Sergi, İzmir’den sonra Ankara ve İstanbul’da da sanatseverlerle buluşacak. Eserler önümüzdeki aylarda Koruncuk Vakfı tarafından düzenlenecek açık arttırma ile satılacak ve elde edilen gelir “Koruncukköy”–Urla Çocuk Köyü’nün ihtiyaçlarının giderilmesi için kullanılacak

Nâzım’dan Süreya’ya al karanfil ve güvercin

BURAK ABATAY - @abatayburak

Proje direktörü ve de küratör imzasında Fahri Özdemir’in olduğu Dizelerin Renkleri sergisi 13 Ekim tarihinde İzmir Folkart Galeri’de sanatseverlerin beğenisine sunuldu. 10 Aralık’a kadar açık olacak sergi, Özdemir tarafından İzmir’de kazandırılan sergilerden birisi olmasının yanı sıra, sanatta disiplinlerarası etkileşimi bu kadar net bir şekilde ortaya koymasıyla da çok önemli. Birbirinden kıymetli şairlerin şiirleri, ki çoğunluğu Özdemir’in kendi arşivindeki el yazmaları, yine çok kıymetli ressam ve heykeltraşların ellerinde renge, ışığa ve şekle bürünmüş durumda.

Nazım Hikmet, Attilâ İlhan, Cemal Süreya, Gülten Akın, Ülkü Tamer, Refik Durbaş, Birhan Keskin, Şükran Kurdakul, Ahmed Arif ve Behçet Necatigil’in de aralarında bulunduğu 37 şairden 37 şiir, Hanefi Yeter, Habip Aydoğdu, Onay Akbaş, Metin Yurdanur, Devrim Erbil, İbrahim Çiftçioğlu, Ali Raşit Karakılıç ve Filinta Önal gibi isimlerin elinden ruhumuza renk kattı.

Sergide yer alan şiirlerin elyazmaları hayran bıraktıran bir biçimde Fahri Özdemir’in kişisel koleksiyonundanken, Behçet Necatigil, Rüştür Onur ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın elyazmaları Ayşe Sarısayın’dan, Sabahattin Ali’nin elyazması ise YKY’den alınmış. Sergiyi dolaşırken hissedeceğiniz şeyler, tablodaki veya heykeldeki renkleri ve kompozisyonu görmekten de öte, şairin ruhunu da hissetmeyi mümkün kılıyor. Ve bu da çok sıklıkla karşılaşamayacağınız bir tecrübeyle imkan sunuyor. Edebiyatın müzikle, müziğin dansla, dansın ışıkla ya da sinemanın müzikle, tiyatroyla olan ilişkisini hep izlemişizdir. Ya da müzik yapan, resim yapan şairleri, yazarları biliriz. Birbirinden koparılamayacak bu bağlantılar her disiplinin etki alanını ve ilham kaynağını da genişletmiş ve kültleştirerek de kendisini uzun zamanlar var ettirmeyi başarmıştır.

“Dizelerin Renkleri” sergisiyle de gördüğümüz üzere, şiir gibi az sözle çok şeyin söylendiği, soyut ama bir o kadar da dört yanımızda duran, kâh yumruğumuzda kâh gülüşlerimizde, üzüntülerimizde var olan bir türün, resim gibi kendisi olan, yansıtan ya da reddeden, niteliği ya de estetiği öznelliğinde hayat bulmuş bir türle buluşması heyecan verici. Dolayısıyla sormadan edemiyorum, sergide yer alan Zuhal Baysar tablosunun resmedildiği Cemal Süreya şiiri, bir ressam ile bir şairi karındaş yapmaya yetmez mi? İlhamın doğurduğu bu üretim, Ülkü Tamer’in kaleminden “Kağıdımız çaput bizim/ Kefenimiz bulut bizim/ Mesleğimiz umut bizim/ Kıranlara selam olsun” diye dökülürken, Hayati Misman’ın fırçasında eşsiz bi mavi oluyor bu umut. Ya da Hulki Aktunç, “An anlam ve anımsama/ Bir dakikanın boynunda/ Asılı lâci çocuklar/ Kesili eski babalar” derken, Şebnem Müdderisoğlu da çaresizliği ve ölümün yüceliğini üç farklı anla resmediyor. Metin Demirtaş’ın Enver Gökçe ve İlhan Erdost için yazdığı “Merhaba” şiiri de, Nuriye ve Semih’in direnişlerini başlattığı Yüksel Caddesindeki İnsan Hakları Heykeli’nin yaratıcısı heykeltıraş Metin Yurdanur’un ellerinde can buluyor. Hem de Anadolu’yu temsil eden bir kadının koruması altında kaburgası kırık bir İlhan ve yiğitleşmiş bir Enver’le.

Sergide bahsi edilecek çok fazla şiir, çok fazla resim, heykel var... Dizelerin Renkleri, kuşların çeşit çeşit konduğu ağaç dallarını izlemeniz gibi bir tecrübeyi size sunuyor. Nazım Hikmet bir kırmızı karanfilken, Ali Kotan üzerinden geçen bir güvercin. Bunu hatırlayarak hâlâ 10 Aralık’a kadar vakit varken sergiyi muhakkak izleyin.

Not: Fahri Özdemir, 21 Aralık’ta başka bir büyük sergiye imza atarak İspanyol sürrealist fotoğrafçı Chema Madoz’un işlerini “Suskun Bakışın Aykırı Çığlığı” başlığıyla İzmir’e getiriyor. Meraklısına...