Washington’ın Ukraynalı Nazilere yardım sağlama nedeni, Rusya’ya karşı bir siper olarak hizmet edebilecek olmaları. ABD Başkanı’nın Nazilere yönelik uzun erimli desteğini devam ettirmesi küçük bir ironi değil. Biden’ın dönemi dahil üç ayrı iktidar; beyaz ırkçılara ilham veren ve hatta onları eğiten aynı aşırı sağ harekete eğitim, silah ve ekipman desteği sağlıyor. Tüm bunlara bakıldığında, Azov Tugayı’nın CIA tarafından eğitilmemiş olması sürpriz olurdu.

Neo-Nazileri CIA besliyor

Branko MARCETIC

ABD dış politikasının bir parçası olarak aşırı grupları desteklemesi, belgelendirilmiş bir tarihe dayanıyor. 1980’lerde CIA, Afganistan’da birleşen ve daha sonra 11 Eylül saldırısını organize edecek İslami radikalleri desteklemişti. 2010’larda Washington, sivilleri Suriye’de kırıp geçiren ve hiç de “ılımlı” olmayan isyancıları destekledi. Yeni bir rapora göre, ABD’nin desteklediklerine bir yenisi daha eklenecek gibi gözüküyor: Ukraynalı Neo-Naziler…

“Yahoo! News” raporuna göre; CIA, Ukrayna’da 2015’ten bu yana, Rusya’nın ülkeyi işgal etmesi durumunda “isyancı liderler” olarak hizmet edecek güçleri gizli bir şekilde eğitiyor. Yetkililer bu eğitimin sadece istihbarat amaçlı olduğunu iddia etse de eski yetkililer öyle olmadığını belirtiyor.

Bu gerçekler ışığında, CIA’in bu programın bir ürünü olarak Nazileri eğitiyor olma ihtimali yüksek. Programın başladığı 2015; aynı zamanda Ukrayna’ya yüz milyonlarca dolar değerindeki ekonomik ve askeri desteğe yer veren bütçe kanunun, yani bu desteğin ülkenin yerli neo-Nazi milisleri olan Azov Tugayı’na akmasına imkân sağlayan kanunun Kongre’de geçtiği yıldı. Nation dergisinin o haftada çıkan sayısındaki bilgiye göre, yasa metni, Azov’a yönelik “silah, eğitim ve diğer yardımları” açıkça yasaklayan bir ek maddeye yer veriyordu ancak kanundan sorumlu Beyaz Saray komitesi; aylar sonra bu ifadenin gereksiz olduğunu belirten Pentagon tarafından, (metnin) dilini değiştirme yönünde baskı gördü.

Azov; Nazizm’i açıkça tanımasına rağmen, Rus ayrılıkçılara karşı savaşta etkinlikleri nedeniyle ülkenin Milli Muhafız Teşkilatı’na 2014’te dahil edildi. ABD silahları milislere aktı. NATO ve ABD’li yetkililerin milislerle toplantı halinde resimleri çıktı.

CIA’İN GİZLİ PROGRAMI

Tüm bunlara bakıldığında, Azov’un neo-Nazilerinin CIA’in gizli ayaklanma programı kapsamında eğitilmiş olmaması sürpriz olurdu. Şimdiden bu planın geri teptiğinin ilk sinyallerini alıyoruz.

West Point ABD Askeri Akademisi Terörle Mücadele Merkezi’nin 2020’ye ait bir raporunda, “ABD ve Avrupa’da aşırı sağcı gruplar arasında öne çıkan bireylerin de aktif bir şekilde Ukrayna’daki aşırı sağın temsilcileriyle, özellikle Azov Tugayı’yla ilişki kurmaya çalıştığı” belirtiliyor.

FBI'ın 2018’e ait bir beyanında Azov'un; aşırı sağ etkinliklere yönelik protestoları hedef alan planlı saldırıları nedeniyle kovuşturmaya uğrayan beyaz ırkçı Rise Above Hareketi (RAM) de dahil "ABD merkezli beyaz ırkçı örgütleri eğiterek radikalleştirme çalışmalarına katıldığına inanıldığı” ileri sürülüyordu. Christchurch Camisi katliamının faili, kendisinin iddia ettiği gibi, Ukrayna'ya hiç seyahat etmemiş gibi gözükse de, oradaki aşırı sağ hareketlerden açıkça ilham alıyor ve saldırıyı gerçekleştirirken üzerlerinde Azov üyeleri tarafından kullanılan sembolleri taşıyorlardı.

