ABD yıllardır bölge halklarının mücadelesini boğmak için elinden gelen her türlü baskıyı uyguluyor: Darbe, ambargo ve ekonomik sabotaja rağmen bölgede istediği sonucu alamıyor. Çünkü Latin Amerika ülkeleri yenilgiyi, teslimiyeti, geri dönüşü kabul etmiyor.

Neoliberalizm doğduğu topraklarda gömülüyor

İrfan ÇANGATİN
Latin Amerika Uzman​ı

Londra’da 4 Aralık’ta düzenlenen Latin Amerika Konferansı, Birleşik Krallık ve Güney Amerika’dan birçok konuşmacının katılımıyla gerçekleştirildi. Pandemi kısıtları nedeniyle bazı konuşmacılar fiziki olarak değil de internet üzerinden katkıda bulunmak zorunda kaldı. Buna rağmen konferans coşkulu ve başarıyla tamamlandı. Son 40 yıldır devam eden neoliberal hegemonyada çatlakların başlamış olması hemen hemen bütün katılımcılar tarafından kabul edilen bir konu. Örneğin artık birçok insan “piyasanın her sorunu çözen görünmez eline”, “kamu sektörü kötü, özel sektör iyi” yalanına ve “esnek emek düzenlemelerinin ekonomiyi ileriye taşıdığı” kandırmacasına inanmıyor. Son 11 yıldır sürdürülen kemer sıkma politikaları servetin daha az elde yoğunlaşması, işsizliğin ve eşitsizliğin artması sonuçlarını doğurdu. Kaldı ki son iki yıldır yaşanan pandemi ve dünyanın karşı karşıya kaldığı çevre/iklim sorunları kamu sektörünün, dayanışmanın ve taban çalışmasının önemini bir kez daha gösterdi. Ancak sisteme yönelik muhalefetin kendiliğinden ve köklü değişimlere, devrime yol açmayacağı da genel bir kanı.

ABD yıllardır bölge halklarının mücadelesini boğmak için elinden gelen her türlü baskıyı uyguluyor: Darbe, ambargo ve ekonomik sabotaja rağmen bölgede istediği sonucu alamıyor. Çünkü Latin Amerika ülkeleri yenilgiyi, teslimiyeti, geri dönüşü kabul etmiyor. Örneğin Haziran 2009’da Honduras’ta gerçekleştirilen askeri darbeden 12 yıl sonra askeri darbe ile görevden uzaklaştırılan Başkan Manuel Zelaya’nın eşi Xiamora Castro Kasım 2021’de yapılan seçimleri kazandı. Aynı şekilde Bolivya’da sivil darbe ile görevden uzaklaştırılan Morales’in partisi ekimde yapılan seçimleri kazandı. Latin Amerika halklarının mücadelesi dünyanın birçok yerinde ilham olmaya devam ediyor.

KÜBA: EMPERYALİST KUŞATMAYA RAĞMEN BİR UMUT

Küba’ya karşı yürütülen ambargonun etkileri sadece ekonomik değil. Koronavirüsle mücadele için gerekli tıbbi malzemenin ve bilginin Küba’ya girişi de engelleniyor. Buna rağmen Küba kendi aşısını geliştirdi ve nüfusun önemli bir kısmını aşıladı. Ülkede mahalle hekimi sistemi olduğu için, doktorlar düzenli aralıklarla bu aileleri ziyaret edip nüfusu kontrol altında tutmuş oluyorlar. 60 yıllık ambargo süresince Küba’nın “komünist” bir tehdit olduğu yalanı ABD yönetimleri tarafından her fırsatta tekrarlanıyor ve ambargoyu haklı kılmak için bahane olarak kullanılıyor. Son 30 yıldır-SSCB’nin olmadığı bir dönemde- “tehdit” olan Küba dünyada birçok ülkeye doktor, aşı ve tıbbi malzeme gönderdi. Hal böyleyken, “barış ve demokrasi yanlısı” ABD birçok ülkeye askeri müdahalelerde bulunmakla kalmayıp Brezilya’dan Ekvador’a, Bolivya’ya, Libya’dan, Belarus, Yemen ve Ukrayna’ya kadar birçok ülkede sivil/ekonomik müdahalelerde bulunmaya devam etti/ediyor.

