Ege Üniversitesi Mikrobiyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Zeytinoğlu, “Salgın yönetiminde güncel yerel epidemiyolojik veriler şeffaf olmalı ve değerlendirmelerde kullanılmalı Okullar açılsa bile “normal” dediğimiz okul hayatına geri dönemeyeceğiz” diyor.

‘Normal’ hayata dönüş zaman alacak

NAMIK ALKAN

Ege Üniversitesi Mikrobiyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşın Zeytinoğlu, salgına dair son gelişmeleri BirGün’e değerlendirdi. Aynı zamanda Klinik Mikrobiyoloji Uzmanları Derneği (KLİMUD) Rehber Koordinasyon Kurulu Üyesi olan Prof. Dr. Zeytinoğlu’na göre, hekimler Covid-19 konusunda artık deneyim sahibi ve hastalığı daha iyi tanıyorlar. Prof. Dr. Zeytinoğlu, “Salgın yönetiminde güncel yerel epidemiyolojik veriler şeffaf olmalı ve değerlendirmelerde kullanılmalı” diyor ve ekliyor: “Yerel özgün dinamikleri farklı olabilir, risk grupları tanımlanmalı ve bulaşma nedenleri hızla belirlenip yakından izlenmelidir. Bunun için salgının başından beri önerilen test, test, test yaklaşımı önemini halen korumakta.”

►Covid-19 dünyayı teslim aldı. Koronavirüsü diğer salgınlarla kıyasladığımızda ne söylemek gerek?

1918 - 1920 yılları arasında bütün dünyada etkili olan İspanyol Gribi sonrasındaki en büyük salgın. İspanyol Gribi’nde hastalık 500 milyondan fazla kişiye bulaşmış, 18 ay içinde 50 milyon dolayında insanın ölümüne sebep olmuştu. Covid-19 pandemisi de dünyada şu ana kadar yaklaşık 16 milyon 500 bin insanı etkiledi ve yaklaşık 650 bin kişinin bu hastalıktan ölümüne yol açtı. Yine şu anda özellikle ABD, Brezilya, Hindistan, Rusya’da hastalık ve hastalıktan ölüm oranları oldukça yüksek… Ülkemizde yaklaşık kayıtlı olarak 250 bin kişi hastalandı ve yine kayıtlı 5 bin 600 kişi Covid-19’dan kaybedildi. Haziran başında azalan hasta sayıları ise şu anda bazı iller dışında hızlı olmasa da artış eğiliminde. İstanbul gibi bazı illerde ise olgu sayılarındaki artış daha belirgin...

►Peki, virüsün yayılma ve bulaşma hızında bir değişiklik var mı?

SARS-CoV-2 tüm dünyada izlenen genetik analizlere göre sürecin başından beri bazı değişkenlikler göstermeye başladı. Ama bu değişkenliklerin hastalığın özelliklerine yansıması ile ilgili kanıtlar henüz yeni birikiyor. Tüm dünyada örneğin Gen Bankası’na girilen verilerle bu süreç izlenmekte. Bu deneyimler virüsün yayılma ve bulaşma hızı için de geçerli. Virüsün yayılma ve bulaşma tehlikesi en ciddi konu. Bu konu tam etkili tedaviler ve etkin aşılar kullanıma geçinceye kadar önemini koruyacak.

HEKİMLER VİRÜS KONUSUNDA ARTIK DAHA BİLGİ SAHİBİ

►Tedavi yöntemleri için neler söylersiniz?

