Televizyondaki görüntüde alev alev yanan bir araç. Spiker bir patlamadan söz ediyor. Görüntülerde panik hâkim, herkes bir yerlere doğru koşuşturuyor.

Telaş ve gözyaşıyla yakınlarını arayanlar…

Aynı telaş ve endişe ile telefona sarılıyorum. Yakınlarımı arıyor iyi haberlerini bekliyorum. Ölüm bugün de bizi teğet geçti. Ama yakaladığı gencecik bedenler ve ışıltılı yüzleri hep gözümüzün önünde…

Ankara beş aydır parçalanmış bedenlere uyanıyor.

Dicle kıyılarından moloz gibi atılmış kol ve bacaklar toplanıyor.

Cizre’de katledilen Yasemin Çıkmaz’ın annesi; “Bulduğumda o güzel gözleri yoktu. Çıkarmışlardı. Naylon gibi yanmıştı kızım” diyor…

Ankara’da katledilen Ozan’ı, Gar katliamında ölen arkadaşı Ali Deniz’den beş ay sonra yakalıyor ölüm.

Songül Bektaş, karnındaki bebeğinin ölümünden habersiz yaşam savaşı veriyor şimdi.

Savaştan rant sağlayanlar, kaostan fayda umanlar, kör terörü misilleme belleyenler, size ne diyeyim ben şimdi?

Ne yazayım, nasıl yazayım?

Bir gram vicdanınız varsa – ki mutlaka bir yerlerde vardır-

Yeter…

Durun artık! DURUN!