NİKARAGUA: SAĞLIK, EĞİTİM, SENDİKAL HAKLARDA KAZANIMLAR

ABD 2016’da yılında Nikaragua Yasası diye bilinen yasayla ülkeye ambargo uygulayarak sistemi boğmaya çalışıyor. Eleştirilecek yönleri olmasına rağmen son 15 yıldır Sandinist hükümetin sağlık, eğitim ve sendikal haklar konusunda sağladığı kazanımlar çok önemli. Sendikalar bütün hükümet komisyonlarında temsil ediliyorlar. Çalışma koşullarının geliştirilmesi, asgari ücretin artması, sokak satıcılar sendikasının kurulması örnek olabilir. Kasım 2021’de yapılan seçimlere katılan gözlemcilerin seçimlerde usulsüzlük tespit edilememesine rağmen, seçim ABD, AB ve UK tarafından kabul edilmedi, Hedef Nikaragua’yı uluslararası platformlarda yalnız bırakmak.

ARJANTİN: IMF’YE RET MÜCADELEYE DEVAM

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü aynı zamanda Arjantin’de 1 Mayıs Alanı Annelerinin bir araya gelmeye başlamalarının yıldönümü – 1977. Hâlâ 20 bin kayıp söz konusu. 2005’te Free Trade Agreement/serbest ticaret anlaşmasına hayır denmesi. IMF borçlarının reddi konusu hala en önemli bir konu ve bunu bir şekilde ret etmek gerekiyor.

KOLOMBİYA: FARC SİLAH BIRAKTI, DEVLET SÖZÜNÜ TUTMADI

Barış görüşmeleri sonrasında FARC üzerine düşeni yapmasına rağmen, hükümet yükümlülüğü yerine getirmiyor. Hatta Havana Toplantıları sonrasında şöyle bir şaka çıkmış: FARC silah bırakmayı kabul edene kadar, bizi börekle beslediler. FARC silahları bırakmayı kabul edip ateşkes ilan ettikten sonra ise, her gün peynir ekmek ile yetinmek zorunda kaldık.
Solun örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmadı. Eski gerillalara iş sağlanması ve kırsal kesimdeki gerillaların kooperatifleşmesi için gereken yasal düzenlemeler yapılmadı. Zaten polis ve ordu dokunulmaz olduğu için bu iki güç tarafından ihlaller devam etti. Ateşkesten bu yana 300 eski gerilla öldürüldü. Toplam ölü sayısı ise bin civarında.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar sonucu yaklaşık 7 bin eski gerilla ve aile üyeleri yaklaşık 150 kooperatifte örgütlenmiş durumdalar ancak bunlara mali destek ve teşvik çok yetersiz. Kadın gerillaların topluma uyum sağlaması ise ayrı bir sorun. Çünkü kadın gerillalar “tüfeklerimizi süpürge sopası ile değiştirmeyi kabul etmiyoruz” diye açıklama yaptılar. Ev işleri içinde kaybolmak değil, çalışmak ve toplumun değiştirilmesi sürecinde aktif bir şekilde yer almak istiyorlar. Ancak bu arada baby boom (bebek patlaması) yaşandığı için yuva, kreş ve babaların çocukların bakımında ve yetiştirilmesinde aktif bir şekilde yer alması konuları da çok önem taşıyor. “Kolombiya devletinden ne bekliyordunuz zaten?” diye sorulabilir ve bu çok haklı bir soru, ancak “Uzun yıllardır süren silahlı mücadele ile kesin sonuç alınamadı ve gelinen denge durumunu aşmak için silahlı mücadeleden yasal mücadeleye geçilmesi şart oldu” diyor eski bir FARC gerilla komutanı olan Tanja Nijmeijer.

ŞİLİ: BİRLEŞEN BİR HALKI HİÇBİR KUVVET YENEMEZ

Neoliberal politikalara karşı 2019 yılında patlayan direniş ve muhalefet, Mayıs 2021’de Pinochet döneminde yapılan anayasanın değiştirilmesi için yapılan oylamanın sol / ilerici güçler tarafından kazanılmasıyla bir üst boyuta taksindi. Ancak bu oylamadan kısa bir sure sonra, Kasım 2021’de yapılan başkanlık seçimlerinin ilk turunun Pinochet taraftarı / Hayranî bir faşist aday tarafından kazanılması hem büyük bir sok yarattı ve hem de sol muhalefetin çalışma ve örgütlenme bicimi konularında birçok sorunun sorulmasına yol açtı. 19 Aralık’ta yapılan ikinci turda hemen hemen bütün sol – birçok çekinceye rağmen – eski öğrenci lideri, solcu aday Gabriel Boric etrafında birleşti ve Boric seçimleri kazandı. Birinci turda sağcı aday Kast’ın gerisinde yer almanın nedeninin anayasa referandumu ile başkanlık seçiminin birinci turuna kadar olan dönemde Boric’in muhalefeti sokaklardan meclis içine çekmesi olduğu ileri sürüldü. Ancak birinci turdan ikinci tura kadar olan bir kaç haftalık bir sürede sol aktivistlerin bir milyondan fazla evi/aileyi ziyaret etmesi seçimlerin Boric tarafından kazanılmasında en büyük etken olarak gösteriliyor. Buna ilaveten, 2019 yılındaki öfkenin devrimci bir hareket etrafında örgütlenememiş olması da başkanlık seçimleri ilk turu sonuçlarındaki düş kırıklığını bir derecede açıklıyor. Bütün bu gelişmelerden muhalefetten bir devrim çıkmasını hemen hemen hiç kimse beklemiyor ama hedef yine de devlet aygıtını bir şekilde el geçirmek ve bu aygıt içinde yer almak. Başkanlık seçimlerini takip edecek olan anayasa değişikliği konseyinin üzerine düzeni yapabilmesi.