İlk aylarda tedavi yaklaşımları daha çok önceki koronavirüs hastalıklarında uygulanan tedavi yaklaşımları ışığında gelişti. Yedi aylık süreç içerisinde bazı yöntemlerin tedavi ve korumada etkili olduğu iddia edilirken zamanla biriken deneyimlerle bu tedavilerin iddia edildiği kadar etkili olmadığı kanıtlandı. Virüslere karşı kullanılan bazı ilaçların ise özellikle ciddi seyreden olgularda yararlı olduğunu görüyoruz. Hekimler bu yedi aylık süreçte hastalığın gidişatı ve dikkat çeken özellikleri konusunda deneyim sahibi oldular. Bunlar arasında ciddi seyreden hastaya verilecek yatış pozisyonları, yoğun bakıma alma ve solunum aletine bağlama zamanlamaları konusunda önemli deneyimler kazandılar. Kısaca hekimlerimiz artık bu hastalığı daha iyi tanıyorlar. Etkili bir aşı geliştirilirse gerçekten işimize yarayacak. SARS aşısı çalışmaları yine bize yol gösterici olmuştur. Bütün aşı çalışmalarında dikkat edilen konular aşı sonrasında gelişecek antikor ve hücresel yanıtın ne kadar etkili ve uzun süreli olup olmayacağı. Bunun için çalışmalar değişik yönleri ile devam etmekte. Yeni iyileşen Covid-19 olgularının antikorlarının izlemi tüm ülkelerde yapılmaya çalışılmakta. Soru, bu antikorların kişiyi ne kadar süre koruyacağı. Bunu destekleyecek hücresel yanıtın izlenmesi ve aşı çalışmalarına da bu özelliklerin yansıltılmasına çalışılmakta.

Halen geliştirilmekte olan 165'ten fazla aşının 27 tanesi insan çalışmaları aşamasındadır. Bu aşı çalışmalarının en erken 2021 yılında tamamlanacağı vurgulanıyor. Onaylanmış bir aşının tüm dünyaya yetecek kadar üretilmesi ise kritik bir öneme sahip.

VERİLERDE ŞEFFAFLIĞIN SAĞLANMASI GEREKİYORnormal-hayata-donus-zaman-alacak-763488-1.

►‘Normalleşme’ ile beraber vakaların yeniden artış gösterdiğini görüyoruz. Yoğun bakım ve entübe hasta sayısı tablodan çıkarıldı ama artış olduğunu biliyoruz. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Sağlık Bakanlığı’nın elindeki verilerin detayları ile bu sorulara yanıt verilebilir. Ancak kendi yerel deneyimlerimize baktığımızda “normalleşme” öncesinde bizde de olguların ciddi bir düşüş gösterdiğini görmüştük. Zaman içerisinde, her ne kadar yaz döneminde olsak ve açık havada yaşasak bile olgu sayılarının arttığını gözlemledik. Olguların artmaması için eğitimin herkese ulaşması, herkesin bu kurallara uyumunun sağlanması ve özellikle sosyal mesafe için hem bakanlığın hem yerel yönetimlerin hem meslek örgütlerinin ve diğer bileşenlerin detaylı olarak tanımladıkları kurallara harfiyen uyulması gerekmekte. Bu kuralların uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi de çok kritiktir. Dünya’daki ülkelere ve büyük kentlere baktığımızda bu denetlemeleri yapan yerlerin başarıya ulaştığını görüyoruz. Bu denetlemeler bir toplum sağlığı sorumluluğudur ve başarıya buradan ulaşılır. Normalleşmenin değerlendirilmesi için daha çok veriye ulaşmak, kanıt ve deneyimlerimizin birikmesi ve bunlardan çıkan bilginin bilimsel değerlendirilmesi gerekiyor. Uluslararası kurum ve kuruluşlar salgının kontrol altında tutulabilmesi ve normalleşme süreçlerinin kesintiye uğramaması için vakaların zamanında saptanarak gerekli izolasyon önlemlerinin uygulanmasının önemini vurguluyor. Salgının kontrolünde tüm ülkelerin test ve takip sistemlerinin güçlendirilmesi ve buna bağlı olarak tedavi ve izolasyon önlemlerini uygulamaları en önemli konudur. Salgın yönetiminde güncel yerel epidemiyolojik veriler şeffaf olmalı ve değerlendirmelerde kullanılmalıdır. Yerel özgün dinamikleri farklı olabilir, risk grupları tanımlanmalı ve bulaşma nedenleri hızla belirlenip yakından izlenmelidir. Bunun için salgının başından beri önerilen test, test, test yaklaşımı önemini halen korumakta.

