“Kartopu oynarken bir insan nasıl ölür” diye isyan etmek, bir metre karla kaplı bir mezarlıkta açılan toprağa defnetmek… Dileğimiz hiç unutulmaması

Nuh’un fotoğrafı son fotoğraf olsun

Sibel KÖKLÜ

Bakmayın siz bugün erkenden baharı gören ağaçların tomurcuklandığına, beş yıl önce bugün 17 Şubat’ta İstanbul’u bir kar fırtınası esir almış, o gece gazeteci Nuh Köklü Kadıköy’de arkadaşlarıyla kartopu oynarken, kendini alperen zanneden bir esnaf tarafından öldürülmüş, olay tarihe Kartopu cinayeti olarak geçmişti.

Böyle okunduğu zaman, tarihten bir yaprak veya Ülkü Takvimi’ndeki tarihte bugün köşesi gibi görülüyor olabilir ama pek çoğunuzun hatırlayacağı gibi Nuh Köklü’nün katledilmesi toplumda büyük bir infial yaratmış, ailesi, yakınları ve arkadaşlarının hayatı bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak şekilde değişmişti.

Gece yarısı çalan telefon, uğursuz bir haber geleceği endişesini yüreklere düşürmüşken, kartopu oynamak gibi çocuksu ve yaşam sevinci taşıyan bir eylemin ölümle sonuçlandığını haber veren sese inanmamak, inanamamak… “Yok canım o değildir” demek, “Ölmemiştir o yanlışlık olmuştur” diye umut etmek, “Kartopu oynarken bir insan nasıl ölür” diye isyan etmek, hastaneye koşup acı gerçeği görmek, morg kapısında beklemek, cenazeyi alıp adli tıbba otopsiye götürmek, bir metre karla kaplı bir mezarlıkta açılan toprağa defnetmek… O sırada burnunuza çarpan gül suyu kokusu, cemaatten bazı insanların “Mezara kim indirecek? Oğlu yok mu?” diye seslenişi… 75 yaşındaki annenin “ben inerim” diye çırpınışı…

Bütün bunlar biz ölene kadar unutulmayacak, yakınlarını bir cinayetle kaybedenlerin yaşadığı travma, ömür boyu sürecek ne yazık ki…

Ama bu süreçte bize verilen destek de unutulmayacak… Olayın duyulduğu ilk andan itibaren sosyal medyada, televizyonlarda, gazetelerde haber ve yorumlarda, köşe yazılarında görülen sahip çıkma, katilin yargılandığı dava sürecinde de büyük bir toplumsal desteğe dönüştü. Duruşmalara büyük katılım oldu. Yerli ve yabancı basın mahkeme sürecini takip etti. Bu toplumsal destek sayesinde kendini alperen sanan katil Serkan Azizoğlu – ki abisi Cumhurbaşkanlığı’na başvurup Nuh’u Gezi’ci, kendilerini onlardan ilan edip yardım istedi- müebbet hapis cezası aldı. Bu büyük toplumsal destek olmasaydı, büyük ihtimalle bu gerçekleşemezdi. Dava sürecinde avukatımız Mehmet Ümit Erdem, havuz medyasının hedefi oldu ve katile sorduğu bir soru nedeniyle ‘Cumhurbaşkanına Hakaret’ten yargılandı ama yine bu büyük toplumsal destek sayesinde beraat etti.

Gazeteci Nuh Köklü’nün katledilmesini, dönemin şartları ve iktidarın “Esnaf gerektiğinde polistir, askerdir, alperendir. Bulunduğu yerin güvenliğini sağlar” minvalindeki görüşü nedeniyle siyasi bir cinayet olarak gören Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Nuh’un fotoğrafını Türkiye’de öldürülen 65. Gazeteci olarak Basın Müzesi’ndeki galeriye astı.

Son fotoğraf, son cinayet olması ve hiç unutulmaması dileğimiz…