Biden'ın dönemi dahil üç ayrı iktidar; beyaz ırkçılara ilham veren ve hatta onları eğiten aynı aşırı sağ harekete eğitim, silah ve ekipman desteği sağlıyor.

KÖYÜ YOK ETMEK

Washington'ın Ukraynalı Nazilere yardım sağlama nedeni; savaş kışkırtıcılarının her zamanki gibi 1930'larda Adolf Hitler rejiminin Avrupa'da yayılmasına benzettikleri Rusya'ya karşı bir siper olarak hizmet edebilecek olmalarıydı. Putin'in Rusya’sı kötücül bir aktör olabilir ancak onun Ukrayna gibi komşu ülkelere yönelik saldırıları büyük oranda NATO ittifakının kendi sınırlarına doğru yayılması ve bununla birlikte gelen güvenlik risklerinden kaynaklanıyor.
Başka bir deyişle, ABD'li şahinlerin bir sonraki Hitler ve Nazi Almanya’sı olarak sınıflandırdığı (faşizmi) durdurmak isteyen Washington; kendi ülkesindeki yerli ırkçılarla iletişim kurup onları eğiten Ukraynalı neo-Nazi milisleri destekliyor. Besbelli ki Washington; Rusya’nın NATO'nun doğuya doğru yayılmasını sınırlandırmaya yönelik uzun vadeli talepleriyle uzlaşarak tansiyonu düşürmek yerine, gezegende sınırsız askeri hâkimiyetin, gerçek faşistlerle yatağa girmeyi tercih edecek kadar önemli olduğuna karar verdi.

UKRAYNA İTTİFAKI TUHAFTI

Hem aşırı sağcı selefiyle tezatlık kurmaya çalışan hem de küresel olarak demokrasiyi güçlendirecek küresel programın lideri olarak ABD'yi inşa etmek isteyen bir başkan için ABD'nin Nazi fikrinin enfekte ettiği Ukrayna'yla ittifakının tuhaf olduğu zaten ortaya çıkmıştı. ABD; geçen yılın sonlarına doğru BM'nin basına yansımayan bir oylamasında, "Nazizm, neo-Nazizm ve ırkçılığın çağdaş formlarının harekete geçirilmesine katkı sağlayan diğer pratiklerle mücadele eden" taslak kararına karşı çıkan iki ülkeden biriydi; diğeri de Ukrayna. Her iki ülke de 2014’ten beri her yıl bu karara karşı oy kullandılar.

Kötücül düşünceleri olanların bile anayasal ifade özgürlüğü olduğuna atıfta bulunan Biden yönetimi; karşı oyu için neredeyse Donald Trump’ın kullandığına benzer basmakalıp açıklamalara yer verdi.

Washington’ın gerçek kaygısı; kararın “Rusya’nın komşu ülkeleri – yani Ukrayna’yı- kötüleyen dezenformasyon kampanyalarını meşrulaştırma yönündeki açık çabaları” olarak tanımlamasında yatmaktadır. Ancak Ukrayna’nın modern Nazizm’le bağlantıları Rusya’nın ürettiği asılsız haberlerden oldukça uzak, esasında yaygın ve belgelerle sabittir: Ukrayna’nın aşırı sağ bağlantılı devlet yetkilileri ve kolluk kuvvetleri arasında Azov’un resmen kadrolaşmasından Nazi işbirlikçilerine devletin sponsorluğunda takdirler verilmesi ve soykırımın inkârının yaygınlaştırılmasına kadar.

Kendi ülkesinde faşizme doğru yürüyüşü kısmen de olsa durdurmak için seçilen ABD Başkanı’nın, uluslararası faşizmin belki de rabıtası olabilecek bir durumda kelimenin tam anlamıyla Nazilere yönelik uzun erimli ABD desteğini devam ettirmesi küçük bir ironi değildir. Ve şayet bu Ukraynalı Naziler gerçekten de CIA tarafından yetiştirilen isyancılar arasındaysa ve bir gün Usama bin Ladin’le aynı kaderi paylaşırlarsa, yaşanacak trajedi hiç de küçük olmayacak.

Kaynak: Jacobinmag
Çeviren: BirGün Çeviri Kolektifi