Yunus Emre CEREN

Eskiçağ mitolojilerinde pek çok uğrak konu vardır, ama en uğrakları arasında dağlar ve yeryüzü şekilleri alır. Eskiçağ aklı bunları sadece mitolojiyle yorumlamaz, daha teknik ve kısmi bilimsel diyeceğimiz yorumlar da mevcut. Ancak bilginin yayılımı açısından Eskiçağ’da halka pek fazla şey ulaşmıyor, en fazla ulaşan metinlerse mitoloji öyküleri gibi görünüyor. Bu da haliyle halkın belki de binlerce yıl kadar bu öykülere inanması ve detaylarda geçen şeylere kısmi bir kutsiyet atfetmesi anlamına geliyor. Bu öyküler kahramanlık, aşk veya düpedüz trajik denilebilecek türlerde işlenmesine rağmen kibirlenmeme vb mesajlar barındırıyor. Bunların en tipik örneklerinden birisi de benzer pek çok öyküde olduğu gibi Yunan anakarasında başlayıp Ege’de biten bir öykü.

Yunan mitolojisindeki baş tanrı Zeus dünyada gezinirken Tanrıça Leto’yu görüp âşık oldu. Eşi Tanrıça Hera’dan gizli, türlü entrikalar çevirerek Leto ile birlikte oldu, ama Leto böyle kolay kurtulamadı. Hamileliğini gizlemeye çalıştı ve Hera’ya yakalanmamak için oradan oraya gezip durdu, Anadolu’ya dahi sığındı ve nihayetinde biri kız biri erkek iki çocuk dünyaya getirdi: Artemis ve Apollon. İkisi de bütün meziyetlerinin yanında ok atmada ve sanatta da epey mahirdi.

***

Leto’nun hamileyken sığındığı bir diğer yer de dilimize Frigya olarak geçen Phrygia’ydı. Phrygia Kralı Tantalos’un Pelops, Niobe ve Broteas adında üç çocuğu vardı. Bu çocuklar Manisa’nın kökeni olan Magnesia’daki bugün Spil Dağı olarak da bilinen Sipylos Dağı eteklerinde doğmuş, bütün çocukluklarını burada geçirmişlerdi. İçlerinden Niobe, Zeus’un çocuklarını doğurmak için Hera’dan saklanan Leto ile bu dağın yamaçlarında tanıştı. Bu dağda beraber vakit geçirdiler ve arkadaş oldular. Hera’ya yakalanmamak için bir yerde uzun süre durmayan Leto, bu bölgeden daha batıya doğru göç etti ve Leto ile Niobe’nin son görüşmeleri böyle oldu.

İlerleyen zaman içerisinde Niobe, Thebai Kralı’yla evlendi. Memleketini geride bırakarak, Thebai’a gitti ve saraya yerleşti. Mutlu bir evliliği vardı, bir rivayete göre 7 erkek 7 kız çocuk dünyaya getirdi ve hepsiyle dünyaya geldikleri ilk günden beri ilgilendi, hepsine özenle baktı. Çocukları büyüdükçe mutluluğu da artıyor hepsiyle gurur duyuyordu. Günler ilerledikçe Leto’nun ikizlerinin, yani Artemis ile Apollon’un doğum günü geldi çattı. Halk tapınakta sevinçle toplanmış, tanrı ve tanrıça heykellerinin yaylarına defne yaprakları takıyor, uğurlarına sunular sunuyordu.

O an içeriye altın kaplamalı elbisesi ve kibirli bakışlarla Niobe girdi. Artemis ile Apollon’un doğumu için toplanmış, Leto’yu kutsayan halka şöyle bir baktı ve “Gözlerinizle bir kere bile görmediğiniz bir kadını kutsamak nasıl bir ahmaklıktır! Burada ben dururken, bu kadını da neden kutsuyorsunuz? Babam tanrıların sofrasında oturmuş bir kral, annem ise bir tanrıça, kocam bu şehri kuran ve yöneten kişi. Siz ise burada dünyaya yalnızca iki çocuk getirmiş bir kadını kutsamak için toplanmışsınız! O halde benim yedi kızım yedi oğlum var! Gururlanmalı mıyım? Tek meziyeti iki çocuk dünyaya getirmekse bu titan soylunun, ben ondan 7 kat daha iyiyim” dedi.

***

Bunları duyan Leto, öfkelendi, ne yapacağını bilemedi. Bu aşağılamayı hemen kendisini çok seven çocukları Artemis ile Apollon’a iletti. Çocuklarından öcünü almalarını istedi. İki tanrı çok değerli annelerini kırmadılar ve kuşandıkları gibi tanrısal yaylarını Niobe’nin sarayına gittiler. Artemis ve Apollon sadaktan zehirli oklarını çekti ve gümüş yaylarına sürdü; başladılar ok fırlatmaya. Artemis 7 kızın 6’sını öldürdü. Apollon ise 7 erkeğin 6’sını. “İki kişi dışında Apollon ile Artemis öldürdü hepsini.” Niobe ne yapacağını bilemedi, öylece kaldı mezalim içinde. Kimse yoktu etrafta çocuklarını gömecek, Niobe’yi teskin edecek. Apollon öldürmekle de kalmamış herkesi taşa çevirmişti bir anlık öfkeyle. Niobe ve ölüler öylece on gün boyunca kalakaldı. Zeus bu acıya daha fazla dayanamadı ve Niobe’nin ölülerini gömdü, onuysa sürekli ağlayan bir kayaya dönüştürdü: “Ölüleri gömülünce işte o gün yemek geldi Niobe’nin aklına, günlerdir gözyaşı dökmekten bitap düşmüştü. Bugün Spil Dağı’nın kayalarında, ıssız doruklarında, tanrı buyruğuyla, içinden pınar akan bir taş olmuştur Niobe, yüreğine sindirir durur acılarını.”