Beyoğlu'nda, 2020 yılında bir apartman boşluğunda cansız bedeni bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu'nu öldürdüğü iddiasıyla yargılanan ve hakkındaki beraat kararı bozulan Can Paksoy’a yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi.

Kaynak: İHA
Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun ölümüne ilişkin davada yeni gelişme

İstanbul'da 13 yıl önce bir apartman boşluğunda cansız bedeni bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun davası kapsamında Can Paksoy’a yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulandı.

Beyoğlu’nda 26 Eylül 2010’da ölü bulunan Nazlı Sinem Erköseoğlu'na ilişkin davada, hakkındaki beraat kararı bozulan sanık Can Paksoy’un yeniden yargılanacağı tarih belli olmuştu.

31 Ocak 2024’de yeniden yargılanmasına başlanacak olan sanık Paksoy hakkında, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nce yargılamanın geldiği aşama da dikkate alınarak yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildi. 

NE OLMUŞTU?

Nazlı Sinem Erköseoğlu'nun 26 Eylül 2010'da Beyoğlu Gümüşsuyu İnönü Caddesi'ndeki Mithatpaşa Apartmanı'nın havalandırma boşluğunda ölü bulunmasına ilişkin hazırlanan iddianamede, Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşlerin "kasten öldürme" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmaları istenmişti.

İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Aralık 2014'te, sanıklar Can ve Emre Paksoy hakkında, Erköseoğlu'nu "kasten öldürme" veya "tedbirsizlik, dikkatsizlik neticesinde ölümüne sebebiyet verme" suçlarından "şüpheden uzak yeterli delil elde edilemediğinden" beraat kararı vermişti.

Karar müdahil Ergun Erköseoğlu ve avukatlarınca, "usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle temyiz edilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da temyiz incelemesi yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ne 25 Ocak 2018'te yazdığı ek tebliğnamede, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının müdahillik haklarından yararlandırılmadan hüküm kurulduğu gerekçesiyle kararın usulen bozulması gerektiği görüşünü bildirmişti.

YARGITAY ESASTAN BOZMA İSTEMİŞTİ

Ek tebliğnamede, "evdeki sabit telefonun, olay gecesine ilişkin kayıtlarının getirtilerek kimlerle konuşma yapıldığının mahkemece araştırılmadığı, kafa arkasındaki yaraların maktuldeki diğer yaralarla aynı zaman diliminde veya ne kadar önce oluştuğu hususunda Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan rapor alınıp sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmediği, maktulün arka kısmı uzun fermuarlı olan elbisesinin fermuarını tek başına kapatıp kapatmayacağının araştırılması gerektiğinin düşünülmediği, yerel mahkemenin verdiği beraat hükmünün yasaya aykırı bulunduğu ve kararın bozulması gerektiği" ifadeleri de yer almıştı.

Temyiz talepleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesini değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi de 23 Mayıs 2018'de yazdığı kararla, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bu suçun "zarar göreni" olduğunu belirterek, müdahillik haklarından yararlandırılmadığını bildirmiş ve yerel mahkeme kararını usulden bozmuştu.

Yargıtay tarafından usulen bozmanın ardından dava dosyası yeniden görülmek üzere İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gelmişti.

Yargıtay'ın bozmasının ardından sanıkların yeniden yargılandıkları davada iki kardeşin de beraatlerine hükmedilmişti.

İkinci kez verilen beraat kararının ardından yeniden temyiz edilen kararda Yargıtay, Can Paksoy hakkında verilen beraat kararının bozulmasını isteyerek, "kasten öldürme" suçundan cezalandırılması gerektiğini kaydetmişti.