Radikal sağın yükselişinin durdurulması, kapitalizme karşı arayışların sol, sosyalist alternatiflere dönüşebildiği çerçevede gerçekleşebilir.

Neoliberalizm çökerken radikal sağın yükselişi ve sol
Trump’ın 2020 yılında gerçekleşen seçimlerde Kongre’yi hedef göstermesiyle destekçileri Kongre Binası’nı basmıştı.

Levent Hekim

I

Küresel kapitalizm ekonomik ve siyasi derin bir krizin içinde şekilleniyor. Sistemin son 30 yılda toplumlara vaat ettiği refah, demokrasi ve istikrar yanılsaması, ardında bıraktığı derin sosyoekonomik eşitsizlikler, bölgesel savaşlar, iklim krizi açlık ve yoksullukla birlikte fiyaskoya dönüştü. Neo-liberalizm tarafından kamusal ve toplumsal tüm yapıların çözülmesi sonucu atomize olan emekçi halk kesimleri piyasa mekanizmaları karşısında savunmasız bireylere dönüştü. Bu durumun en yakıcı sonuçları salgın döneminde görünür oldu. Krizin derinleştiği bir konjonktürde açığa çıkan salgın neo-liberalizmin uygulamalarının ve ideolojilerinin doğrudan önlenebilir minyonlarca ölüme yol açtığı bir felakete dönüştü. Kapitalizmin ölümden ve geleceksizlikten başka bir alternatifinin ve kurucu potansiyelinin kalmadığı hatta sınırlarının tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı söylenebilir.

II

İdeolojik hegemonyasını kaybeden neoliberal küreselleşme geniş toplumsal kesimler nezdinde sorgulanır duruma geldi. Bu meşruiyet kaybının başında sistemin mevcut sorunları aşabilecek, bir gelecek potansiyeline sahip olmaması yatıyor. Sistemin bu kapasite kaybı ve onun karşında devrimci siyasetin gelişememesinin yarattığı boşlukta kapitalizmin merkezleri de dahil neo-faşist, radikal sağ hareketler siyasal alanı konsolide etmeye devam ediyor. Bunun son örneği İtalya’da; İtalya’nın Kardeşleri partisinin seçimleri kazanması. Yine Avrupa’ya baktığımızda Fransa’dan İsveç’e birçok coğrafyada radikal sağın yükselişe geçtiği görülüyor. Bu yükseliş sistem açısından paradoksal bir durumda ortaya çıkarıyor. Bu paradoks; kapitalizmin piyasa lehine toplumsal, kamusal alanı parçalaması sonucu atomize olmuş kesimlerin neo-liberalizmin yıkımı karşısında kolektiflik duygusunu yeniden kazanmak için milliyetçi, ırkçı, dinci kamplarda toplanması. Radikal sağın yükselişinin nesnel nedenlerinden biri yukarıda açıklamaya çalıştığımız sistemin yapısal sorunlarından kaynaklanıyor.

III

Neoliberalizmin ideolojik hegemonyasının etkisi yitirdiği sürecin diğer özelliği de, kapitalizme karşı yeni arayışların güçlenmeye başlaması. 2008 yılından bugüne liberal egemenlik nosyonuna karşı doğrudan demokrasiyi savunan, küçük bir azınlığın kaynakların büyük bir kısmını elinde bulundurmasına karşı eşitliği ve kamuculuğu savunan halk ayaklanmalarının açığa çıkması. Gezi ve yeryüzü kardeşlerinin ortaya çıkardığı bu hareketler dönemin parlama noktaları olarak açığa çıksa da, politik alternatiflere dönüşemeden geri çekildiler. Hareketlerin bu zaaflı muhtevası, geçmiş dönemin olumsuzluklarının sol, sosyalist hareketlerde yarattığı ideolojik kafa karışıklığı ve örgütsel zayıflıkların aşılamamış olmasından kaynaklı sol/ sosyalist fikirlerin güçlü bir alternatife dönüşememesinden kaynaklanıyor. Radikal sağın yükselişinin nesnel koşulları sistemin kriziyle ilişkili olmakla beraber, bu yükselişin engellenememesinin solun bu öznelliğinden kaynaklandığı söylenebilir. Bu bağlamda genel olarak odaklanmamız gereken nokta burası olmalıdır.

IV

Neoliberal küreselleşmenin krizi karşısında politik bir alternatifin şekillenmediği, sosyalizmin bir alternatife dönüşemediği bir aşamadayız. Reel sosyalizmin çöküşünün ardından sosyalist sol örgütsel güç kaybıyla birlikte post modern tezlerin etkinliğinde ideolojik olarak da derin tahribatlara uğradı. Bu tahribat genel olarak küresel kapitalizmin uygulamalarına ve ideolojilerine karşı hegemonyalar kurmanın tersine paralellikler oluşturdu. Bu yüzden de radikal sağın yükselişini engelleyecek alternatifler geliştirilemedi.

V

Bu dönemde meta anlatıların, sınıf mücadelelerinin sonu geldiğine dair iddialar karşılık buldu. Bu bağlamda kapitalizmin kadiri mutlaklığı baştan kabul edildi. Nesnel bilgi, hakikat yerine çok anlamlılık ikame edildi. Dil ve söylemden başka bir gerçekliğin olmadığı iddiası her şeyi yoruma dayalı bir hiçliğe indirgedi. Tamda Siyasal İslamcı faşizm , sistemin müdahalelerinin olduğu kadar, postmodern ideolojinin çağırdığı mistizm ve idealizm ortamında gelişme şansı bularak siyasal alana taşındı. Bugün dahi bu tezlerin etkisiyle muhalefet tarafından İslamcı faşizme karşı laiklik naif bir tonla savunuluyor. Hatta tarikatların ve cemaatlerin siyasal alandaki etkinliği es geçilerek sivil toplum alanında din ve vicdan özgürlüğü bağlamında ele alınıyor. İnsanlığın kollektif kaderine kuşkuculukla yaklaşıldı. Bu bağlamda sistem dışı bir kurtuluşun imkânsız olduğu, kapitalizm içinde kısmi iyileştirmeler yapılabileceğine dair fikirler kabul gördü. Bu bağlamda mücadelenin öznesi de değişime uğradı. Sınıf temelli bütünlüklü mücadeleler yerine, kimlik, kültür mücadelelerin öne çıktığı parçalı mikro örgütlenmeler geliştirildi. Sosyal mücadeleler, siyasal mücadele yerine ikame edilmesine varan post-modern etki muhalefet potansiyellerin parçalanmasına ve örgütsel durumun zayıflamasına yol açtı. Bu zayıflık ve özgüven kaybı kurucu bir iktidar perspektifini solun tahayyülünden uzaklaştırdı. Bu durum yukarıdan pragmatist siyasetlerin gelişmesine ve solun toplumsal kesimlerle olan bağının kopmasına neden oldu.

VI

Radikal sağın yükselişinin durdurulması, kapitalizme karşı arayışların sol, sosyalist alternatiflere dönüşebildiği çerçevede gerçekleşebileceği tespiti yapmıştık. Bu durum öncelikle; solun toplumsal taleplerin taşıyıcılığını üstlenerek toplumsal bir güç olmasına bağlıdır. Diğer yandan yukarıda ifade ettiğimiz olumsuzlukların aşılmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu olumsuzluklar ancak; bütünlüklü kollektif örgütlülüklerin yaratılması, kapitalizminin saldırılarına karşı kazanımları korumaya yönelik siyaseti aşan bir yerden, düzen dışı bir alternatifi inşa edecek bir mücadele perspektifiyle aşılabilir.