Anaakım medya neyi görür?

Colin Todhunter

Savaş zamanlarında bu anlatı çok daha rahatsız edici olur. Bir an için, Afrika Birliğinin (AU) “isyancıları” korumak ve daha sonra onları baskıcı bir rejimden “kurtarmak” için geçen sene İngiltere’deki sokak ayaklanmalarına karşılık olarak İngilizlerin iç ilişkilerine müdahale ettiği farklı bir dünya hayal edin. Afrika Birliği biraz baskıyla, BM’ye Britanya üzerinde uçuşa yasak bölgeyi yürürlüğe koydurmayı başarmıştır. Daha sonra AU medyası, yozlaşmış Cameron rejimini devirmek için AU ülkeleri ya da onun başka yerlerdeki müttefikleri tarafından illegal bir şekilde silahlarla donatılan İngiliz “isyancıların” peşine takılır. Medya çatışmayı isyancıların bakış açısından anlatır, çatışmanın meşruluğunu ciddi bir şekilde sorgulamayı beceremez -aslında zımnen çatışmayı destekler- ve İngiliz Milletvekili David Cameron’u alaycı bir küçümsemeyle irrasyonel bir manyak olarak tasvir etmek için her söylenenin üzerine atlar.  AU’nun yerine NATO’yu, Cameron’un yerine Kaddafi’yi ve Britanya’nın yerine Libya’yı geçirdiğinizde, Britanya’daki anaakım medyanın kapıldığı ikiyüzlülüğün fotoğrafıyla karşı karşıya kalırsınız. Bu medya, sokak ayaklanmalarına katılanları tamamen negatif bir bakış açısıyla tanımlayan ve ekonomiyi batıran tekelci zorbalığı ve adaletsiz zenginliği göklere çıkaran bir medyadır. Bununla birlikte mesele yurtdışındaki olaylara geldiğinde, işine geldiğinde ana akım medya mensuplarının hepsi şiddetli ayaklanmaları övmeye ve adaletsizliğe, zulme ve zenginlik içerisinde yaşayan liderlere ateş püskürmeye can atar.

ANAAKIM MEDYA NEYİ GÖRÜR
“Objektiflik” cilasını sıyırdığınızda Libya’daki çatışmaya dair medyanın sicili ortaya çıkar. Yayıncılar çatışma öncesi ve sırasında Batılı özel güçlerin ve istihbarat birimlerinin rolüne odaklanmayı kaç defa ihmal etti ya da BM’nin Libya’ya silah yaptırımı ambargosuna rağmen Libyalı isyancılar silahlarını nereden alıyordu? Yayıncılar NATO’nun Libya’ya hukuki ve ahlaken saldırma hakkını kaç kere sorguladı? Yoğun NATO bombardımanı seferberliğinin teveccühü havadan bombalamayla Trablus’un tam ortasında Libyalı isyancılara yol açılırken, yayıncılar hedef sapmasını kaç kere sorguladı?
Ana akım medyanın (tamamen olmasa da) büyük ölçüde görmezden gelinen gazete haberlerine (batılı ulusları ve Uluslararası Ceza Mahkemesini Libya’da “uluslararası hukuku ihlal etmekle” suçlayan 200 önde gelen Afrikalı şahısın haberine) odaklanması iyi bir fikir olabilir. Johannesburg Üniversitesi’nden profesör Chris Landsberg’e göre, siyaseti militarize etme, askeri hareketi meşrulaştırma ve rejim değişimini etkilemek için BM suiistimal edildi. Landsberg, BM’nin NATO’ya bu şekilde dışarıdan askeri hareket tedarik etmesinin eşi benzerinin olmadığını söylüyor ve Uluslararası Ceza Mahkemesini NATO’yu “uluslararası hukuku ihlal etmekten” ötürü soruşturmaya davet ediyor.
Libya ve şimdi de Suriye’deki çatışmanın tasvirinde Batı istihbaratı ve özel güçlerinin Libya ve Suriye’ye müdahil olması üzerine bir haberciliğin olmaması, mütemadiyen “tarafsız” ve “özgür” olmakla övünen medyanın ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesidir. Bu aynı zamanda, emperyalist niyetleri gizlemek için düpedüz “insani müdahalecilik” yalanı altında, rejimleri devirme gerekliliği konusunda kendi halkını da aralıksız bir şekilde kandırmaya kalkışan batı “demokrasi”nin de ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesi olmuştur. (sendika.org'tan kısaltılarak alınmıştır.)