Ne hafta… Sencilleyin, insanın içi nasıl gitmez, sulanmaz ağzı? Kavuşabilmek için o sofraya, değil bir gün, nasıl tutulmaz, dillendirilmez her türlü oruç b in gün?! Tanımışsan egemenliği(biat etmişsen) ödüllendirilip çağrılmışsan otağa, sonunda ermişsindir muradına, yalnızca o eşsiz yiyeceklere kavuşmayacaksındır Erdoğan’ın iftar yemeğinde; almışsındır demek yerini yaftalanmış ‘kadrolu’ oynayanlar, şarkı söyleyenler vb. ünlüler dizelgesi içinde. RTE ve kimilerince öyledirler de benim onlara “sanatçı(lar)” demememin nedeni; artık yeterli tanımlama olmayacaksa da “buyurgan baskıcı siyasal bir erkin” yandaşlığında görünmeleridir diyeceğim ki, sanatçı-benim sanatçılarım değiller işte…

Yıllar önce, o sıralar Cumhurbaşkanı olan Demirel de sanatçıları toplardı yılda bir Çankaya’da. Beni aradıklarında her kez bir neden uydururdum. “Ah, o tarihte turnedeyiz… Vah vah, o gün oyunumuz var, vd…” Son kez köşkten aradıklarında yetkili bayan dayanamamıştı artık: “Yeter canım, sizi ne zaman davet etsek, her zaman bir şeyler bulup, bir şeyler uyduruyorsunuz…”

Ne hafta… LGBTİ-Onur Yürüyüşü için Taksim’de toplananlara, başta polisler olmak üzere insanlar saldırırken; ayrımcılığın dehşetini bir kez daha iliklerimize dek duyumsatan, kanımızı donduran, ne hafta!…

Ne hafta yine… Özgür Gündem Gazetesine destek amaçlı, geçici Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Erol Önderoğlu ve Ahmet Nesin ‘terör örgütü propagandası’ yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı…

Bilir, Şebnem Korur; yasaları, insan haklarını, Türk Ceza Hukuku Derneği kurucu üyelerinden biridir o aynı zamanda. Öyleyse bir gün gelir de kanıtlarınızla söyleyebilir misiniz acaba onlara Korur öğretmenim: “Şöyle konuk eylesek şu tutukevlerinde tek kişilik odalarda sizleri?!…”

Yıllardır haftalar daha nice benzeri olgularla dolsa da, gün ola harman ola…