BOLİVYA: BİRLEŞİK MÜCADELE KAZANDI

Ülkede 36 değişik etnik köken ve dilin olduğu biliniyor. Bu gruplar arasında eşitlik ilk kez anayasal bir hak haline geldi ve bu kazanımların yıldönümünde yaklaşık 2 milyon insan yürüdü. ABD yanlısı sivil bir darbe ile görevden uzaklaşılan Evo Morales ve partisi MAS’in (Sosyalizm İçin Hareket) 1 sene sonra seçimler ile geri gelmesindeki en büyük katkının muhalefetin (yerliler, sosyalistler ve sendikalar) tek bir çatı altında ve tek bir önderlikte birleşmiş olabilmesi gösteriliyor. Bolivya’daki sosyalistler Ekvador’dan da ders çıkarmayı ihmal etmiyorlar. Ekvador’da Rafael Correa 2007-2017 arasında, 10 yıl boyunca uyguladığı neoliberal karşıtı politikalarla ülkesinde Dünya Bankası’nın ve IMF’nin etkisini azaltmayı başarmıştı. Emekçilerin ve orta sınıfın yaşam düzeyinde önemli bir gelişmeye yol açmış ve aynı zamanda ABD karşıtı ve Küba ve Venezuela yanlısı bir diş politika ile bölgedeki dengelerin ilerici güçler lehine değişmesine yol açmıştı. Ancak aynı orta sınıf 2017-2018’de gerçekleşen ve Correa’nın görevden uzaklaştırılması ile sonuçlanan sivil darbeyi tereddütsüz bir bicimde desteklemişti. Aynı durumun Bolivya’da da yaşanmaması için MAS’lı yoldaşlar Che’nin üzerini çize çize anlattığı “yeni insan” modelinin yaratılmasının her zamankinden daha çok önem kazandığını belirtiyorlar.

BREZİLYA: LULA’NIN ZAFERİ BÖLGEYİ ETKİLEYECEK

Güney Amerika’nın en büyük ülkesi Brezilya’da İşçi Partisi ve Lula’nın önümüzdeki yıl, ekim ayında yapılacak başkanlık seçimlerinde geri gelmesi bölgedeki bütün dengeleri ilerici güçler lehine ve önemli derecede değiştirecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Büyük bir ivme kazanılmış durumda.

LATİN AMERİKA, LONDRA’DA BULUŞTU

Her yıl düzenlenen Latin Amerika Konferansı, bu yıl da 4 Aralık’ta Londra’da önemli sayıda uzmanın katılımıyla
gerçekleştirildi. Dünya’nın birçok bölgesinden katılan konuşmacılar arasında çok sayıda aktivist, akademisyen ve sol siyasetçi konuşmacı yer aldı.

Konuşmalarıyla öne çıkan bazı isimler şunlar: Küba Büyükelçisi Barbara Montalvo, İngiltere sosyalist Morning Star Gazetesi yazarı Calvin Tucker, Brezilya İşçi Partisi Londra temsilcisi ve gençlik aktivisti Bia Ratton, Savaş Durdurma Koalisyonu temsilcisi Murad Qureshi, Eski Ekvador Konsolosu Fidel Narvaez, Fırıncılar, Gıda ve Müttefik İşçiler Sendikası başkanı Sarah Wooley, Meksikalı aktivist Manuel Ruiz-Adame ve Nikaragua Tarım İşçileri Birliği Başkanı Marlen Sanchez.

Bu yıl gerçekleştirilen konuşma ve sunumların en önemli ortak noktası neoliberal politikaların mutlak olarak yenildiği vurgusu oldu. Diğer bir ortaklaşma ise muhalefetin bütünlüklü bir alternatif oluşturulamadığı oldu. Latin Amarika’nın bir çok ülkesinde iktidara gelese bile yeterli deneyim biriktiremediğine dair tespit öne çıktı.