Yolsuzluk suçlamalarıyla mücadele eden Netanyahu için çatışmalar, dikkatleri dağıtabilecek son çareydi.

Netanyahu ve barış

Adam Keller

7 Mayıs günü İsrail, partiler siyasetinin dansını izliyordu. Hakkında üç ayrı yolsuzluk suçlaması olan Başbakan Netanyahu yeni kabineyi oluşturmakta başarısız olmuştu. Yetki sıradaki Değişim Bloğu’na geçecekti. Bloğun liderleri sağ, sol ve merkez partileri barındıran çoğulcu bir yapı üzerinde duruyorlardı. Bu kesimlerin tek ortak yanı vardı; hepsi Netanyahu’dan kurtulmak istiyordu.

Bizler ise karmaşık duygular içindeydik. Bir defa, yeni başbakan adayı olarak gösterilen Naftali Bennett, Netanyahu’dan da koyu bir sağcı. Kurulacak yeni hükümetin veto yetkileriyle donatılacağı ve Bennett’in vereceği hasarı dizginleyebileceği düşünülüyor. Tabii ki bu denge, yeni hükümetin pek bir faydası olamayacağı anlamına da geliyor. Diğer yandan, olası yeni hükümet, İsrail tarihinde ilk defa hükümet çoğunluğunun Arap partisi sayesinde elde edilebilmesi anlamına da gelecek (burada tek istisna 1995 yılında kurulan ve suikast sonucu sona eren Rabin Hükümeti).

Yeni kabinenin parlamento oylamasına sunulacağı tarih 11 Mayıs olarak kararlaştırılmıştı. Başbakanlık konutunun önünde her h afta yolsuzluk karşıtı eylemler yapılıyordu. İnsanlar nakliyecilerin ne zaman gelip Netanyahu’nun eşyalarını taşımaya başlayacağı üzerine espriler yapıyorlardı. Fakat Netanyahu planını yapmıştı.

Bir defa yüzlerce Filistinliyi Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerinden kovma planı vardı. Düzinelerce ailenin evden çıkarılma tarihi bile kesinleşmişti ve insanların evlerine aşırılıkçı işgalciler yerleştirilecekti. Şeyh Cerrah ve Doğu Kudüs’teki eylemler polis şiddeti ile bastırıldı. Eylemler ve polis şiddeti Tapınak Tepesi’ne de sıçradı. Polis eylemcilerin suratına plastik mermiler ile ateş etti, insanlar kasıtlı olarak kör edildi.

Polisin Mescid-i Aksa’ya baskın yaptığını gösteren görüntüler, eylemcileri daha da öfkelendirdi. Binlerce genç radikal işgalcinin Şam Kapısı’nda ve Kudüs’ün Müslüman mahallesinde ‘Bayrak Dansı’ yaparak provokasyonda bulunması planlandı, polis ve hükümet saatler içinde defalarca ‘dansın planlandığı şekilde yapılacağını’ duyurdu. Gazze’den Hamas’ın açıklamaları da o sırada geldi, Kudüs’teki Filistinlilere yapılan saldırıların karşılığı verileceği söylendi. Hükümet ‘teröristlerin tehditlerine boyun eğmeyeceğini’ duyurdu.

Dans ritüeli son dakikada iptal edildi fakat çok geç kalınmıştı. Saatler akşam altıyı gösterirken Kudüs’ün dış kesimlerinden Hamas roketlerinin gümbürtüsü duyuldu. Ölen ya da yaralanan olmadı fakat İsrail’in misilleme operasyonu böylece başlamış oldu.

Şimdi Netanyahu’nun gerçekten ateşkes istediğine ikna olmalı mıyız? Silahların patladığı her gün, Netanyahu’nun ‘nakliyecilerinin’ konuta gelmesi de ertelenmiş oluyor. Netanyahu gücü bir gün daha elinde tutmuş oluyor. Netanyahu’nun tüm provokasyonları kasıtlı ve hesapları bir şekilde icra ettiğine dair tek bir kanıt olsa, yolsuzluk soruşturmasından çok daha ağır suçlamalar ile karşı karşıya kalacak. Fakat böyle bir kanıt olsa bile muhtemelen devlet sırrı ilan edilecek ve kamuoyuna ancak elli sene sonra açıklanacak. Netanyahu’nun tüm yaşananları kasıtlı olarak icra ettiğine dair kanıtımız yok, fakat şüphemiz de yok. Savaşı derhal bitirmeli ve Netanyahu’dan kurtulmalıyız.

Çatışmanın son perdesi ABD Başkanı Biden’ı harekete geçmeye zorlayacak mı? Nihayetinde, masasında bulduğu bu son skandal tüm dünyayı ayağa kaldırdı.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist