Dünya tarihindeki en büyük nükleer santral kazalardan olan Fukuşima Nükleer Santralı’nda yaşanan felaketin üzerinden 13 yıl geçti. Ekoloji örgütleri "Nükleer santral ısrarından vazgeçin. Yeni felaketler yaşanmasın" dedi.

Nükleer santral ısrarı sona ersin
2011 yılında meydana gelen depremin ardından nükleer santralda patlamalar yaşandı. (Fotoğraf: Wikipedia)

Haber Merkezi

Japonya'da 11 Mart 2011’de 9.0 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında yaşanan tsunami nedeniyle meydana gelen Fukuşima Nükleer Santralı felaketinin üzerinden 13 yıl geçti. Hafızalarından silinmeyen bu büyük felaketin ardından ülkemizin adım adım nükleer maceraya sürüklendiğine dikkat çeken ekoloji örgütleri “Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da faaliyete geçirilmeye çalışılan nükleer santralların Çernobil ve Fukuşima gibi olmayacağının hiçbir garantisi yoktur" dedi.

Japonya'nın ana adası Honshu'nun doğu kıyısını vuran depremin ardından 20 bine yakın insan yaşamını yitirdi. Deprem, Fukushima Daiichi Nükleer Santralı’nı vurarak güç kaynağı ve soğutma sistemlerini devre dışı bırakan 15 metrelik bir tsunami oluşturdu. Bu, atmosfere önemli miktarda radyasyon yayan üç reaktörde çekirdek erimesine yol açtı. Kazadan bu yana reaktörleri kontrol altında tutmak amacıyla soğutma çalışmaları aralıksız sürdürülüyor. Soğutma çalışmaları nedeniyle ortaya çıkan ve geçici depolarda bekletilen yaklaşık 1,3 milyon ton radyoaktif su peyderpey okyanusa bırakılıyor. Tahliye sırasında toprağa sızan 5,5 ton radyoaktif suyun yanı sıra, okyanusa bırakılan su da doğal hayat ve balıkçılık için büyük risk teşkil ediyor. Radyoaktif suyun okyanusa boşaltılması kararı komşu ülkelerde büyük tartışmalara neden oldu, Çin ve Rusya Japonya’dan deniz ürünü ithalatını yasakladı.

ACİLEN DURDURULMALI

Nükleer Karşıtı Platform (NKP) yaptığı açıklamada ülkemizin adım adım nükleer maceraya sürüklendiğine dikkat çekerek “Mersin Akkuyu’da, Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da faaliyete geçirilmeye çalışılan nükleer santralların Çernobil ve Fukuşima gibi olmayacağının hiçbir garantisi yoktur” denildi. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: "Zemin çatlakları, su baskınları, işçi ölümleri, salgın hastalıklar ve Japonya gibi ciddi deprem riskine rağmen Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) inşaatına devam etmiştir. Sinop’ta yapılacak ikinci nükleer santral için Rusya ve Güney Kore ile Kırklareli’nde yapılacak üçüncü nükleer santral için ise Çin ile görüşmeler yapılmıştır. Küçük modüler reaktörlere yönelik temaslarda bulunulduğu, hatta daha da ileri gidilerek dördüncü bir nükleer santrala yönelik saha araştırmalarının da devam ettiği duyurulmuştur. Topraklarımızı; enerji, madencilik, inşaat sektörlerinin talan ve sömürüye açan siyasi iktidar, 22 yıllık iktidarı boyunca ölümcül riskler getiren politik tercihleri ile ülkemizi adeta bir cehenneme dönüştürmüştür. Erzincan İliç Çöpler altın madeninde yaşanan katliam, tüm halkımıza doğanın ve canlıların yaşamlarının sermaye karşısında ne kadar önemsiz olduğunu en acı şekilde gözler önüne sermiştir. Seçimlere sayılı günler kala mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Sahte enerji krizleriyle kamuoyunun yanıltılmasından artık vazgeçilmeli, kamu yararı bulunmayan Akkuyu NGS başta olmak üzere nükleer santral projeleri acilen durdurulmalıdır."

EKONOMİYE DE ZARAR

Ekosfer Derneği Kampanyalar Direktörü Özgür Gürbüz ise Fukuşima nükleer felaketinin sadece doğaya değil ekonomiye de büyük zarar verdiğini söyledi. Japonya Ekonomik Araştırmalar Merkezi’nin kazanın toplam maliyetinin 660 milyar doları bulabileceğini anımsatan Gürbüz, “Türkiye’de benzer bir kaza olması halinde yaşayacağımız ekonomik krizi tarif bile edemeyiz. Elektrik üretmek için bu kadar büyük bir risk almak zorunda değiliz. Elektrik üretim gücü fazlamız var. Enerjiyi daha verimli kullanıp, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirirsek enerji ihtiyacımızı rahatlıkla karşılayabiliriz” dedi. "Erzincan İliç’ten Soma’ya kadar uzanan onlarca büyük kaza iş güvenliği karnemizi ortaya koyuyor" diyen Gürbüz, nükleer santralların atık probleminin çözülemediğini ve Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu da söyledi. Gürbüz, Türkiye’nin büyük bir felaketle karşı karşıya kalmadan Rusya’nın Mersin’de yaptığı nükleer santral inşaatını durdurması gerektiğinin altını çizerek, çözümü şu sözlerle özetledi: “Elektrik üretmenin çok daha ucuz ve dışa bağımlı olmayan yolları var. Türkiye bir güneş ülkesi ve güneş enerjisini merkeze alan bir enerji politikasını hayata geçirmeli.”