►Okulların 31 Ağustos’ta açılacak olması ailelerde ciddi bir tedirginlik yarattı. Bu konudaki görüşünüz ve genel olarak korona salgını ile mücadelede önerileriniz nelerdir?

Okulların ilk dalgada kapatılması ve eğitimin evden sürdürülmesi yararlı olmuştur. 31 Ağustos’a kadar ülkemizin bu sürekli değişen durumunu değerlendirmemiz gerekecek. Okullar açılsa bile “normal” dediğimiz okul hayatına geri dönemeyeceğiz. Okullarda sosyal mesafenin korunması ve minimum zamana dikkat edilmesi gerek. Bunun organizasyonel düzenlemeleri yapılabilir. Sınıfta az sayıda öğrenci örneğin tam zamanlı değil dönüşümlü eğitim saatleri ile gerçekleşebilir. Bazı teorik derslerin online eğitim ile izlenmesi önerilebilir. Öğrenci okula geldiği andan itibaren ateşi ölçülüp hijyen kurallarına uygun temizlik ile içeri alınabilir. Maske kullanımı şart görünüyor. Ailelerde Covid-19 hastaları varsa gerekli izolasyon önlemleri önemlidir ve bunların izlemi gerekir. Sınıfların havalandırılma koşullarına, sosyal mekânların, yemekhanelerin, tuvaletlerin ve spor salonlarının kullanma kurallarına dikkat edilmelidir. Ancak deneyimlerimizden ve tüm dünyada gözlediğimiz gibi olgu sayılarında ani yükselme yine okulların kapatılmasına neden olabilir.

EN UFAK ŞÜPHEDE BİLE İZOLASYON ÖNLEMİ ALINMALI

►Hükümetin salgın ile mücadelesi neredeyse ‘kendini koru’ düzeyinde. Yurttaşlara tavsiyeniz nedir?

Hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin burunlarına teması ve bu damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin yüze götürülmesi sonucunda solunum sistemine ulaşması ile bulaşabilmekte. Bunun için kişisel olarak kendimizi korumak için üç kelime yani sosyal mesafe, el yıkama ve maske çok önemli. Ancak toplumsal korunma için virüsün ortamdaki sayısının düşmesi gerek. Bunun için de tüm toplumun bu kurallara uyması sağlanmalı. Bu ise merkezi ve yerel denetimlerle olur. Bu konuda Sağlık Bakanlığı, diğer bakanlıkların, yerel yönetimlerin, hastanelerin, TTB ve TMMOB gibi meslek örgütlerinin birbirini tamamlayan çalışmaları ve rehberleri çok yararlı. Bu yazılanların ve tanımlananların denetlenmesi ile toplumsal sağlığın korunması yani olgu sayılarının düşmesi, mümkün olacak. Yani başarı topyekûn hem “kendini ve aileni koru” hem de “ilini, ülkeni, dünyayı koru” ile mümkün. Bunu başaran ülkeler olmuştur, kurallara uymaya devam etmeleri onları kesin başarıya taşıyacaktır. Dünya Sağlık Örgütü son yorumunda “Eğer önlemler uygulanırsa vakalar azalır, aksi durumda ise artar” demiş ve Kanada, Çin, Almanya ve Güney Kore’nin salgınla mücadele yöntemini övmüştür. Ben kısaca korunma için kilit sözleri sosyal mesafe, el yıkama ve maske olduğunu söylemek istiyorum. Buna bir de “en az zaman” ve “açık havada olmayı”‘ da katmak isterim. Bu salgında “kendini koru” gerçekten önemli ancak alınacak toplumsal ve genel önlemler çok önemli. Bir ülkenin, bir ilin, bir kurumun ve toplulukların korunması organizasyonel ve korunma önlemleri gerektiriyor. Elimizdeki olanaklara göre bu bölgelere giriş çıkışlarda dikkatli olunmalı ve en ufak şüphede izolasyon önlemleri alınmalıdır. Hastalığın, hastalık saptanan kişiler ile kısıtlı kalması sağlanmalı ve çevresindeki kişiler korunmalıdır. Bu yaklaşımın, hem bireyler hem de kurumlar tarafından yapılması gerek.