Bu sene 20.yılını kutlayan grup Pitch Black Process, Hayko Cepkin’in konuk olduğu ‘Zahid Bizi Tan Eyleme’yi yayımladı. Bu toprakların kültürünü rock ve metal müzik ile harmanlayan dünyaca ünlü grup ile konuştuk. Bu sene 20.yılınızı kutluyorsunuz. Bu süreçte müziğinizde olan değişimleri nasıl özetlersiniz? Aslında, özünde ya da elimizdeki “materyali” ele alışımızda bir değişiklik yok. Bu kadar […]

Neyi seviyorsak neyi istiyorsak onu yaptık

Bu sene 20.yılını kutlayan grup Pitch Black Process, Hayko Cepkin’in konuk olduğu ‘Zahid Bizi Tan Eyleme’yi yayımladı. Bu toprakların kültürünü rock ve metal müzik ile harmanlayan dünyaca ünlü grup ile konuştuk.

Bu sene 20.yılınızı kutluyorsunuz. Bu süreçte müziğinizde olan değişimleri nasıl özetlersiniz?

Aslında, özünde ya da elimizdeki “materyali” ele alışımızda bir değişiklik yok. Bu kadar zamandır müzik üretmiş her grubun röportajlarında belirttiği bir olgunlaşma ya da “gelişmeden” bahsedebilir miyiz, bilmiyorum, ama sanırım, az ya da çok, değişim kaçınılmaz oluyor.

‘Zahid Bizi Tan Eyleme’yi dinleyicilerinize sundunuz. Neden seslendirmek için onu tercih ettiniz?

Genel kanının aksine, edinebildiğimiz akademik bilgilere göre, “Zahid Bizi Tan Eyleme” bir Bektaşi nefesi değil. Pek çok Anadolu sufisi gibi, eserlerinde samimi bir ehl-i beyt muhabbeti de barındıran Halvetî şeyhi Bezcizâde Şeyh Mehmed Muhyiddîn Efendi’ye ait bir “nutuk”. Bu eseri yorumlamaktaki başlıca motifimiz, bir önceki albümümüz, “Derin” ile yolculuğumuzun bir parçası haline gelen; bu toprakların sesini, nefesini, yurtdışına taşımak, tanıtmak ve iki kültür arası köprü olmak amacımıza, özellikle de melodik yapısı ve kullanılabilecek enstrüman zenginliği ile çok iyi hizmet edeceğini düşünmemiz. Çok etkileyici bir melodisi olması ve sözlerindeki derinlik de büyük etmen. Ayrıca, birbirimize önyargılarla, kalıplarla bakmadığımızda, özünde farklı olmadığımızı gösteren; evrensel ve birleştirici bir unsur olmasını da çok önemsedik.

Hayko Cepkin ile de düet yapmışsınız. Bu birliktelik nasıl oldu?

Hayko Cepkin ile tanıştıktan çok kısa bir süre sonra, arkadaşlığımız dostluğa dönüştü. Onu, şarkıya konuk etme düşüncesi, bir gün, stüdyomuzda Kerem ile vokal fikrini demolarken, ki örnek olarak Erkan Oğur – İsmail Hakkı Demircioğlu versiyonunu aldık, ben, “tiz partisyonlar için otantik tınılara sahip bir ses olsa güzel olmaz mı” diye sorunca, Kerem’in, “neden Hayko’ya sormuyoruz, katılmak ister mi”, diye cevap vermesiyle ortaya çıktı. Sağ olsun, dostumuz da, sesini bize emanet etti.

‘Zahid Bizi Tan Eyleme’ Erkan Oğur gibi önemli isimler tarafından da yorumlandı. Şimdi kendi yorumunuzla bunu yayımlamak öncesinde kaygı yaratmış mıydı?

Hayır, yaratmadı, çünkü biz yaptığımız bütün “coverlara” kendi şarkımız gibi yaklaşıyoruz; biz yazmış olsak nasıl yapardık, zaten var olan ruha, kendi ruhumuzdan ne katabiliriz diye… Ayrıca, müziğin, bu manada, yarıştırılacak, karşılaştırılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum; şarkı gönlünüzün bam teline değiyorsa dinlersiniz, değmiyorsa değeni dinlersiniz.

Anadolu tınılarını metal ile buluşturuyorsunuz. Bu uyumu nasıl yakalıyorsunuz?

Sanırım, her iki “yakayı” da biraz bilmek ve damıtmak ile alakalı. Tabii ki, Doğu İle Batı’yı bir araya getirmeye, harmanlamaya çalışan öncüler değiliz; bizden önce pek çok “baba” bunu denemiş, yapmış. Biz, sadece bunu, daha sert ve günümüz yaklaşımı ve sound’uyla yapıyoruz. Tabii, takımda Daniel Bergstrand gibi bir ismin olması da büyük artı bizim için.

Tam da oraya gelecektim; Daniel Bergstrand ile çalışıyorsunuz. Çalışmalarınıza bu birlikteliğin etkisi nasıl oluyor?

Az önce de dediğim gibi, Daniel, “Batı’yı”, işin mutfak kısmıyla da, en iyi bilenlerden olduğu için, bizim için büyük bir avantaj. ‘SIR’ EP’si, onunla, 2 albümden sonra, üçüncü “ürünümüz“ ve özellikle “Derin” albümünden beri, aramızda öyle bir kimya oluştu ki, neredeyse grubun 5. elemanı haline geldi. Türkçeye daha çok ağırlık vermemiz gerektiği konusundaki yönlendirmesi ve ısrarı ise cabası. Bu sayede, ‘SIR’da, sizin aracılığınızla bir sürprizi de paylaşmış olalım; ilk tamamı Türkçe şarkımız yer alıyor.

Türkiye’den çıkan metali dünyaya tanıttınız. Metalin ülkemizdeki güncel durumunu nasıl buluyorsunuz?

Çok güçlü, büyük ve köklü radyoların, dergilerin, festivallerin ve gerçek bir “endüstrinin” olduğu batıda bile; “metal/rock öldü mü” diye tartışılan şu dönemde, alacak çok yolumuz var.

Yeni şarkılarınız da yakında yayımlanacak. Sound’larda bir değişiklik var mı? Dinleyicilerinizi neler bekliyor?

Açılışta da dediğim gibi, “özde” bir değişiklik yok; ürettiğimiz dönemdeki ruh halimiz, hislerimiz, “doğrularımıza” göre, eklediğimiz, sentezlediğimiz, alıp kendimizin yaptığımız unsurlar, elementler, eserler var. 20 yıldır neyi seviyorsak, ne istiyorsak onu yaptık; yine öyle yapacağız.