. Yani seçimi kimin kazandığından bağımsız olarak bunu söylüyorum. Ama elbette mevcut iktidar bloğunun 28 Mayıs’ta da benzer bir sonuç alması karşısında bu muhalefet alanını toplumun tüm sathına yaymak, yeni bir mücadele takvimi ve stratejisi oluşturmak gerekiyor olacak.”